Üniversiteyi bitirdikten sonra “aradan çıksın” düşüncesiyle askere gitmeye karar veren yüz binlerce genç arasına son olarak ben de katıldım. Çünkü askerlik, hayatın her alanında karşınıza çıkan ve üstünden atlamak zorunda kaldığınız bir engele benziyor. Askerliği bitirmeden evlenmek, işe girmek veya kendi işini kurmak çok zor.
Bu uğurda çıktığım yolda çevremden sürekli olarak “Bu devirde askere mi gidilir, mümkün mertebe tecilini uzatmaya çalış, yüksek lisans yap, bedelli bekle” şeklinde telkinlere maruz kaldım. Askerlikte karşılaşacağım zorluklardan, hayatım boyunca muhtemelen bir daha hiç göremeyeceğim insanların yapacağı absürt hareketlerden, karşılaşacağım mantıksızlıklardan sıklıkla bahsedildi. Yani tüm dost ve yakınlarım beni askerlikten soğutmak için ellerinden geleni yaptı. Fakat bu yaptıkları aslında bir suç!
Evet, kanunlarımızda “Halkı askerlikten soğutmak” diye bir suç tanımlanmış durumda. TCK 318. maddede yer alan suçun tanımı ise şöyle: “Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.”
Maddeyi okuyunca aklıma şu soru geldi: Bu düzenleme yasalarca koruma altına alınmış ifade özgürlüğüyle çatışmıyor mu?
Buna göre zorunlu askerliğin anlamsız olduğunu, ömrünüzden 5.5 ila 12 ay arasında bir süre çaldığını, komutanların özel işlerini görmenin “vatanî görev” olamayacağını halka açık bir şekilde söyleyenlerin, altı ayla iki yıl arasında bir hapis cezası alması öngörülüyor. TCK bunu suç kabul ediyor, ama öte yandan Türkiye’nin de altına imza attığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir” maddesi geçiyor. Hukukçu değilim, bunun makul bir tevili vardır belki, ama bence açık bir tezat.
Üstelik bu yazıyı yazarken dahi “Giderayak başıma bir iş gelmese bari…” diye düşünmüyor değilim, ama bunları söylemem lâzımdı. Çünkü, askerlik şubesiyle hastane arasında mekik dokurken çevremdeki hiç kimseden askerliğe teşvik edici bir söz duymadım. Dahası, TSK’nın kurum olarak dolaylı bir şekilde gençleri askerlikten soğuttuğunu düşünüyorum. En azından toplumdaki bu olumsuz algıyı kırmak, askerliği cezbedici hâle getirmek (Artık ne kadar olabilirse…) veya gençleri bir şekilde askerliğe teşvik etmek gibi bir kaygısı yok.
Gençler, askerlik şubelerinde saatlerce ayakta bekliyor. Memurlar her ne kadar özverili çalışsa da yoğunluğu kaldıramıyor ve çok ağır bir bürokrasi süreci gençleri bekliyor. Örneğin “Aslı gibidir” damgalı mezuniyet belgesinin kabul edilmediğini, yerine orijinal belgeyi getirmeniz gerektiğini sonradan öğreniyorsunuz. Asıl belgeyi getirdiğinizde ise bir de bu belgenin fotokopisini çekmeniz gerektiği söyleniyor. Herhangi bir vatandaşın dahi e-Devlet üzerinden sorgulayabildiği mezuniyet durumunu askerlik şubesi sorgulayamaz mı? Pekâlâ sorgulayabilir. Ama burada amaç gençlerin işini kolaylaştırmak değil, aksine yokuşa sürmek. Sanırım “Askerlik şubesine gittim, hemen işimi hallettim” densin istemiyorlar. Askere gitmenin bu kadar kolay halledilmemesini istiyor gibiler.
İşte bu sebepten sıklıkla söylenen “Askerlikte mantık yoktur” tespitinin doğruluğunu daha askerlik şubesindeyken idrak ediyorsunuz. Hele bir de işin sağlık raporu alma kısmı var ki, orası daha fena.
Kulağınız duymuyor, gözünüz görmüyorsa veya herhangi bir sakatlığınız varsa askerliğe kabul edilmiyorsunuz. Ancak bundan sonra insanların size ne dediğini biliyor musunuz? Çürük! Evet, sizin elinizde olmayan bir şeyden dolayı toplumun size layık gördüğü sıfat bu. Askere kısa dönem gidince de “poşet” diyorlarmış, artık onu gidince sık sık duyacağım galiba. Heheh.
Özetle, askerliğe alım sürecinin e-Devlet üzerinden görülebilecek o kadar çok aşaması var ki… Aksi, hem vakit, hem de nakit israfından başka hiçbir şey değil. Çok yazık. Bakalım, bizzat askeriyenin içine girince daha neler göreceğiz. Belki ondan da bir yazı konusu çıkabilir.
Not: Nasipse Mayıs ayında gidiyorum. Allah yardımcımız olsun. Dualarınızı beklerim…
İlk yorumu siz yazın