Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.
O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik.
Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti.
Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.
(Sözler)
Üzgünüm. Evlât acısı çekiyorum sanki. Şu koskoca 36’lık filmden sadece 4 fotoğrafın aydınlık çıkması, çok hoş kokan bir sıvı sabunu eline aldıktan sonra yanlışlıkla hepsini lavaboya akıtmak gibi bir his. Allah’ım ne büyük acı…
Peki, ya gözümüzün önünden bir film şeridi gibi akıp giden hayatımız? Hayat filmimizden kareler yanık çıkarsa insana ahirette daha büyük acılar yaşatmaz mı? Allah yakmasın!
İman eden ve güzel işler yapanları müjdele: Altlarından ırmaklar akan Cennetler onlarındır.
(Bakara Suresi: 25.)
Evet, şefkat bütün envaıyla lâtif ve nezihtir. (…) Hem şefkat pek geniştir. Bir zat, şefkat ettiği evlâdı münasebetiyle, bütün yavrulara, hatta ziruhlara şefkatini ihata eder ve Rahîm isminin ihatasına bir nevi ayinedarlık gösterir.
(Mektubat)
Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgâr.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu?
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükût, bir mahşerdir sanki kar!
Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine.
(Cahit Sıtkı Tarancı)
Gülümseyin çocuklar! Siz gülün ki açsın yeryüzündeki tüm çiçekler. Ve gülüşünüz kadar içten, kalbiniz kadar masum kalın. Siz gülün ki anlayalım daha güzel bir yol bulamayacağımızı. Yeşertin kurumakta olan ne varsa. Ve hep, biraz çocuk biraz çiçek kalın, büyüyüp solanlara inat!
Editör: Erhan Akkaya
fotoyorumgencyorum@gmail.com
İlk yorumu siz yazın