Kâinatta, zerreden şemse kadar her bir varlıkta görülen mükemmel nizam, harika intizam, muhteşem sanat, Allah’ın birliğini gösteren en parlak delillerdir. Her şey, tek bir Vahid’den haber veriyor. Birbirine benzeyen eserler, tek bir yaratıcının ürünü olduğunu hatırlatıyor. Her şeyin dışı da O’na aittir, çünkü O Zahir’dir. Her şeyin içi de O’na aittir, çünkü O Batın’dır.
Kâinatta milyonlarca Tevhid delillerine rastlarız. Mikro ve makro âlemlerde gördüğümüz benzerlikler, bu delillerden sadece bir tanesidir.
Çıplak gözümüzle gördüğümüz manzaralarla, mikroskop aracılığı ile büyütülerek görebileceğimiz çok küçük manzaraların birbirine benzemesi, her şeyin tek bir elden çıktığını, aynı sanatkârın eseri olduğunu ispat etmez mi? Bir Sâni-i Vâhid’in eseri olduğunu göstermez mi?
Şimdi sizinle bir seyahate çıkalım. Sizlerle paylaşacağım bazı resimleri neye benzettiğinizi soracağım.
Resim 1’de gösterilen manzara neye benziyor dersiniz? ‘Evimizin bahçesindeki ağaç’ mı dediniz? Maalesef yanıldınız. Biliyor musunuz, bu gördüğünüz manzara, sıvı hâldeki bir alüminyum metalinin, katılaşması esnasında mikroskop ile çekilen, çıplak gözümüzün göremeyeceği bir resimdir. Katılaşan sıvı alüminyum metali, tıpkı bir ağaç dalına benziyor, değil mi? Nitekim gözümüzle görebileceğimiz Resim 2’deki ağaç resmi, bunun delili olsa gerek. Mikro âlemle makro âlem birbirine ne kadar da benziyor. Demek her şeyde bir birlik var. Birlik ise bir olan Zât-ı Vâhid’i gösterir.
Resim 1: Sıvı haldeki bir alüminyum metalinin katılaşması esnasında mikroskop ile çekilen resmi
Resim 2: Ağaç manzarası
Çıplak gözümüzle göremediğimiz âlemdeki bir metalin katılaşması bile Rabbimizin, Sâni ve Müzeyyin isimlerine ayine oluyor. ‘Nasılsa insanlar çıplak gözleriyle bu kadar küçük boyuttaki yaratılışları göremiyorlar, o zaman bu âlemdeki varlıklar sanatsız, gelişi güzel olsun’ denilmiyor. Çünkü Zahir olan Sâni, her şeyin dışını da, makro âlemi de süslü ve sanatlı bir tarzda icat ediyor. Çünkü Batın olan Sâni, her şeyin içini de, mikro âlemi de süslü ve sanatlı bir tarzda icat ediyor.
Size başka bir örnek… Resim 3’te gösterilen manzarayı hatırlayabildiniz mi? ‘Sanırım bir kaya manzarası’ mı dediniz? Yine bilemediniz. Evet, kayaya benzeyen bu manzara çok sert ve gevrek bir metalin kırılmış yüzeyinin, mikroskopla büyütülerek çekilmiş bir görüntüsüdür. Yani çıplak gözle görmemiz mümkün değil. Resim 4’te gösterilen, gözümüzle görebileceğimiz kaya manzarasına ne kadar da benziyor değil mi?
Resim 3. Kırılmış sert ve gevrek bir metalin mikroskopla büyütülmüş yüzey görüntüsü
Resim 4. Gözümüzle görebileceğimiz kayalık manzara
Resim 5 ile 6’daki manzaralar, birbirine ne kadar benziyor değil mi? Bir tanesinin, bal peteği görünümündeki volkanik bir kaya parçasına ait resim, diğerinin ise kırılmış bir alüminyum metalinin mikroskopla büyütülmüş resmi olduğunu söylesem, acaba hangisinin hangisi olduğunu ayırt edebilir misiniz? ‘Biraz zorlanıyorum’ mu dediniz?
Demek birbirine benzeyen her cüz’î ve küllî unsurlar, tek bir Zât-ı Vâhid’in eser-i san’atı olduklarını haykırıyorlar.
Resim 5. Alüminyum metalinin mikroskopla büyütülmüş kırılmış yüzey görüntüsü
Resim 6. Bal peteği görünümündeki volkanik kaya manzarası
Pekâlâ, sıvı çeliğin katılaşırken mikroskop altında büyütülerek çekilmiş resmini hiç merak edeniniz oldu mu? Bu merakınızı Resim 7 ve 8’deki manzaralara bakarak gidermeye çalışalım. Her iki resmin de çam ağacına mı benzediğini söylediniz? Evet yanılmadınız. Her iki resim de çam ağacına benziyor. Ama Resim 7’deki, sıvı çeliğin katılaşırken mikroskop altında büyütülerek çekilmiş resmidir. Resim 8’deki ise bir ormandaki çam ağacının resmidir.
Resim 7. Sıvı çeliğin çam ağacına benzeyen mikroskopla büyütülmüş katılaşma görünümü
Resim 8. Çam ağaçları
Sıvı bir çelik metal, bir çam ağacı görünümünde katılaşırken, adeta lisan-ı hâliyle diyor ki, “Beni halk edebilen, ancak mecmû-u kâinatı halk eden Zat olabilir.” Çünkü sıvı metalin katılaşma manzarası ile yerküremizde bulunan bir çam ağacı görüntüsü arasında muazzam bir benzerlik var.
Kâinatta mikro âlem ile makro âlem arasında ne kadar benzerlikler olduğu, verdiğimiz birkaç misalden anlaşılmaktadır. Buna benzer binlerce, milyonlarca örnek vermek mümkündür.
İşte bu misaller, her şey kendi kendine oluyor diyenlere, tabiata havale edenlere, sebeplerin bir araya gelmesiyle oldu iddiasında bulunan akılsızlara şiddetli bir tokat vuruyor. Hem öyle bir tokat vuruyor ki, tokadın şiddetinden yere düşenin, bir daha doğrulamayacak şekilde beli bile kırılıyor.
Bu ve buna benzer tevhid bürhanları, elbette ki külliyi kül içinde halk eden, cüz’iyi cüz içinde icat eden Sani’-i Hakîm’i gösteriyor. Demek ki makro boyutta bir kaya üzerinde hangi esma-i İlahiye tecellî ediyor ise mikro boyutta bir metalin içerisinde de aynı Sani’-i Hakîm’in ve aynı Kadir-i Külli Şey’in isimlerinin tecellî ettiğini ve iş gördüğünü söyleyebiliriz.
Her şeyin içyüzünü elinde bulunduran öyle bir Zatın sikke-i mahsusasıdır ki, hiç kimsenin o mührü taklit etmesi mümkün değildir.
Kâinattaki her bir varlık, aslında Bediüzzaman’ın veciz bir şekilde ifade ettiği şu hakikati haykırıyor:
“Hem bizde öyle bir sikke-i vahdet ve öyle bir turra-i Ehadiyyet vardır ki, bütün kâinat kabza-i tasarrufunda olmayan ve bütün eşyayı, bütün şuunatıyla birden görmeyen ve nihayetsiz işleri beraber yapamayan ve her yerde hâzır ve nâzır bulunmayan ve mekândan münezzeh olmayan ve nihayetsiz hikmet ve ilim ve kudrete mâlik olmayan, bize sahib olamaz ve müdahale edemez.” (Sözler)
İlk yorumu siz yazın