Evleniyorum, çünkü…

Sünnet, Peygamber Efendimiz’in (asm) yaptığı ya da yapılmasını tavsiye ettiği hâl, hareket ve davranışların tümüne verilen isimdir. Bu tanım elbette ki, Peygamberimiz’in (asm) yaptığı bütün farz, vacip ve nafile ibadetleri kapsayan; ayrıca beşerî hayat içerisindeki temel ihtiyaçlarını karşılarken aldığı tavırları da içine alan bir tanımdır.

Yani aslında sünnet, “Allah’ın sevdiği bir insan” olabilmektir. Çünkü Sünnet-i Seniyye Allah’ın en sevdiğine (asm) benzeyip “insan” olabilmek, insanca yaşayabilmektir.

Evlilik de elbette Resul-ü Ekrem’in (asm) sünnetlerinden birisidir. Kendisi evlendiği gibi mü’min gençlere de evlenmeyi tavsiye etmiştir. Resul-ü Ekrem (asm) bir hadisinde evlenmenin gereğini şu şekilde ifade etmiştir: “Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur”1 Diğer bir hadisinde ise; “Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!”2 buyurmuştur. Öyle ise evliliğin temel gayesinden birisi, kendini günahlardan muhafaza etmek; diğeri ise İslâmiyet neslini devam ettirerek, namaz kılıp güzel amel işleyen evlatlar yetiştirmektir.

Her sünnette olduğu gibi, o fiili işlemek tek başına sünnet sevabını almak için yeterli değildir. Mesela su içmek sünnettir, ama bunun sünnet olması ve sünnet sevabının kazanılması için belirli bir usulü ve şartları vardır. Sadece suyu içmek tek başına sünnet değildir. Su içerken Peygamber’in (asm) o işi yaptığını düşünmek ve o niyetle içmek, içerken onun yaptığı gibi oturarak üç yudumda içmek, içmeye başlarken besmele çekmek ve bitirdikten sonra Allah’a hamd etmek gerekir. Böylece su içmek tamamıyla sünnet olur.

Aynen öyle de sırf evlenmek tek başına bir sünnet değildir. Evliliğe niyet öncelikle Resul-ü Ekrem’in (asm) yaptığı ve tavsiye ettiği tarzda olmalıdır ki, Allah’ın rızasına uygun ve sevaplı bir evlilik ve mes’ud bir aile hayatı elde edilebilsin. Bu konuda evliliğe teşebbüs eden ve sürece dâhil olan herkes birinci derecede sorumludur.

Öncelikle erkek, evliliğe karar verirken, Resul-ü Ekrem’in (asm) hadislerinde tavsiye ettiği şekli ile eş olarak tercih edeceği kişinin diyanetine ehemmiyet vermelidir. Eşi olacak insanı sünnet esasları dışındaki bir beklenti ve yük altına sokmamalıdır.3 Aynı şekilde kadın da eşi olacak erkeği tercih ederken bu esasları göz önünde bulundurmalı ve aile hayatının gayesinin her amelde olduğu gibi Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu akıldan çıkarmamalıdır.

Sürece dâhil olan aileler de birbirlerini külfet altına sokmadan hoşgörü ve nezaket çerçevesi içerisinde, evliliğin Allah’ın rızasını kazandıracak bir müessese olduğunu bilerek, bir ibadet şuuruyla evlilikleri desteklemeli ve gençleri teşvik etmelidir. Söz, nişan, nikâh süreçlerinde ve sonrasındaki aile hayatında da Kur’ân ve sünnet esaslarının dışına çıkılmamalıdır.

Resul-i Ekrem (asm) eşlerine nasıl yaklaştıysa öyle yaklaşmalı, bunun için aile içinde ve aileler arasında şiddet, kanaatsizlik, emniyetsizlik ve sadakatsizlik gibi durumlardan olabildiğince kaçınılmalıdır. Evliliklerde hâkim hissiyat, sünnetin gerektirdiği şekilde hoşgörü ve anlayış olmalıdır.

Yazının devamına dergimizin Şubat sayısından ulaşabilirsiniz…
Dipnotlar:
1) Heysemî, IV, 252
2) Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173;Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*