Gençlere sorduk

Ülkece gergin, karmaşık bir süreçten geçtiğimizi söylemek kimseye garip gelmeyecektir muhtemelen. Hemen herkes oturduğu apartmanda, çalıştığı iş yerinde, gittiği okulda etrafına azıcık kulak kabarttığında görür ki, herkes biraz gerilmiş; kaosun, kutuplaşmanın bir parçası olmuş durumda. Gene herkes kendi âlemini sorguladığında, ülkemizdeki bu karmaşadan, parça parça bölünmüşlükten ne derece etkilendiğini tahlil edebilir. Kuzey ve Güney Kutbu’ndan, Gavs-ı Geylanî gibi kutublardan başka bilmezdik ‘kutup’ olduğunu; meğer kutup kutup bölünmüşüz de bu günlere gelmişiz… Bir gençlik dergisi olarak, bu konuda gençlerin de fikrini öğrenmek istedik. Farklı şehirlerde, çeşitli bölümler okuyan üniversite öğrencileri ile görüştük. Bakalım onlar ne düşünüyorlar ülkemizdeki kutuplaşma hakkında…

 

Toplumda kutuplaşma olduğunu düşünüyor musunuz?
Düşünüyorsanız, sizce bunun en bariz sebepleri nelerdir?

26
Elbette var. Bence bunun sebebi, ‘benim doğrum tek doğru’ düşüncesi. İnsanlar farklı görüşlere saygı göstermiyor. Herkes kendi doğrusunu kıyasıya savunuyor ve diğer her şeyi çöpe atıyor. Böylece toplumsal kutuplaşma baş gösteriyor. Bunun çözümü için de gönüllere merhamet konmalı. Aileden başlayan bir eğitimle merhamete ve hoşgörüye ihtiyaç var. Ne de olsa, benim ki daha doğru denilebilir, ama yalnız benimki doğru denilmez.
Murat ÜNAL (19),  Siyaset Bilimi ve Uluslar arası ilişkiler,  İstanbul

27

Toplumda keskin bir kutuplaşma olduğunu düşünüyorum. Çünkü toplumun dayanması gereken ortak bir akılsallık yok. Ortak iyi, ortak adalet diye tarifleyip, ortaklık kuracağımız bir alan olmaması, bana son zamanlarda “Acaba biz sahiden toplum muyuz?” sorusunu sorduruyor. Tam bu noktada toplum değil, topluluklarız diye cevaplıyorum kendimi. Çözüm için yeniden bir arada yaşamanın ilkelerini bulmalıyız. Kutuplaştık, çünkü ayrımcı, öteleyici ve ayrıksı yapılarla kuşatılmış durumdayız. Kutuplaştık, çünkü birbirimizi tanımıyoruz ve hikâyesini bilmediğimiz, dokunmadığımız, muhatab ilişkisi kurmadığımız, ama “bir arada” yaşıyormuş gibi yaptığımız insanlar, en çok düşman olduklarımız oldu hep. Türkiye’de, “bize” her zaman bir şekilde bir düşman lazımmış gibi yaşıyoruz. En basitinden kapsayıcı bir anlam bütünlüğü olan “biz” kelimesini, genelde dışlama anlamında kullanıyoruz. Bizler bizi, birçok bizlere bölüyoruz. Bu bölünmenin dipten ve derinden geldiğini ıskalamamalıyız artık. Demokratik bir toplumsallığın inşasını ve barışı gerçek anlamda konuşmamız şart.
Duygu ZENGİN (22), Felsefe, İzmir

24

Evet, kesinlikle kutuplaşma var. Bu tamamen kibirle alakalıdır. “Kibri küfelik olan insan kendisinden olmayanın çığlığını duyamaz” denir. Ki aynı şekilde toplumda mevcut olan farklı gruplar arasındaki ciddî kutuplaşmaların sebebi, diğer gruba “güruh” muamelesi yapılmasındandır. Aslında meselenin temeline inildiğinde, farklı fikirlere karşı tahammülsüzlük olduğunu görürüz. Bu tahammülsüzlük, karşı fikri yok saymayı doğurur. Yok saymak ise, bilmemek, tanımamak ya da bilmek, tanımak istememek kaynaklıdır. Çünkü insan bilmediğinin düşmanıdır. Tarihe baktığımızda, kutuplaşmanın olduğu zamanlar ilginç bir şekilde ilahî kaynaklara kulak verilmediği zamanlar olagelmiştir. Yüce din İslam, yaradılışın sebebi olarak sevgiyi gösterir. İncil’de, “Komşunu, kendin kadar seveceksin” ya da “İsa’nın sizi sevdiği gibi birbirinizi sevin” gibi ifadeler vardır. Bütün İlahî menşeili kütüblerde sevgiden bahsedilmiştir. Hülâsa, sabırlı olmamak tahammülsüzlüğü getirir. Tahammülsüzlük adaveti davet eder. Bu zincir en sonunda kişiyi yobazlığa götürür ki, bir fikirde sabit olmak ve başka bir fikre tahammülsüz olmak gibi bir sonuç çıkar ortaya. Ya marjinal ya da radikal yapar bireyi, yani uçlarda yaşatır. Bernard Russel bir söyleşide şunu ifade eder: ”Sevgi akıllıcadır, nefret ise aptallıktır.” Ayrımcılık, kutuplaşma ancak birbirini sevmekle yok edilebilir. Bizi birleştiren şeyler bin parçadan fazladır, ama ayrıldığımız noktalar bir elin parmaklarını geçmez. Hz. Ali Mısır Valisi’ne nasihatinde şöyle der: “İnsanları sev, ya Müslümandır, kardeşindir ya da Müslüman değildir, ama yaradılışta eşindir.”
Mehmet KİBAR (22),  Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik , Adana

22

Toplumda kesinlikle kutuplaşma olduğunu düşünüyorum. Bana göre en bariz sebeplerinden ilki siyaset yoluyla, etnik kökenlerin birbiriyle karşı karşıya getirilmesi. Başta Türk-Kürt olmak üzere çeşitli etnik kökenlere sahip insanlar, birbirlerine hem maddî, hem de manevî zarar verecek düzeyde kutuplaştırılarak ayrıştırılmıştır. Bunun dışında dinî olarak farklı görüşler ve yaşam biçimleri benimsemiş insanların belli bir kısmı da birbirlerini “cehennemlik” ve “yobaz” görerek kutuplaşmaktadır.
Cansu Solunay (23), Endüstri Mühendisi,  Adana

25

Ben yalnız bizim ülkemizde değil de tüm dünya genelinde kutuplaşmanın olduğunu düşünüyorum. Çünkü kutuplaşma dediğimiz şey, iktidarla doğrudan ilintili bir kavram. Yani iktidar varsa bir yerde, diğer tarafta da muhaliflerinin olduğunu söyleyebiliriz. Bizim ülkemizde de hem toplum nezdinde, hem de devletin resmî ideolojisinin sebep olduğu bir kutuplaşma var. Birçok ülkede var bu durum. Ülkemizin özellikle son yıllarda içinde bulunduğu ayrışma, insanların özellikle siyasî sebeplerle farklı fikirlere tahammülsüzlüğü kutuplaşmanın en belirgin örneği. Kutuplaşma meşrulaşmaya doğru bir hâl alıyor ülkemizde. Kendi işlediği suçları, yaptığı insan hakları ihlallerini ve iktidarlarının devamını sağlamak için düşman oluşturarak, kutuplaştırarak, belirli bir kesimi ötekileştirerek güvenlik önlemi adı altında işledikleri suçları meşrulaştırıyorlar.
Mertcan SARI (24), Felsefe, İzmir

23

Toplumda kutuplaşmaya sebep olan unsurların temeli; insanın mensup olduğu ırkın Allah’ın yarattığı insan vasfından üstün tutulması ve bu tutumun beraberinde getirdiği cehaletin topluma yayılarak, insanların kendi görüşleri dışında kalan fikirlere kulak asmaması olarak nitelendirebilir. Topluma ait sosyo–kültürel değerler toplumlar arası farklılık gösterdiği için, kutuplaşma burada cereyan etmiştir. Bununla birlikte toplumda din algısı insanlar arasında kaos haline dönüşerek çoğu hoşgörüden, merhametten uzak kalarak çeşitli sınıflara ayrılarak bu kutuplaşmaya ortam hazırlayarak kardeşi kardeşe kırdırmıştır. Öteki taraftan toplumda otorite var olduğundan beri, siyaset olgusu ve beraberinde kutuplaşmayı getiren şey, siyasî fikir ayrılıklarıdır. Bir başka husus, maalesef insanın içinde bulunduğu ırk ve beraberinde dayatılan yaşatılan fikir cereyanlarıdır. Özetleyecek olursak, kutuplaşmanın iskeleti insandaki egodur; kargaşanın, kaosun, anlaşmazlıkların kaynağı, insanın kendi düşüncesinde, nefsinde ve kendi iç sesinde dünyayı duyamamasıdır.
Eda AYDOĞDU (20),  Türk Dili ve Edebiyatı,  Ankara


Ülkemizde son zamanlarda çok yoğun bir şekilde kutuplaşma yaşanıyor. Bazı meselelere bakışta, öngörülebilir pozisyon alışlar var. Neredeyse herkes ülkede olan bitenleri konuşmaya başladığında, bir diğerinin nasıl bir tutum ve pozisyon alacağını biliyor, en azından öngörebiliyor. Kutuplaşmanın en yaygın görüldüğü alan hiç şüphesiz siyaset. Ülkedeki geçerli siyaset yapma tarzının, alışılmış kavgacı bir üsluba dayandığı, müzakere ve iknâ çabasının neredeyse hiç görülmediği bir siyaset anlayışımız var. Bu da bizi tahammül edemeyen, karşısındaki insanın fikirlerine saygı duymayan bir topluma doğru götürüyor maalesef.
Ebru YÜKSEL (21), Tarih Bölümü, İstanbul

 


‘Cihad’ımızı donduran kutuplaşma hâli yaşıyoruz. Ecdadımızdan bize kalan en büyük zenginliklerden biri de hiç şüphesiz kültür zenginliğiydi. Bu zenginlik, akabinde aynı toplum içinde farklı anlayışta, farklı tat ve dokuda olan insanların da bir arada yaşayabilmesine imkân sağlıyordu. Bizi, birbirimize bağlayan unsurlar vardı ve bunlar azımsanmayacak derecede kutsaldı. “Nedir bunlar?” diye baktığımızda, en başta din olmakla birlikte, bayrak ve vatan sevgisi geliyor. Ortak kutsal değeri “din” olan ve dinî topluluklar halinde yaşayan bir toplumun kutuplaşması bana en sakıncalısı gibi geliyor. Biz hizmet insanlarıyız, bu aşk ile yaşadığımız şehirlerden ayrılıyor, bir cihad misâli vatanımızın farklı bölgelerine gidiyoruz. Tabiî ki de gruplar halinde yaşayacağız. Ancak bu gruplaşma bizden olmayanı iteleme, onun görüşlerine saygı duymama ve bizden farklı bir grubu itibarsızlaştırma şeklinde olmamalıdır. Kur’ân-ı Azimüşşan’ı ve Peygamberimiz’in (asm) sünnetini kim samimî bir şekilde, batıla sapmadan anlatıyor ise, ona saygı duyup destek vermek, bir Müslüman olarak hepimizin görevidir. Farklı fikir, farklı insan, farklı kültür bunlar en büyük zenginliğimizdir. Birbirimize saygı duyarsak cihad vazifemizi halis bir şekilde, Allah’ın izniyle eda edeceğimizi düşünüyorum.
Ayşe ŞİŞİK (21), İlahiyat, Samsun

 


Toplumda tabii ki kutuplaşma olduğunu düşünüyorum. Bunun en bariz sebebi de siyaset. Türkiye’de ırk-dil-din ayrımından kaynaklı kutuplaşmalar var ve siyasî partiler de bunlara göre kurulmuş. Ülkemizde son birkaç yıldır çok yoğun şekilde yaşanıyor kutuplaşmalar. Mesela bir insanla konuştuğumuzda, onun konuştuğumuz konuya karşı nasıl bir tavır takınacağını, nasıl davranacağını kestirebiliyoruz. Kutuplaşma yüzünden insanlar ön yargılı davranmaya başlıyor ve birbirimize olan saygımızı yitirmiş olabiliyoruz.
Derya KILIÇ (23), Şehir Bölge Planlama, Kayseri

 


Kutuplaşma dediğimiz birbirini en uca itmek aslında. Ama sanki bu yokmuş gibi davranıyoruz. İnsanlar istediği zaman bir arada olmayı, birbirine saygı duymayı biliyormuşçasına yaşıyor, ama aslında oldukça uç hallerdeyiz. Bizi birbirimizden böylesine uzaklaştıran şeyleri ben şöyle sıralıyorum: Eğitimsizlik, bir şeye gereğinden fazla bağlanmak, körü körüne kabul etmek, çıkarlarımızı haddinden fazla düşünmek, herkes bizim gibi düşünsün demek, nefsimizi bilmemek, Allah’ın emir ve yasaklarını bilmemek, yahut bilsek de ona göre hareket etmemek… Bunları nefislerimiz kabul etmeyecek belki, ama damarımıza basıldığında birden ortaya çıkıyor bu saydıklarım. Oysa bizim itidalli olmamız gerekir. İlgimiz, tutumumuz, tavrımız, duruşumuz, yanımız ve yolumuz orta yol olmalıdır. Bu Efendimiz’in (asm) de en önemli sünnetlerinden biridir.
Duygu GÜDER (25),  İlahiyat, Kayseri

Genç Yorum Araştırma Grubu

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*