Üniversite ikinci sınıfta, “Kişilerarası İlişkiler ve Etkili İletişim” dersinde aşk türlerini öğrenmekteydik. Hocamız birçok defa “flört” kelimesini kullanarak konusunu anlatıyor, sınıfta tartışma yöntemini kullanarak bizlere de söz hakkı tanıyordu.
Arkadan bir yerlerden söz hakkı alan bir arkadaş: “Hocam, iyi, güzel anlatıyorsunuz, aşka diyecek bir lafım yok, ama rica ederim flört kelimesini kullanmadan konuşabilir misiniz?” dedi. Çoğumuz bu söz üzerine şaşırmıştık hakikaten. Hoca arkadaşa bunun nedenini sorunca: “Hocam, ben bu kelimeden çok ciddi rahatsız oluyorum. Ben Vanlıyım, bir kız olarak ailemin karşısına çıkıp ben biriyle flört ediyorum desem çok yadırganırım. Zaten ben kendim de bu sözcükten hoşlanmıyorum. Lütfen yerine başka bir sözcük kullanabilir misiniz?” dedi. Hoca kibarca: “Peki sence yerine ne kullanabiliriz?” diye önce arkadaşa sonra da bizlere aynı soruyu yöneltti. Ancak bir anda hepimize kal geldi ve yerine başka sözcük bulamadık. Düşününce muhakkak ortaya bir şeyler çıkardı, ama bir anda bulamamıştık işte.
Flört sözlük mânâsıyla: “kadınla erkek arasındaki çok yakın duygusal arkadaşlık, aşk ilişkisi” demek. Ne tuhaf değil mi, türkülerimize, şiirlerimize konu olan, ince ince sanatla işlenen, efsaneleşen sevda kavramının yerini “flört” gibi soğuk ve bir o kadar da bize yabancı bir kelime almış, altmış genç dimağ yerine başka bir söz üretememişti birden.
Kız kendini çok iyi ifade etmişti bence. Sınıfın çoğunluğu Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelmişti ve hiç de inkâr etmeyelim, çoğumuzun ailesinde yadırganacak bir ifadeydi “flört ediyorum.” Fakat biz, hiç de kültürümüze yabancı değilmiş, alafranga ailelerde yetişmişiz gibi sözüm ona akademik, bilimsel bir dersi dinliyor, arkadaşımızın dobra sözlerine de şaşırıyorduk. Yadırganacak tek şey “flört etmek” ifadesi değil bence.
Mazimize, ecdadımıza baktığımızda duygunun çıkış kaynağı her ne kadar benzer olsa da flört etmekle arasında dağlar kadar bir fark oluşturacak şekilde yaşanıyor sevda. Mecazî aşk dahi, fıtrata uygun, naif, nazende ve seviyeli yaşanıyor. Sevdiğine sözü olan bir kilim dokuyor mesela. Leyla’dan geçip Mevla’ya ulaşılabiliyor, ateşten gömlek giyip gizli gizli sevda çekiliyor…
Oysa günümüzde “aşk, sevda, yar” gibi muazzam ve insana mahsus kelimeler bizim elimizde değer kaybediyor. Ya da zamanın bazı şeyleri bozguna uğratan yönü bu kelimeler için de geçerli oluyor. Mahrem kalması gereken mevzular ayan beyan hikâyelerde, durumlarda kol geziyor. Sevginin, nev’i şahsına münhasır asaletinin bir imgesi olan sessizliği biterek, artık bağıra çağıra dolaşarak volta atıyor etrafta.
Evet, insaniyetimizin hassas, çok güzel bir tarafı olan sevgi duygumuz 14 Şubat’larda dünyevîlerin oyuncağı oluyor ve bu korkunç tuzağa muhafazakârlar dahi kendilerini muhafaza edemeyerek düşüveriyor. Bunları durup bir düşünmemiz gerek, diye düşünüyorum naçizane. Ne diyeyim, Allah basiretimizi artırsın, aklımızı başımıza alıp özümüze dönerek hissiyatımızı istikamette kullanmayı nasip etsin. Âmin. Sevgiyle kalın.
Çok hoş bir yazı olmuş. Mardinli biri olarak yazıda bahsini ettiğiniz Vanlı kızla aynı hissiyatı yaşıyorum zira ben de bu flört kelimesinden hiç haz etmiyorum ve hiç kullanmam. Kullansan bile garibime gider, o derece çirkin bir kelime 🙂 Sondaki duanıza binler âmin…