Şiddet, elbette yalnızca kadına karşı sergilendiğinde kabul edilemez bir kavram değildir. Şiddeti gerek hayvanlara gerek insanlara gerek toplumlara karşı olsun, şiddet olarak değerlendirmek gerekir. Diğer yandan, şiddetten bahsettiğimizde akla ilk gelen fiziksel şiddet olsa da duygusal, cinsel, ekonomik gibi şiddet türlerinden bahsedebiliriz. Bir eşin, eşinden beklediği, ama göremediği, eş olmanın getirilerinden biri olan sevginin yokluğu duygusal bir şiddettir örneğin.
Şiddet kavramının içerisinde yer alan kadına şiddet alt kategorisini ele aldığımızda, ilk olarak bireye gelen zarar, sonrasında eşlik kavramına gelen zarar, çekirdek aileye gelen zarar, ailedeki çocuğa yansımaları, çocuğun davranışlarına yansımaları, çocuğun davranışlarının topluma yansımaları ve toplumun bu yönde ilerlemesinin insanlığa zararları gibi zincirleme şeklinde oluşan, oldukça geniş çapta vuku bulan bir sorunsal çıkıyor önümüze. Şiddet nerede yaşanıyor olursa olsun; uygulayan, uygulanan ve şiddete şahit kişiler açısından ayrı ayrı irdelenmesi gerekir. Şiddet uygulayan bireyin geçmişinde mutlaka şiddete uğradığına veya özdeşim kurduğu ebeveyninden şiddeti rol model aldığına dair öyküler yer alır. Şiddete uğrayan ve buna bir şekilde dur diyemeyen kişilerin de geçmiş yaşam deneyimlerinde benzer durumlar vardır. Aile içinde kadına şiddet durumunda şiddete şahit kişiler ise genellikle çocuklardır. Şiddetin türü ne olursa olsun, şiddetin var olduğu ailede büyüyen ve yetişen çocuğun zihninde normal aile yaşantısının bu şekilde olduğuna dair kodlamalar ve şemalar oluşur. Kız çocukların zihninde, “Kadınlar şiddete uğrayan kişilerdir”, “Anneler şiddete uğramayı hak eden kişilerdir” gibi yanlış inanışlar; erkek çocuklarda da “Bir gün eşim olduğunda ben de şiddet göstereceğim, çünkü doğrusu budur”, “Kadınlar, şiddet göstermemizi hak eden kişilerdir” şeklinde yanlış inanışlar kendini gösterebilir.
Elbette çocuklar böyle cümleler kuramazlar. Bu cümlelerde vuku bulan hisler zihinlerinde yaşar ve bir gün eş seçimi yapacakları zaman farkında olmadan, bilinçdışı olarak zihinlerinde bu cümleler dolaşıp durur. Şiddetin olduğu evlerde büyüyen kadınların yine şiddete meyilli erkekleri eş olarak seçme yönelimi oldukça sıktır. Bunun olmasına neden olan şey bilinçdışıdır. Zihin, babasının şiddetini anlamlandıramayan ve çözemeyen kadının bunu başka bir erkekte çözmeye çalışması için harekete geçerek yine bu tip kişileri seçer veya ne olursa olsun alıştığı sistem bu olduğu için yine kendisini benzer sistemde bulur. Çünkü zihin, alıştığı yaşam düzenini iyi ya da kötü sürdürmek ister. Değişim zordur. Bu bireyler evlenmeseler bile toplumun düzenini bu şekilde ifade etmeyi öğrenirler. Bunu bu şekilde kabul ettikleri için benzer davranışları gösterme korkusuyla toplumda evlenmekten kaçınan kadın ve erkeklerin sayısı az değildir.
Daha geriye gittiğimizde, şiddete uğrayan bir kadın elbette olumsuz duygularla çevrelenmiş bir kadındır.
İlk yorumu siz yazın