Öfke Dansı

Selamünaleyküm. Çay koyun yeniden başlıyoruz Keçeliler, şaka şaka kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ama yine de çay koyun, çaylı kitap okuma saatleri yapalım kendimizle. Bu ay bütün sinirlerimi aldırmış gibiyim, yani pammuk gibiyim. Neden mi? Kitabımızı tanıtınca neden olduğunu anlayacaksınız Keçeliler.

Eveeettt, Keçeli’nin Kitaplığı size, bu ayki kitabını da iftiharla sunuyor: Öfke Dansı

Dr. Harriet Lerner’ın yazdığı, Sinem Gül’ün çevirisini üstlendiği, alanında en iyilerden olan Öfke Dansı, sindire sindire okunması gereken kitaplardan. Her satırını düşünerek, tahkik ederek okumak gerekiyor. Lerner, kitabının bu kadar okunacağını tahmin etmiyor, çünkü yazma sürecinde türlü türlü problemler yaşıyor. Kitabın 2014 ve sonrası baskılarında eklenmiş olan giriş yazısında bunlardan bahsediyor. Yazarın Öfke Dansı, Kandırma Dansı ve Dans Eden Benlikler’den oluşan üçlemesi iki milyon satışa ulaşmış ve 25 dile çevrilmiş durumda.

Şimdi gelelim kitabın içeriğine: Kitabı okumaya başladığınızda, kitap hakkında pek olumlu şeyler düşünmeyebilirsiniz benim gibi. Ama sizlere bu kitabı okurken verebileceğim en büyük tavsiyem Bektaşî gibi yapmamanız olacaktır. Bir gün Bektaşi’ye sormuşlar: Neden namaz kılmıyorsun? O da, âyette ‘namaza yaklaşmayın’ dendiğini söylemiş. Oysa âyetin tamamı şu şekilde: “Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa Suresi: 43) Kitabı tek bir satırıyla, tek bir sayfasıyla değil tamamını okuduktan sonra değerlendirmelisiniz. O zaman ne kadar faydalı bilgiler içerdiğini anlayacaksınız.

Öfkenin nedenleri ve modelleri üzerinde duran bu kitap, önemli ilişkilerde anlamlı ve uzun vadeli değişikliklere olanak tanıyacak stratejiler sunuyor. Dergimizin bu ayki kapak konusu olan ‘Kadına Şiddet’ meselesi ile doğrudan bağlantılı bir kitap Öfke Dansı. İnsanların öfkeleriyle mücadele içinde olduğu çağımızda, kadını öfkeli ve suçlayıcı bir konumdan alıp, kendi karmaşasıyla yüzleşme şansı tanıyan Öfke Dansı; öfkeyi, yıkıcı bir his olmaktan çıkarıp yapıcı bir güce dönüştürmeyi öğreterek rehberlik ediyor.

Yazar Lerner, okuyucusuna o kadar doğru ve can alıcı sorular soruyor ki, sadece o soruları cevaplamak bile bizi birçok çıkmazdan kurtarabilir. Gerçek hikâyeciklerin yer aldığı kitapta, temsilden hakikate geçme metodu kullanılmış. Öfkelenmemenin insanî bir durum olduğunu anlatıyor bize Lerner. Kur’ân’da da “Onlar öfkelendiklerinde öfkelerini yutarlar” (Âl-i İmran Suresi: 134) buyrularak bu hissin insanî ve fıtrî bir hâl olduğu ifade edilmiş olmuyor mu?

198 sayfadan teşekkül etmiş kitabımız; dokuz bölüm, sonsöz ve notlar kısmından oluşuyor. Oldukça ağır bir dili var, yani tek yudumda ve ayakta içilmeyecek bir kitap. Bu da bize ‘öfke kontrolü’ meselesinin bir çırpıda halledilemeyecek, zaman ve gayret isteyen bir mesele olduğunu gösteriyor.

Okuyalım Keçeliler. Öfkenin bireyleri esir aldığı, öfkelendiğinde insanlıktan çıkabilen, öfkeli benliklerin savaştığı bu çağda okumaya çok ihtiyacımız var. Okuyup kendimizi tanımaya çok ihtiyacımız var.

Şimdi altını çizdiklerimle baş başa bırakıyorum sizi. Kitapla kalın Keçeliler. Allah’a ısmarladık…

Altını çizdiklerim

“Tıpkı fiziksel acının elimizi sobadan çekmemizi gerektirdiği gibi, öfkemizin getirdiği acı da benliğimizin bütünlüğünü korur. Öfkemiz bizi, başkalarının hakkımızdaki tanımlama şekline ‘hayır’ ve kendi benliğimizin isteklerine ‘evet’ demeye yönlendirebilir.”

“Öfke, hissettiğimiz bir şeydir. Her zaman bir nedeni vardır ve ilgi görmeyi hak eder. Hepimizin, her şeyi hissetmeye hakkı vardır ve öfke de buna istisna değildir.”

“Öfkelerini etkin olmayan şekillerde ifade edenler, sonunda öfkelenmeye hiç cesaret edemeyenler kadar acı çekecektir.”

“Çoğumuz ne yaptığımızın ve bunu neden yaptığımızın farkına bile varmadan seçimler yaparız.”

“Neden sorunlarımızı ve seçeneklerimizi belirleyip konumumuzu açığa kavuşturmak yerine, kronik kavgacı ve şikâyetçi kişiler oluyoruz?”

“Öfke bizi benliğimiz hakkında daha çok, diğerleri hakkındaysa daha az uzman olmaya yönelttiğinde, bir değişim aracı hâline gelir.”

“Gelenekleri değiştirmek mümkündür belki, ama kolay değildir. Başlangıçta küçük düşünün, ama düşünün.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*