Yollar Bazen Kavuşturmaz

—İşte otobüsümüz de geldi yavrum, hadi binelim.

Oğlumun sevincini terminaldeki insanların sesleriyle harmanlayıp, zihnime kaydettim. Babası gittiğinden beri hiç bu kadar yüzü gülmemişti. Bu hediye ona iyi gelecek. Otobüsün camına başını yaslayıp derin derin uzaklara daldı oğlum, ben de arada etrafı kolaçan ediyor, oğlumla ilgilenip biraz da kitabımı okumaya çalışıyordum. “Yollar kavuşturmaz bazen” diyor yazar, şaşırıyorum, neden kavuşturmasın canım?

Oldum olası yolculukları sevmem, rahmetli babam da böyleydi, evinden hiç çıkmak istemezdi.

Telefonum çaldı, görümcem; “Sonra ararım” deyip çantama koydum. Mehmet aramamış hay Allah, böyle de yapmazdı, ama neyse. On dakikada bir, birisi arayıp duruyor beni, otobüsten nasıl cevap vereyim, az sabredin yahu!

Koridorun diğer tarafında oturan elli beşli yaşlarda hafif kilolu bir kadın “Bacım nereye gidiyorsun?” dedi hafif kısık, ama epeyce meraklı bir sesle. Hah bu kadın iyi oldu, yahu bu nedir, arabada ölüm sessizliği var. “Eşimin yanına gidiyorum, Manisa’da görev yapıyor geçici olarak, oğlumu da görmedi ne zamandır, hem oğluma karne hediyesi, hem de babamıza sürpriz” dedim gayet mütebessim bir ifadeyle. Kadın hayretle yüzüme bakıyordu, rahatsız oldum. Bunu anlamış olmalı ki “Yanlış anlama bacım, birine benzettim, siman yabancı değil” dedi. İnsan insana benzer kardeşim, insan insana benzer…

Bir saat kadar sohbete devam ettik, ara ara tanıdık geldiğimi söyleyip duruyordu. Aldırış etmedim. Oğlum yorgunluktan uyumuş, arada sayıklıyor, her geceki gibi. “Babasını çok özlemiş” diyor yan taraftaki hanım. “Öyle öyle, inşallah buluşacaklar.”

Molada eşimi aradım telefonu kapalı, hayret! Sabaha kadar açar herhâlde, yoksa nasıl giderim? Yol bilmem, iz bilmem.

Sabahın ışıkları bulutların arasından sancılı sancılı doğdu. Gece de bitti, gündüz oldu. “Yolda biter elbet” dedim, oğlumun “Bitmedi mi?” sorusuna karşılık. Yaklaşık bir saat sonra Manisa’ya vardık. Hava soğuk, terminalin içine geçip tekrar eşimi aradım, telefonu kapalı. Hay aksi!

Bir taksiye atlayıp emniyete gitmeye karar verdim, muhakkak orada bulurum, işe gelecek elbette. “Kocamla neden gelmemişim buraya?” diye sordum kendime. Aman sen de Sevim, Mehmet gelmeni istemedi ya, düzenin bozulmasın diyerek. Hem ona kalsa bir kaç aya kalmaz gelecekti.

Emniyete vardığımda kapıdan girerken arkamdan, “Sevim Hanım” diye seslendi biri, arkamı döndüm; yirmi beşli yaşlarda temiz yüzlü bir çocuk. Sanki bir yerden hatırlıyorum, siması yabancı değil. İnsan insana benzer Sevim, bunu sen söyledin ya, insan insana benzer.

“Buyur kardeşim, ben Mehmet Savaş’ın eşiyim” dedim. “Biliyorum Sevim Hanım, hoş geldiniz” dedi, fakat yüzü kızarıyordu, gözlerini yere çevirdiği için göremesem de, gözlerinin dolduğunu anlıyorum. “Hay Allah, beni nereden tanıdın kardeşim?” dedim. Sağ eliyle gözyaşlarını silerek beni odaya davet etti. “Mehmet bugün gelecek değil mi? Yoksa bana evin adresini öğren de eve gidelim kardeşim” dedim.

Çocuk konuşmakta güçlük çekiyor, kelimeler boğazında düğümleniyordu. “Bir şeyin mi var kardeşim, iyi misin?” dediğimde cevap vermeden odadan çıkıyor. Az sonra kırk beşli yaşlarda, göbekli bir adam geliyor, peşinden tüm akrabalarım içeri giriyor, şaşırıyorum.

Oğlum, babama gidelim diye sızlanmaya başlıyor.

-Ah be oğlum, kaç kez söyledim sana şöyle sızlanma diye?

Küçük kardeşim oğlumu kucağına alıyor. Annem ellerimi avuçlarının içine alıp ağlayarak, “Kızım bunu kendine neden yapıyorsun, artık bunu kabullenmelisin” diyor.  “Anlamıyorum, anne ben kocamın yanına geldim, ne olmuş, sizin burada ne işiniz var?” diye soruyorum. Kim bilir kaçıncı kez annem bana tekrar anlatıyor.

“Şehitler ölmez ki” diyorum hüzünlü bir çehreye bürünmüş hâlde, “şehitler ölmez ki…”

Annemin anlattıkları aklımda kalmıyordu. Çok fazla aklımda tutabilecek miyim, tutarsam bunu kabul etmiş mi olacağım? Bilmiyorum…

Yollar bazen kavuşturmuyormuş anne, dedim ağlayarak eve dönerken. Yollar bazen kavuşturmazmış.

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*