Çok seviyoruz, peki helâl seviyor muyuz?

Aslında geçen ayın kapak konusu ‘helâl’ olduğu için, bir iki yazıda az da olsa bahsedilmişti helâl sevmekten. Ama bu ayın konusu ‘sevmek’ olduğu için biraz daha üzerinde durmak gerek diye düşündüm, sevmenin helâl-haram olanının…

Yıllarca yanlış anladığım bir ifadeymiş ‘haram sevmek’. “Haram sevmekte, bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi…” ifadesindeki ‘haram’ı yakın zamana kadar kişi olarak düşünmüştüm. Bir zaman fark ettim ki, etrafımda sevdiğim bazı kişileri başkalarından kıskandığım oluyor, onlardan sevgime karşılık bulamayınca kalbimde acılar hissettiğim oluyor. ‘Ben acaba haramı mı seviyorum, bu sevdiğim kişiler haram mı ki?’ diye düşünürken, yeniden açıp okudum o ifadeyi ve haram olan şeyin ‘kişiler’ değil ‘sevmek tarzı’ olduğunu fark ettim. ‘Haramı sevmek’ değildi ifade, ‘haram sevmek’ti.

Peki, ya nedir haram-helâl sevmek? Sorular sormaya başladım kendime. ‘Nedendir haram sevmekteki bu kıskançlık elemi, mukabele görmemek elemi?’ Sorularımın çoğu beni benliğe, eneye götürdü. İstiyordum ki, sevdiğim kişi/ler de beni sevsin. İstiyordum ki, başkalarını da değil sadece beni sevsin/ler. Her cevabımda geçen ‘ben’ ifadesi bağlantıları kurmamı sağladı.

Seviyordum. Peki, ne için? Kendim için, ben için. Allah için değildi sevgim. Kıskanıyordum, çünkü onun başkalarını sevmesini engellemek elimde değildi. Kalbine tesir edemiyordum. Kıskanıyordum, çünkü başkaları sevmesin onu, sadece ben seveyim istiyordum, ama sevmelerine engel olamıyordum.

Peki, neden sevmesindi? Neden onu sevmesinlerdi? Başkaları ile benim aramdaki fark neydi ki? Onu idare eden, nimetlendiren ben miydim ki, onun duygularını idareye çalışayım? Değildim. Ama öyle olmasını istiyordum. Çünkü ‘ben’ için seviyordum. Bu ben için sevmek elemler veriyordu bana. Tesirim geçmiyordu, kalplere tesirde acizdim ve o elemlerin kaynağı aslında bu aczdi.

Bir nebze olsun anlamıştım ‘helâl-haram’ sevgiyi… Helâl sevgi Rab için sevmekti. Haram sevgi ise ene/ben/nefis için sevmekti. Peki, sevmeklerimizin helâl mi, haram mı olduğunu günlük hayatta nasıl anlayacaktık? Yine cevabı aynı parçada. ‘Haram sevmek’in içinde bulunanlar ne idi? Kıskanmak elemi, firak elemi, mukabele görmemek elemi gibi ‘elemler’. Eğer sevgimiz bunlar gibi elemleri netice veriyor ise haramdı. Bu sevgi bir insana da olabilir, bir elmaya da, bir masaya da. Bu tanımdan sonra sevgimin neticelerine bakarak karar verdim helâllik-haramlığına. Mesela; sevdiğim birini benden başka yüzlercesi dahi sevse ve ben bundan elem duymuyorsam veya sevdiğim kişi beni değil de başkalarını seviyorsa ve bundan elem duymuyorsam… sevmekliğim helâldi (diye düşünüyorum).

Etrafımıza bakınca da haram sevgileri az çok ayırt edebiliyoruz. Mesela geçenlerde kadın cinayetlerine dikkat çeken bir afiş gördüm. Afişte “Seni öyle seviyorum ki; senin için ölürüm, sensiz yaşayamam, seni başkalara yâr etmem, ya benimsin, ya kara toprağın” cümlesine karşı “Beni sev, ama böyle sevme” yazıyordu. Afişi hazırlayanların helâl-haram sevmekten haberleri yoktu belki, ama haram sevginin sonuçlarını biliyorlardı, görüyorlardı, yaşıyorlardı. Kısacası, günümüz en acı sosyal vak’alarından biri olan kadın cinayetlerinin sebebi de bu bahsettiğimiz haram sevmekten kaynaklı. Çünkü haram seven, nefsi adına seven, isterki mukabele görsün ve başkalar sevmesin o kişiyi. Mukabele göremeyince, sevdiği başkasını sevince ve bu durumu değiştiremeyince, kalplere tesir edemeyince, çareyi sevileni veya seven ‘başka’larını ortadan kaldırmak olarak görüyor. Vâesefa. Allah hepimizi hem bireysel âlemimizi, hem de sosyal âlemi derinden etkileyen haram sevmekten ve haram sevilmekten korusun.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*