“Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa”
Yahya Kemal, bir İstanbul aşığı, her zamanki gibi tasvir ederken İstanbul’un bir köşesini, bir yandan da zamanın hızlı geçmesinden yakınıyor.
Bugün gibi açık hakikati, bizler de fark etmiyor muyuz zaman zaman, huzur bulduğumuz bir semtten geçerken, sessizce etrafı seyredip, insanların koşturmalarına, yüz ifadelerine bakıp, bundan yüz yıl sonra hiçbirimiz burada olmayacağız, yerimizi başka insanlar dolduracak diye düşüncelere dalmıyor muyuz? Veya eski bir İstanbul sokağından geçerken, geçmişten günümüze gelebilmiş bir çeşme veya bir duvara bakıp, kim bilir yüzyıllardır kaç insan, hangi hissiyat ve fikriyat ile geçti bu yerlerden demiyor muyuz?
“Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa” diyor. Kısıtlı bir vaktimiz var, bu güzel yerleri seyretmek için verilmiş, vaktimiz dolunca başkalarının sırası gelecek, onlar seyredecekler, onlar sevecekler… Sevmek için dahi vaktimiz az.
Bir başka şiirinde ne diyor Beyatlı, “Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada/Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan”, yine İstanbul’dan bahsederek. Ben bu şehri övmesindense, sıralamasına takılıyorum. Önce yaşamak, sonra ölmek, sonra yatmak. Sırasıyla başımıza gelecekler değil mi? Kaçamayacağımız hakikatlerden bahsediyor sanki.
Gittiğim güzel yerlerde bu dizeleri anımsamaktan çok hoşlanıyorum. Belki yıllar önce bir başka insanın kalbine dokunmuş, ona da benzer hakikatleri hatırlatmış olması ihtimali bir tebessüm getiriyor yüzüme. Sonra da duayla bitiriyorum. Hayıflanmadan, düşünüp farkına vararak, bizi asıl hakikatlere iletmesi gerektiğini asla unutmamayı temenni ediyorum Rabbim’den.
Güzellikleri görebilmek, mânâlarını çözebilmek, fani olduklarını bilmek, sonucunda da O’na ulaşabilmek duasıyla..
İlk yorumu siz yazın