Sırtımızda yük ettik anlamsız eşyayı, içimize sızı ettik bitmek bilmez dünya tamahını…
Evliya Çelebilerin seyahat ufkundan bihaber başladık gösteriş naraları ile adımlamaya kainatı…
Rivayete göre bir rüya üzerine başladı büyük seyyah. Temaşagah-ı san’at-ı Îlâhiye misalî yudumladı dağları, denizleri, ovaları…
Gördüğü rüya şöyleydi: Rüyasında İstanbul`da Yemiş İskelesi civarında Ahi Çelebi Camii`ndeydi. Orada kalabalık bir cemaat vardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (asm) sağ baş tarafta gördü. Dört halifesi ve diğer ashâbı da oradaydı. Muhammed’in (asm) yanına gidip ondan şefaat dilemek istedi. Ama bir türlü cesaret edip de gidemedi. En sonunda bir cesaretle gidip “Şefaat ya Resulallah” diyeceğine, “Seyahat ya Resulallah” dedi. Böylece, 70 yaşına kadar sürecek çeşitli sıkıntı ve hâdiseler geçirmesine rağmen vazgeç meyeceği seyahati başladı.
İlk gezisini İstanbul ve dolaylarına yapan Evliya Çelebi daha sonra İstanbul dışına çıktı ve tam elli yıl boyunca gezdi. Gezdiği yerlerle yeni yeni ufuklar tanıdı, savaşlara katılıp savaşlar anlattı, hanelere misafir olup dostluklar tattırdı…
Bursa
Besmelemizi çekip böylesi büyük ufukların rahlesinden bizler de dolaşmaya başladık diyar diyar… Bir kaç önce sizleri gezintiye çıkarmaya başladığımız Şehir Yorum sayfamıza bu ay Bursa’yı konuk ediyoruz. Anlatmaya sayfalar yetmeyecek kadar çok destanı olan ve ilim sahiplerini bağrında besleyen bu şehri anlatmanın hakkını veremeyeceğimizin bilince olarak kısaca bir göz gezdirelim manevî başkente…
Gelenekle modernitenin sentezi olarak bilinir Bursa. Geleneği alabildiğine yaşatıp, çağa aynı seviyede uyum sağlayabilmiş nadir örneklerden.
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Bursa için “Ruhaniyetli bir şehirdir.” der. Sadrazam Keçeci Fuat Paşa ise ‘Osmanlı tarihinin dibacesi (başlangıcı)’ tabirini kullanır, Bursa’yı anlatırken…
Modern dönemin üstad şairlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar ise şöyle der Bursa için; “Bu şehirde muayyen bir çağa ait olmak keyfiyeti o kadar kuvvetlidir ki insan ‘Bursa’da ikinci bir zaman vardır’ diye düşünebilir…
Bursa’nın karlı eteklerinden yeşil ovalara doğru süzülürken şahitlik ederiz zamana sığan tüm anılara. Padişah, sadrazam, şehzade ve evliya türbeleri, bütün ihtişamıyla süzülen yüzlerce yıllık camiler, bir dönemin ticaret merkezleri konumundaki hanlar, hamamlar ve elbette ulu çınarlar, size bu tarih yolculuğunuzda eşlik eder.
Küçük bir beylikten Cihan imparatorluğuna uzanan çetin yolculuğun temelleri Bursa’da atılır. Bu çetin yolculuğun en somut örnekleri olarak şehirde toplam 2 bin 200 Osmanlı eseri görmek mümkün.
Bursa’da yaşayan ve vefaat eden altı padişah da Peygamber (asm) müjdesini (İstanbul’u) hülyalarında taşıdığı için ihtişam ve rahatlığa sevk edecek hiç bir sarayın temelini atmamıştır.
Geçmişten İmparatorluğa uzanan yolculukta Bursa
Yaklaşık M.Ö.200’de Bitinia Kralı I. Prusios tarafından kurulduğu tahmin edilen Bursa; aynı zamanda bu krallığın da başşehriydi.
Bursa M.Ö.71’de Roma’ya, daha sonra 395’de Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Doğu Roma (Bizans)ya geçti. “Anadolu Fatihi” olarak vasıflandırılan ve Büyük Selçuklu Devleti’nin bir kolu olan Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Süleyman Şah’ın 1074’de fethetmesinden sonra 1097’de tekrar Bizans’a geçen Bursa, kısa bir süre yeniden Selçuklular’a geçtiyse de Osmanlılar’a kadar Bizans’ta kaldı.
Muradiye Külliyesi
Muradiye Külliyesi, Bursa’da Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan son külliyedir. Sultan II. Murad tarafından 1425-1426 yılları arasında yaptırılmış ve içinde bulunduğu semte ismini vermiştir. Camii, medrese, hamam, darüşşifa ve türbeden oluşan Muradiye Külliyesi’ne Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yapıldığı bilinen türbeler de eklenmiştir.
Ölüm ile yaşamı, rüya ile hakikati, hüzün ile huzuru bir arada tadabileceğiniz, hissedebileceğiniz, bu güzel mekanın bahçesinde, yer alan çınarlar servilerin gölgesinde, çiçekler arasında, bedenen ve ruhen dinlenebilirsiniz.
Evliyalar Şehri Bursa
Adlarını tek tek zikredemeyeceğimiz kadar çok alimi beşiğinden geçiren bursa Evliyalar şehri olarak da bilinir. Adlarını sayabildiğim ve sayamadığımız tüm ilim ehline aminlerimizi bu vesile ile göndermiş oluyoruz inşallah.
Somuncu Baba, Emir Sultan, Üftade Hazretleri, Aziz Mahmud Hüdâî, Kudbuddin İznikî, Eşrefoğlu Rûmî, Ebdal Murad, Davud-i Kayserî, Molla Fenarî, Hasan Can, İsmail Hakkı Bursevî, Lâmî Çelebi, Molla Hüsrev, Pir Emir Sultan, Süleyman Çelebi…
Gel şimdi sen de düşman ol nefsine,
Zâyi eyle onu her ne dilerse,
Eğer bu işte atarsan riyâyı,
Kendine rehber kıl evliyâyı.
Emir Sultan Hazretleri
Kadim bir kural vardır sevgili okur. Kuşlara ve atlara nereye sorusu sorulmazmış. Bir sonraki sayımızda bir kuş kanadından, bir atın sırtından rüzgâra takılıp sizleri yeni bir şehirden selamlamak duası ile…
KAYNAK:
Solakzade, Mehmed Hemdemî Çelebi (Solakzade Tarihi)
Aşıkpaşazade (Aşıkpaşazade Tarihi)
Mehmed Neşri, Nesri Tarihi (Cihannümâ)
İlk yorumu siz yazın