Şûrîde-baht Ali Suâvi

Kuvvetli bir hatip, adı ve şöhreti bütün şehirde kısa sürede duyulan, kendisini dinleyenleri kolayca tesiri altına alan, düzenli bir eğitim görmemesine rağmen Muhbir’de yazı yazmaya başlamadan önce dinî ilimlerdeki vukufu ile dikkati çeken, Paris’te geçirdiği karanlık dönemleri son dönemde yapılan çalışmalarla gün yüzüne çıkan Ali Suâvi’yi ve Türklük, medeniyet, Osmanlı Devleti ve dini hakkında yazdığı yazıları gündeme taşıyoruz bu ay.

Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın “tam mânâsıyla bir ansiklopedist” diyerek nitelediği Ali Suâvi; felsefeden filolojiye, tarihten coğrafyaya, edebiyattan politikaya, sosyolojiden iktisada ve dinî ilimlere kadar birçok konu ile meşgul olmuş. Şark kültürüyle yetişmiş olan muharrir, çok yüzeysel de olsa Batı kaynaklı bazı yeni fikirleri öğrendikten sonra kendine göre bir terkip yapmaya çalışmış, bu arada Türkçü görüşler de ileri sürmüştür. Bu hâli onun zaman zaman tutarsız ve bazen birbirine tezat fikirleri savunmasına sebep olmuş.

Zamanında camilerde halka ateşli vaazlar veren, bir ara “muhaddis” olarak tanınan genç aydın Avrupa’da bulunduğu sırada bile başından sarığını çıkarmaz, bazı makalelerinde devlet idaresinde din ile dünya işlerinin birbirinden tamamen ayrılması gerektiğini savunarak laikliği müdafaa eder.

Ali Şîr Nevâî’nin Türkçe’nin Farsça karşısında üstünlüğünü ortaya koymak üzere kaleme aldığı Muhâkemet’ül Lugâteyn’ini (bkz. Genç Yorum Haziran 2019, Bâb-ı Edebiyat, “Nevâî’nin nevâsı”) Ulûm’da tefrika halinde yayımlayan Ali Suâvi, Türkler’le İranlılar’ın Arapça’yı Müslüman milletlerin ortak kültür dili hâline getirdikleri fikrini benimser. Bu gibi dikkat çekici düşüncelere sahip olan Suâvî’yi anlamak, bir dönemi ve dönemin aydın kesimini anlamakta faydalı olacağından biraz kendinden bahs açalım istedik.

Ali Suâvi’nin Avrupa’daki hayatı bilinmiyordu, kimin finanse ettiği belli değildi, İngilizce ve Fransızca kitapları kimden yardım alarak yazdığı hakkında da kesin bir bilgi yoktu. Ali Suâvi’nin bu belirsizliklerle dolu olan 8-10 yıllık dönemi karanlık dönem olarak geçmekteydi. 1994 yılında Hüseyin Çelik’in “Ali Suâvi ve Dönemi” adlı doktora tezi sayesinde bu karanlık dönem açığa çıkmıştır. Merkezi Londra’da olan “Foreign Affairs Commite” adlı komiteye bağlı olduğu anlaşılmıştır. Onların yardımıyla Paris’te ve Londra’da kitaplar yayımlamıştır. David Urguarth, Butler Johnston, Charles Wells bu komitenin önde gelen üyeleridir. Bu komitenin kuruluş gayesi ve yaptığı faaliyetlerin odak noktası Osmanlı Devleti’nin yıkılmaması üzerinedir. Osmanlı Devleti yıkıldığı takdirde siyasî dengenin dünyada bozulacağı görüşünü ve Osmanlı Devleti’nin ayakta kalması gereğini savunurlar.

Yazının devamına dergimizin Eylül sayısından ulaşabilirsiniz…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*