Bu ses susmamalı

50 yıl önce genç bir kadro büyük bir ideal ile yola çıktı. Arkasında büyük bir cemaatin manevî desteğini ve asırlar ötesinden hitap eden üstadlarının dualarını taşıyan bu insanlar, “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şuradır” parolası ile bir gazete kurdular. Gazetenin kuruluş gayesini Kurucu Genel Yayın Müdürü Mustafa Nezihi Polat, ilk sayıdaki, “Neden Yeni Asya?” başlıklı yazısında şöyle ifade ediyordu: “Evet, Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır. Onun bahtını, talihini açacak, onu geliştirip inkişaf ettirecek istibdat değil, diktatörlük değil, tahakküm değil; şûrâdır, meşverettir, cumhuriyettir… Yeni Asya, işte bu mâdeni işletmek, bu cevheri yeniden ortaya çıkarmak için gazetemize isim olmuştur.”

Yeni Asya bu ideal ve gayeler ile yola çıkmıştı. Bediüzzaman’ın; özellikle Eski Said Dönemi’nde sıkça vurguladığı; adalet, hürriyet, meşveret ve cumhuriyet hakikatlerini Asya Kıtası’nın fikir dünyasında yerleştirmek, İslâm ülkelerini bu değerler ile yeniden ihyâ etmek, İslâmiyet’i Asya Kıtası’nda söz sahibi yapıp dünyaya adalet ve hürriyet dersinde üstad eylemek, İslâm’ın terakkîsinin önündeki engelleri bertaraf etmek ve Eski Said’in gelecek nesillere miras bıraktığı yeni bir Asya Kıtası idealini gerçekleştirmek için “Yeni Asya” kurulan gazeteye isim olmuştu. Babıâli’den yükselen bu gür ses; adaletin, hürriyetin ve insan haklarının sesi olmak, İslâm’ın gür sadâsını âleme duyurmak üzere 21 Şubat 1970 tarihinde meşverete dayalı genç bir ekibin eliyle kurulmuştu.

Mustafa Nezihi Polat gazete için, “Bu silah susmamalı” diyordu. Kendisi de bu sözüne uygun olarak genç yaşından da aldığı enerji ile gece gündüz demeden çalışıyor, bir gecede birkaç makale hazırlıyor, birden çok işi bir arada yapıyordu. Eğer gayret kavramı bir vücut bulacak olsaydı o yıllarda bu vücut Mustafa Nezihi Polat suretinde görünürdü. 6 ay gibi bir sürede gazeteyi iyiden iyiye ses getirir hâle getirmişti. Fakat 24 Ağustos 1970 günü bir trafik kazasında vefat etti. Temsil ettiği gayret ve sebat ruhu onun vefatıyla kaybolmamıştı. Gazeteyi kuran genç ekip aynı gayret ve kararlılık ile yoluna devam etti.

Eğer bir fikir, adaleti ve hürriyeti savunmayı göze aldıysa, istibdat, tahakküm ve zulümle mücadele etme vazifesini de göze almalıydı. Yeri gelince baskı altında kalmaya, zulme uğramaya ve kendisini yok etmeye çalışan kafalar ile baş etmeye de hazır olmalıydı.

Öyle de oldu. 1970 senesinde kurulan gazete önce, demokrat ülkelerde hürriyet ve demokrasinin en büyük düşmanı olan, istibdadı ve zulmü toplumun bütün kademelerine yayan ihtilal ile yüzleşti. 1971 senesinde toplumu sindirme ve istibdadın devam etmesi için hükûmete verilen muhtıra 1980 senesine kadar siyaseti, toplumu ve medyayı sürekli baskı altında tutarak “ihtilal pençesinde” toplumu şekillendirmeye çalıştı. Yeni Asya bu fikre karşı sürekli hakikati haykırmaya, sağ-sol, ilerici-gerici diye toplumu kutuplaştıranlara karşı kardeşliği/uhuvveti savunmaya ve kardeşler arasına nifak sokmaya çalışanları ikaz etmeye devam etti. Bunun bedelini de hem içeriden hem de dışarıdan gelen itirazlar ve yaptırımlarla fazlası ile ödedi.

1980 senesi Eylül ayında ise ihtilal en acı yüzünü gösterdi ve istibdad fikri askerî bir darbe ile iyice iktidara yerleşti, çünkü artık baskıcı kesimler için toplumu ve siyaseti uzaktan yönlendirmek mümkün olmuyordu.

Yeni Asya, kuruluş gayesi doğrultusunda darbeyi yapan cuntaya ve yanlış uygulamalarına karşı çıkmaya, kardeş kavgası ve kutuplaştırmanın önüne geçmeye, toplumda adalet ve hürriyet fikirlerini yaymaya devam etti. Misyonunun gereği olarak Yeni Asya, askerî cunta tarafından dayatılan, özgürlükleri ve insan haklarını kısıtlayan, zulme kapı açan anayasa teklifine daha en başından karşı çıktı. Baskı ve esaretin adının değişmesiyle hakikatinin değişmeyeceğini bilen Yeni Asya, o dönemde yalnız kalmak, ihanet ve anarşistlik ile suçlanmak pahasına hak bildiği yerde durdu ve antidemokratik anayasa teklifine “hayır” dedi. Bunun neticesi olarak da anayasa oylamasından birkaç gün önce kapatıldı ve ardından Yeni Nesil ve sonrasında o da kapatılınca Tasvir ismiyle yoluna devam etti. Fakat adı ne olursa olsun yeni bir Asya idealinden vazgeçmeyen bu gazete, Yeni Asya ruhunu her zaman taşımaya devam etti.

Zaman geçtikçe Yeni Asya tarafından savunulan değerlerin kıymeti anlaşılmaya, istibdad ile empoze edilen fikirlerin gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlamıştı. 1987 senesinde artık toplum bu değerlerin kıymetini iyice anlamış olacak ki; anayasa ile ilgili rahatsızlıklar, toplumdaki baskı ve kutuplaşmanın verdiği huzursuzluk atmosferinde yapılan bir referandum ile anayasadaki ilk değişiklik olarak siyasî yasakların kalkması Yeni Asya’nın da gayretleri ile gerçekleşmişti. Sonraki adımı ise ihtilal sonrasındaki alternatifsizliğin ekmeğini yiyerek gelen kitle partisinin dağılması ve Yeni Asya tarafından desteklenen hürriyet, adalet ve demokrasi değerlerini savunan partilerin güç kazanması ile toplumun artık konuşan bir toplum olmasıydı. Türkiye Yeni Asya idealine biraz daha yaklaşmıştı.

1990 senesinin Ocak ayının ilk günlerinde ise demokrasi ve hürriyet fikrini sindiremeyenler bu sefer Yeni Asya idealini bitirmek ve bu gür sesi susturmak için Yeni Nesil gazetesine ve mallarına el koydular. Yeni Asya idealini savunan genç fikirli insanlar yılgınlığa ve pes etmeye alışık değillerdi. Bu yüzden 11 gün içinde insanüstü bir gayret, fedakârlık ve okuyucularının büyük desteğiyle tekrar “Yeni Asya” isminde bir gazeteyi yayın hayatına soktular.

Yeni Asya gazetesi 1990 senesinde yeniden kurulurken yazdığı başyazıda Mehmet Kutlular şu ifadeleri kullanacaktı; “Tarihen sabittir ki, hakka istinad etmeyen bütün şer mihraklar, fikir cephesinde aciz kalınca kuvvete müracaat ederler. (…) Fedakâr, sarsılmaz, gayretli okuyucularımızın himmet ve destekleriyle çok kısa bir zaman içerisinde tekrar Yeni Asya olarak huzurunuzda bulunuyoruz. Yine bütün kuvvetimizle ‘Bu yoldan dönmeyiz asla’ diyoruz. (…) Tabuların kalktığı, hür demokratik parlamenter rejimin bütün müesseseleri ile oturduğu, insan hak ve hürriyetlerinin kâmil mânâsıyla kullanıldığı ana kadar da bu hedefe yürüyeceğiz. Yetişmiş kadromuz ve siz kıymetli dava arkadaşlarımız ve okuyucularımızla birlikte hakta sebata devam kararındayız. Neşriyatımızdan en küçük bir sapma olmaksızın daha iyiye, daha güzele hep birlikte varacağız.”

Bugün Yeni Asya 50. yılına girerken Asya Kıtası hâlâ demokrasi, adalet, cumhuriyet, hürriyet ve insan hakları kavramlarının içini dolduramamış durumda. Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslâm ülkeleri, İslâm perde edilerek yapılan antidemokratik uygulamalar, insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklar ile boğuşuyor. Asya Kıtası değişik rüzgârların tesiri ile sürekli şekilleniyor ve şekillendiriliyor.

Yeni Asya gazetesi, tarihten edindiği tecrübeler ve bilgiler ışığında gençliğin dinamizmi ile kuruluşunda gaye edindiği vazifesine devam ediyor. Çünkü bu vazifeyi yapacak birilerine ihtiyaç var. Bu vazifeyi usulüne uygun, korkmadan, yılmadan, yıkılmadan yapabilecek, pes etmeyecek ve boyun eğmeyecek bir misyona ihtiyaç var. Bu vazifeyi yarım asırdır yapan Yeni Asya modeline ihtiyaç var. Mustafa Nezihi Polat’ın da dediği gibi: “Neşriyatımıza işte bu inanç içerisinde devam edecek, Asya’nın faziletini göstereceğiz. Nefret ve husûmet devri geçmiştir; sevgi ve şefkat devri başlamıştır. İyi ve güzel olanı göstermek, doğruyu ortaya koymak, hakkı müdafaa etmek esastır. Bundan asla vazgeçmeyiz.”

Çizim: Muhammed Melikşah OKUR

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*