ASHAB-I KEHF’DEN ASHAB-I KEYFE

Her an insan ve insanlık değişim geçiriyor. Yaşam tarzları değişiyor. Her davranış duygusal dönüşümden izler taşıyor. İnsanlar eskiden çadırda yaşıyordu. Oradan konaklara, apartmanlara son olarak apartlara taşındı. Her geçen gün bütünden kopuyor. Parça parça küçülerek kendi alanına çekiliyor. Toplu yaşama her zamankinden daha çok muhtaç olduğu hâlde köşesine çekiliyor.

Tek odalı apartlar özgürlük düşkünlerinin, bilhassa gençlerin yuvası hâline geliyor. Yalnızlıklarını sosyal medya ile derinleştiriyorlar. İtirazlarını bu şekilde dillendiriyorlar. Bu bizi asırlar öncesine, Ashab-ı Kehf ve Sevr’e götürüyor.
Kehf, mağara demektir. Altı genç, zamanın hâkim yaşama tarzına itiraz ederler. Kabul görmez. Baskıya maruz kalınca mağaraya sığınırlar. Ölüp gitmeleri için mağara ağzı kapatılır. Uyku ile uyanıklık arasında geçen 309 yıl sonunda kurtulurlar. “Kehf Ashabı” unvanıyla bilinen destanı yazarlar. Asırlar sonra Hz. Muhammed (asm) ve Hz. Ebubekir (ra) de zamanın Kehf Ashabı olurlar. Gençlik günlerinden itibaren yozlaşan topluma yolunca itiraz ederler, doğruyu gösterirler. Ne var ki, onlar da Kehf akıbetine uğrarlar. Sevr Mağarası’na gizlenirler. Örümcek girişe ağ kurar. Müşrikler ağı görünce çekip giderler. Örümcek kapıda değil kalplerdedir. Eğiliverseler Ashab-ı Sevr’i göreceklerdir.

Örümcek ağından sosyal ağa

Sevr Ashabı mağarada tarihi değiştirecek medeniyetin ağlarını örer. Kalplerde güvercin yumurtası sıcaklığı vardır. Zamanla insanlık değerini ve derinliğini yitirir. Kalpler soğudukça yumurta da soğur. Örümcek ağı gün gelir Facebook, Twitter gibi sosyal ağlara dönüşür. Dün Sevr Ashabı’nı koruyan ağ bütün insanlığı, bilhassa gençleri saran ağa dönüşür.
Evet, çağ kendi örümcek ağını ördü. Hepimizi çekiyor. Gençlik ve hayat imkândır. İmtihan da imkân nispetindedir. Modern zamanlar hem boşluğa düşüren ağ, hem de insanlığı yükselten çağ. Sosyal ağ modern mağara. Ağdan kurtulmak, kendimizi ve medeniyetimizi inşa etmek ancak Kehf ve Sevr Ashabı ile mümkün.
Genç kuşatılmış. Yüzlerce günahla karşı karşıya. Günah bedensel ve ruhsal sıkıntılara sebep oluyor. Genç hislerine teslim oluyor. Zaten gençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinliyor. His ve heves ise kör, âkıbeti görmüyor; bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih ediyor. Böyle bir dönemde Risâle-i Nur’un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçlarıyla mukabele etmek gerekiyor. Yoksa, hem dünya istikbâlini, hem mesud hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyesini azablara, elemlere çevirip mahvediyor.
Gençlik savruk yaşanan, hesabî olmayan hasbî bir dönem. Gençler, özgürlük düşkünleri, hâkim anlayışa itiraz edenler a’rafta yaşıyor. Hüda (Rab) ile heva arasında kalıyor. İki dünyalılar. Dünyayı da, ahireti de istiyorlar. Ne esir olmak, ne de ecir almak istiyorlar. Baskıya gelemiyorlar. Rablık taslayanlara abd gibi davranamıyorlar. İtiraz ediyorlar. Seslerini yükseltiyorlar. ‘Bu hayat benim, karışma’, diyorlar. Haksız da değiller. Farkında olmadan Rablığa soyunanlar, ‘illa da benim gibi olsun’ diyen büyükler gâh şefkatle, gâh öfkeyle gençlerin dünyasını alt üst ediyor. Boşluklarını dolduramıyor, eksileri artı yapamıyor.
Gençlerin verili değerlere ve hâkim anlayışa itirazı var. Kehf ve Sevr Ashabı gibi olmasa da onlara yaklaştırabilecek dinamizmi ve aksiyonu barındırıyor gençler. Kehf ve Sevr Ashabı mağarada çile çekerek medeniyet inşa etti. Zamane gençliği sosyal ağ denilen Keyif Mağarası’nda yaşıyor. Oradan çıkarmak, hayata çekmek gerekiyor. Kehf Ashabı içe çekilerek kendini yeniledi. Keyif Ashabı zamane gençliği ise Facebook ile flört etmekten kendiyle yüzleşemiyor. Sanal bir dünyada banal bir hayat yaşıyor. Duyguları, düşünceleri, algıları, kodları medya ile şekilleniyor. Hareketli bir alanda sabitelere takılı kalıyor. Neyi istemedikleri belli, ama ne istedikleri belli değil. Doyumsuzlar. İtiraz ediyorlar sadece. Çağ yeni zevkler üretti, ama ona uygun değerler üretemiyor.

Karşı ve taraf: Melek ile şeytan…

Bugün dünya her geçen gün daha da çekilmez hâle geliyorsa, gençler daha hırçın ve yıkıcıysa sorumlusu büyükler. Onlar, gençlerin isteklerini isyan olarak algıladıkları için yönlendirmeye kalkıyor. İdeolojik kalıplara sokmaya çalışıyor. Kutuplaşmadan medet umuyor. Genç sevileceği sever, yerileceği yerer. Endişeye gerek yok. Su çatlağını bulur. Ekilen iman ve insanlık tohumu gün gelir Cennet gibi Tuba Ağacı verir.

Bediüzzaman, Abdülhamit dönemi de dâhil hep muhaliftir. Büyük kafaları gaflet içinde görmektedir. Söyleyecek sözü vardır. O gün itiraz etmeseydi, bugün dünya çapında bir hizmet yapamazdı. Şimdinin gençleri Bediüzzaman’ı barındırıyor içinde. Hz. Hüseyin (ra) cevvaldi. Hak bildiği yolda sonuna kadar giderdi. Hz. Hasan (ra) tedbirliydi. İnsan gençken Hüseynî ihtiyarlayınca Hasenî oluyor. Bediüzzaman da öyleydi. Büyüklere Hasenî olmak yakışıyor. Genç Hüseynî. Zamanla düzelecek. İtirazlarına kulak verilmeli. Seslerini kesmeye, sözlerini köreltmeye kalkmamalı.

İçerden bir ses: Genç şakirtler rahatsız…

Evlatlarıyla imtihan olan peygamber ve sahabe olduğu gibi, babalarıyla olanlar da vardır. Oğlu Hz. Nuh’a (as), Hz. İbrahim (as) babasına itiraz eder. Hz. Ebu Zer’in (ra) geri vitesi yoktur. Müşriklere itiraz, Asr-ı Saadet’i takdir eder. Hz. Osman (ra), döneminde başlayan bozulmaya sessiz kalmaz.

‘Bana gençler yaklaştı, ihtiyarlar muhalefet etti’ der en büyük İnsan (asm). Etrafında hâlelenen gençlerle Asr-ı Saadet’i kurar. Barla Medeniyeti’ni kuranlar da Zübeyir gibi genç şakirtlerdi. Tahiri Mutlu ihtiyarların genciydi. Komutan genç, çavuş ihtiyar olur, diyor, kendinden 20 yaş küçük Zübeyir Gündüzalp’e tabi oluyordu.

Nazif ve Selahaddin Çelebi baba-oğul olarak hizmet etmişlerdi. Hizmette bile nesil çakışması olabiliyordu. Genç gölge olmak istemez. Geride kalmayı hazmedemez. Eğer Nafiz, oğluna özgürlük alanı açmasaydı İnebolu hizmette bu kadar öne çıkamazdı. Eğer Tahiri oğlu yaşındaki Zübeyir’e tabi olmasaydı Zübeyir hizmette en önemli karakter olamazdı. Hâlbuki onlar zıt karakterlerdi. Büyükler güvercin,  küçükler kartaldı. Bir kanatla hiçbir kuş uçamaz. Gençler büyüklerin diğer kanatlarıdır. Büyükler gençleri anlamak zorundadır. Genç sonsuzluğa uçmak ister. Fatih 21 yaşında İstanbul’u fethetmiştir. Fetih genç işidir.

Genç onaylanmak ister. Atanmışlara değil adanmışlara bağlanır. Büyükler atanmış memur gibi değil, adanmış bir dost gibi olmalı. Gencin doğrularını onaylamalı. Genç büyüklerin yaşadıklarını yaşamadan onlar gibi davranamaz. Genç de akıl, güzelde kusur aranmaz. Değil mi ki, ‘Gençlik delilikten bir şubedir.’

 

 

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*