Geçmişe mazi derler, eğer zaman makineniz yoksa

Zaman konusu açılınca, genelde konuşmalar zamanı değerlendirmek, yaşadığın anı boş geçirmemek, gelecek olan zamanı tanzim edip planlamak üzerinde döner. Kimi zaman bu mesele insanı ümitsizliğe sevk eden, şevkini kıran bir duruma bile dönüşebilir, geçmiş zaman düşünülünce. Öyle ya, elimizde bir zaman makinesi mi var da geçmiş zamanı değerlendirelim. Geçmiş ölü, geçmiş geçti, geçmiş yandı bitti kül oldu. Tabiî ki de şimdiyi ve geleceği değerlendirmek üzerine çalışacağız. Önümüzdeki maçlara bakacağız, derdim, eğer her insanın entegre bir zaman makinesiyle doğduğunu bilmesem.

“Şu dünyada zamanın fenâ ve zevâl-i eşyadaki tesiratı gayet muhteliftir. Ve mevcudat ise, mütedâhil daireler gibi birbiri içinde iken, hükümleri zeval noktasında ayrı ayrı oluyor” diyor Bedîüzzaman Hazretleri 3. Lem’a’nın 3. Nükte’sinde. Yani, zaman her varlık için aynı işlemiyor.

Bir dakika, madem zaman aynı değil, o hâlde geçmiş zaman ölü olmayabilir mi?

İşte, zaman makinesinin farkına varmaya başladık. Devamında ne diyor bakalım:

“Nasıl ki saatin saniyelerini sayan dairesi, dakikayı ve saati ve günleri sayan daireleri zâhiren birbirine benzer, fakat sür’atte birbirine muhaliftir. Öyle de, insandaki cisim, nefis, kalb, ruh daireleri öyle mütefavittir. Meselâ, cismin bekàsı, hayatı, vücudu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dâhildir.”1

Yukarıdaki sorunun cevabı, evet, geçmiş her durumda ölü olmak zorunda değil. Beden için geçmiş ve gelecek zaman ölü, bedenin ona ulaşması imkânsız olduğu hâlde, ruh ve kalp için zaman bu şekilde işlemiyor. Ruh ve kalp, belki akıl da buna dâhil, bedenin hareket edemediği geçmiş ve geleceğin içinde rahatlıkla dolaşabiliyor. Yalnızca geçmişte istenen bir noktaya gidip o anı yeniden tecrübe etmek kadar sınırlı da değil hareket alanları, ânın mahiyetini de değiştirebiliyorlar.

Yazının devamına dergimizin Temmuz sayısından ulaşabilirsiniz…
Dipnot:
1) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 31.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*