Elhan-ı Şita

Yeni bir Şubat ayını idrak ettiğimiz şu günlerde yapılacak en güzel şey nedir? Dışarıda kar yağdırılırken evin sıcak bir köşesine çekilip beyaz rahmeti seyretmek… Ya da belki dışarı çıkmak. Karın hızla yağışına inat Şehzade Camii’nden Vezneciler’e doğru yavaşça süzülmek. Havada kar taneleri uçuşurken burnun üşüyüp, ellerin cepte olması kadar güzel ne olabilir?

Kalenderhane Camii’ni solunuzda bırakıp yola devam ettiyseniz hele, yol sizi kesin Beyazıt Camii’ne götürmüştür. Yeterince üşüdüyseniz Beyazıt Camii’nin alttan ısıtmalı zeminine yapışabilirsiniz bir süre. Isındınız mı? Devam o hâlde, Vefa’ya dönüyoruz. Köşeyi dönünce Vefa Bozacısı var. Belki bir bardak boza alırdınız. Burayı da hiç anlamıyorum, havaya rağmen ne kadar kalabalık.

Kar hâlâ devam ediyor. Recai Mehmet Efendi Kütüphanesi de hemen ileride. Oraya da mı uğrasan? En sevdiğim kütüphanelerden birisidir kendisi. Küçük, ama sıcak ve samimi. Ya da yola devam et. İleride bir sahaf dükkânı var. Vitrinindeki nostaljik plaklara baktıysan yürümeye devam edebilirsin. Her taraf ne kadar da çabuk beyaza büründü. İstanbul’da böyle bir yürüyüşten daha güzel ne olabilir ki? Ah, bir dakika. Eksik bir şey var: Şiir. Kar bize bir şeyler söylüyor. Onun söylediği nağmeleri Cenap Şahabettin’in ağzından Elhan-ı Şita’da dinleyelim mi?

Şiir burada bitmiyor, ama sayfamız bitiyor. Devamını da oku bu şiirin, karlı havalarda oku özellikle. Artık karın nağmelerini duyabiliyor musun?

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*