Haklarımız

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” nebevî buyruğunu dillerine pelesenk etmiş bir toplumuz. Lâkin hakkın, haksızlığın tayininde sınırları belirsizleştirmeyi seven, konjonktüre çarçabuk uyum gösterme esnekliğine, ilkesizliğine sahip bir topluluğuz aynı zamanda. Vahyin evrenselliğine, kuşatıcılığına, insanlığı, hatta her şeyi birbirine dost ve kardeş kılışına burun kıvırıp, “Yerli ve Millî”liği tercih etmek aymazlığına da kolaylıkla düçâr oluveririz.  Çokluklardan ürker, her biri Allah’ın âyetleri olan farklılıkları ürküntü verici bulur, tekliklere sığınır, bu korkularımıza kudsiyet atfederiz. Küreleri birbirine bağlayacak cesametteki “bir birlerimiz”, “Yerli ve Millî” bir duruşla, bir anda  “Tek”liklere dönüşüverir, anlamsızlaşır. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sığlığı, vahyin bütün buyruklarını, nebevî ikazları susturur.

Oysa İlahî buyruk açık ve kesindir: “Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur.” (Hud Sûresi: 113) İman ve hürriyet kahramanı Bediüzzaman Said Nursî, bu âyetin; Zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ettiği ikazında bulunur, “Küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür” der. Bediüzzaman’a göre, “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit kılar”1 Bu sebeple, sahip olduğumuz hakların neler olduğunun, bu hakların neye hizmet ettiğinin, neye yaradığının, bu hakların sınırlandırılmasının veya ortadan kaldırılmasının ne tür olumsuzluklara yol açacağının bilinmesi önemlidir. Aksi takdirde temel hakların çok kolaylıkla ortadan kaldırıldığı, anlamsız bulunduğu, gereksiz ve hatta tehlikeli olduğu inancının toplumda zemin bulabildiğine şahit olabiliriz. Bu sebeple anaokullarından başlayarak insan hakları dersinin bütün eğitim ve öğretim hayatında müfredata girmesi, herkesin sağlam bir hukuk ve haklar bilinciyle yetişmesi önemlidir.

Haklarımız ve sorumluluklarımızın neler olduğu konusunda en temel kaynak âlemlere rahmet olarak inzal olunan Kur’ân-ı Kerîm ve rahmet peygamberi Hz. Muhammed Efendimizin (asm) mübarek hadisleri ve nuranî hayatıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in adalet anlayışı Saadet Asrı’nda tam olarak anlaşılmış, sonraları bu anlayışla aramıza yüzyıllarca süren aşılmaz bir mesafe girmiştir. Saadet Asrı’nın mümessilleri, Ehl-i Beyt’in temsilcileri her asırda bu anlayışı mübarek hayatlarıyla, yaşadıkları asırlara taşımışlar, bizlere örnek olmuşlardır.

İnsanlık, İlahî adalet anlayışına ulaşmak için yaratıldığı günden beridir arayış içerisindedir. Bu arayışların somutlaşması noktasında varılan belgelerden en önemlisi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir (AİHS). Sözleşme Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmıştır. Orijinal adı, “İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi”dir. Sözleşme 04.11.1950 tarihinde Roma’da kabul edilmiş, 03.09.1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye sözleşmeyi, 04.11.1950 tarihinde imzalamış ve 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı kanun ile onaylamıştır. Sözleşme Türkiye bakımından 18.05.1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmede düzenlenen ve kenar başlıkları 01.11.1998 tarihinde yürürlüğe giren 11 Numaralı Protokol’ün hükümleri doğrultusunda sözleşme metnine işlenen haklar ve özgürlükler şunlardır:

  1. Yaşama hakkı (madde 2)
  2. İşkence yasağı (madde 3)
  3. Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı (madde 4)
  4. Özgürlük ve güvenlik hakkı (madde 5)
  5. Adil yargılanma hakkı (madde 6)
  6. Kanunsuz ceza olmaz (madde 7)
  7. Özel ve aile hayatına saygı hakkı (madde 8)
  8. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (madde 9)
  9. İfade özgürlüğü (madde 10)
  10. Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü (madde 11)
  11. Evlenme hakkı (madde 12)
  12. Etkili başvuru hakkı (madde 13)
  13. Ayrımcılık yasağı (madde 14)

Daha sonra sözleşmeye ek protokoller ile bazı hak ve özgürlükler eklenmiştir.

  1. Mülkiyetin korunması
  2. Eğitim hakkı
  3. Serbest seçimlere katılma hakkı
  4. Borçtan ötürü hapis yasağı
  5. Seyahat özgürlüğü
  6. Vatandaşların sınır dışı edilmesi yasağı
  7. Yabancıların toplu olarak sınır dışı edilmesi yasağı
  8. Yabancıların sınır dışı edilmesine ilişkin usulî güvenceler
  9. Ceza davalarında temyiz hakkı
  10. Haksız mahkûmiyetten ötürü tazminat,
  11. İkinci kez yargılanmama ya da cezalandırılmama hakkı
  12. Eşler arasında eşitlik
  13. Genel ayrımcılık yasağı: “Yasayla düzenlenen herhangi bir haktan yararlanma; cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, bir ulusal azınlığa mensup olma, mülkiyet, doğum ya da diğer statüler gibi herhangi bir temelde ayrımcılık yapılmaksızın, güvence altına alınacaktır. Hiç kimse, herhangi bir kamu makamı tarafından paragraf 1’de belirtilen herhangi bir temelde ayrımcılığa tabi tutulmayacaktır.”
  14. “Madde 1. Ölüm cezasının kaldırılması. Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılmayacaktır ya da bu cezası infaz edilmeyecektir.”

 

Dipnot:
1)
Bediüzzaman Said Nursî, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 62

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*