
“Kalbe tam mukabil bir kalp” cümleleriyle başlayan evlilik hikâyeleri, süreç içerisinde “çeyiz, mobilya, altın” üçgenine sıkışabiliyor.
Birçok genç, aşkını, şevkini mübadele etmek hayâlini kurarken kendisini, değiş tokuş edilecek bohçaların içine ne koyacağını, neyi hangi marka alacağını, aldıklarını nasıl en güzel saracağını düşünürken buluyor. İstişareler edilip karara varılıp sözler verildikten sonra bir şeyler hızla değişiyor.
Rûhî-aklî-kalbî bir ihtiyaç olan evlilik müessesesi çeşit çeşit ihtiyaç(!) için mağaza mağaza dolaşma serüvenine dönüşüyor.
Gençler, tam ünsiyet edecekleri eşleriyle bir yola girecekken, kendilerini en ünsiyet edecekleri gelinliği-damatlığı seçme yarışında bulabiliyorlar. Maalesef pek çok gencin imanını tamamlama niyeti, her şeyim tam olsun hevesine yerini bırakıyor. “Bir kere evleniyorum, ama o da yaptı bak, bu benim hep hayâlimdi, bizim orada böyle yapılır” cümleleri evlenme sürecinde akan suları durduruyor, cüzdanları kurutuyor, akılları ve vicdanları susturuyor.
Peki ne oluyor da mütedeyyin gençler, bu süreçte tüm idealistliklerini kaybediyorlar?
Her şeyin kutlamasının yapıldığı, her şeyin parti malzemesi olabildiği bir zamandayız. Kendi kültürümüzün geleneklerini sorgulamadığımız gibi başka kültürlerin kutlama içeren ya da kutlamaya çevrilebilen her türlü seremonisini hayatlarımıza dâhil ediyoruz.
Hâl böyle olunca evlilik niyetiyle birlikte bitmek bilmeyen yeni nesil-henüz uydurulmuş kutlamalar, harfli balonlar, parlak elbiseler, çiçek-çiçek-çiçek, fotoğraf çekimleri silsilesi başlamış oluyor.
İlk başta bir sosyal medya fenomeninin yaptığı, pek çoğumuzun onaylamadığı ve “ne gerek var canım” dediği bir kutlama, bir müddet sonra bizim de yapmayı arzuladığımız, heves ettiğimiz bir duruma dönüşüyor. Maalesef normalde sorgulanan, vazgeçilebilen hevesler evlilik sürecinde bütün kapıları açan sihirli bir değnek hâline geliyor.
“Bir kerecik” mantığıyla(!) çok abartılar, israflar, sınırsızlıklar, gösterişler, gösteriler ve bazen haramlar meşrulaştırılıyor. Evet; bazı sınanmalar, bazı iktisatlar, bazı haramdan kaçınmalar yalnızca bir kerecik yapılabiliyor.
Evlilik süreci bu açıdan her şeyin meşrulaştığı bir süreç yerine belki de “bir kerecik” olduğu için daha fazla sorgulama, daha fazla araştırma yapılması gereken bir zaman.
Sosyal medya, bilhassa Instagram bu noktada dönüştürücü bir rol oynadı.
Keşfetlerimizden, ana sayfalarımızdan her gün yeni bir ritüel, yeni bir moda, yeni bir konsept, yeni bir dış çekim bahanesi, abiye-takım elbise giyme töreni öğreniyoruz.
Bazı uygulamalara önce ağzımız açık kalıyor, bir müddet maruz kaldıktan ve yaygınlaştıktan sonra kendimizi “acaba ben de yapsam mı” diye düşünürken buluyoruz. Her gün, ama her gün yeni bir heves icad edildiğine şahit oluyoruz. Evlilik sürecindeki tozpembe hevesler adeta bir virüs gibi bulaşıyor ve yaygınlaşıyor.
Genç kızlar için evlilik sürecinin kısa süreli bir prenseslik olması ya da bu şekilde pazarlanması çok yeni bir durum olmasa gerek. Ancak, artık pek çoklarına yalnızca düğün gününde tarlatanlar, tüller, danteller, tüyler içerisinde prenses gibi hissetmek yetmiyor.
Düğünden önce ve sonra çeşitli şekillerde tekrar tekrar çeşitli isimlerde “kabarık elbise giyme günleri” icad ediliyor. Sade, sıradan günlük hayatlar, küçük-mahrem kutlamalar artık bizim kuşağımıza yetmiyor. Hayatı masalsılaştırma, parlatma, abartma, şeker hamuruyla kaplayarak tüm kusurları kapatma, fotoğraflama ve paylaşma derdindeyiz. Bu virüse henüz bulaşmadıysak da maruz kaldıklarımız karşısında bir miktar şaşkınız.
İlk yorumu siz yazın