Risale-i Nur hiçbir şeye alet edilemez

İnsanların geçimini sağladığı sürekli iş anlamında ifade edilen mesleklerin her birisinin kendine has takip ettiği yolları ve üzerine bina edildiği esasları vardır. Ve bu esaslardan taviz verilmesi veyahut belirli esasların çiğnenmesi mesleği kötüye kullanmak olarak addedildiği gibi birtakım hukukî müeyyidelerin olması çok tabiî bir durumdur.

Mesela bir hâkim, hâkimlik mesleğinin bir esası olan tarafsızlık ilkesini ihlal ederse, mesleği kötüye kullanmaktan ve adalet makamı olan hâkimliği şahsına veyahut başka emellerine alet etmesinden dolayı mesul olacaktır.

Peki, meslek kelimesi köken olarak ne anlama gelmektedir? Bunu bir parça inceleyelim.

Arapça bir kelime olan meslek kelimesinin kökü, sülûk kelimesidir. Sülûk (سلوك) ise lügâtte, “bir yolu izleme, belirli bir yol takip etme” mânâsındadır. Ve meslek (مسلك) kelimesi de aynı kökten türemiş olup “yöntem, tutulan-izlenen-takip edilen yol” anlamına geliyor.

Yani günümüzde genel olarak hayatı idame etmek için yapılan uğraşları kavramlaştırmada kullandığımız meslek kelimesinin daha geniş bir anlam alanı var.

İşte bu dehşetli ahir zamanda Kur’ân-ı Kerîm’in mânevî ve hakikî bir tefsiri olması hasebiyle milyonların imanına vesile olan Risale-i Nur’un da mesleği ve esasları vardır.

Risale-i Nur’un mesleği nedir?

Bu soruyu Risale-i Nur Külliyatı’nın satırlarına sorduğumuzda karşımıza birden fazla kavram çıkıyor.

“Mesleğimiz uhuvvettir”,1 “mesleğimiz haliliyedir, meşrebimiz hıllettir”,2 “mesleğimiz terk-i enaniyet ve uhuvvet olmasından…”,3 “mesleğimiz müsbet hareket etmektir”.4

Fakat bir kavram var ki, zikredilen kavramları da içine alıyor ve onların da temeli oluyor.

“Risale-i Nur’un esas mesleği hakikî ihlâs olmak cihetiyle…”5 “…mesleğimiz a’zami ihlâstır.”6 “Risale-i Nur’un meslek-i esası; ihlas-ı tam…”7

Bu gibi cümlelerden de anlaşılacağı üzere Risale-i Nur’un mesleğinin esası ve temeli “ihlâs”tır.

İhlâsı kazandıran harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı İlahî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlahiyeye karışmamalı.”8

Yukarıdaki ifadeden anlaşılacağı üzere Risale-i Nur’un esası olan ihlâs, yapılan bir ameli, sebebinin yalnız Cenab-ı Hakk’ın emri olduğunu ve neticesinin de Cenab-ı Hakk’ın rızası olduğunu düşünerek yapmaktır. Kendi vazifesini yaptıktan sonra neticeyi meydana getirmenin Allah’ın vazifesi olduğunu düşünüp vazife-i ilahiyeye karışmamak esastır.

Fakat dikkat edilirse, ihlâs kelimesini niteleyen ve dikkat çeken bazı sıfatlar zikredilmektedir. A’zami ihlâs, tam ihlâs, hakikî ihlâs gibi nitelemelerin var olması bir uyarı ve dikkat mânâsı oluşturmakla beraber, aynı zamanda Risale-i Nur’un esası olan ihlâs hakikatinde çok hassas olunduğunun ve ciddiyet arz ettiğinin göstergesidir.

Risale-i Nur dünyevî/uhrevî hiçbir şeye alet edilemez

Yazının devamına dergimizin Kasım sayısından ulaşabilirsiniz…
Dipnotlar:
1) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 278
2) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 278
3) Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 374
4) Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 251
5) Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 543
6) Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 580
7) Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 333
8) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 230

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*