Evlilik kader midir?

Yazıma bu klişe soru ile başlamak istemezdim. Fakat zihnimizde karışıklığa sebep olan pek çok kavramın kökü bu sorudayken, kafamızdaki soruların cevabı da bu sorunun içindedir. Aslına bakarsanız, kader meselesini anlayan insan, evlilik ve eş seçimiyle alâkalı soruların cevabını da bulacaktır. ‘Evlilik kader midir?’ diye soran biri; eş seçiminde kendi iradesinin olup olmadığını, eğer iradesi yoksa Allah’ın yazdığı şeyin zorunlu olarak icra edilip edilmediğini sormak ister. Bir nevi sorumluluktan kurtulmak ister.

Kader dediğimiz kanun; Allah’ın, olmuş, olacak ve olan şeylerin tamamını ilmiyle bilmesidir. Eğer evleneceksek, Allah bunu elbette bilir. Evlenmeyeceksek de Allah bunu bilir. Allah’ın kâinatı ihâta eden ilmiyle bunu bilmesi bizim tercihlerimizde bir zorunluluk durumu oluşturmaz. Dolayısıyla cüz-i iradeyi ve mesuliyeti de ortadan kaldırmaz.

Cüz-i irade ve küllî iradenin birbiriyle bağlantısı çok ince bir çizgiye dayanır. Eş seçiminde de elbette bu ince ilişkisi söz konusudur. Bu bağlantıyı anlamak noktasında Bediüzzaman Hazretleri’nin bir sözünü alıp devam edeceğiz: “Dua ve tevekkül meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tövbe dahi meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar.”1

Ehl-i huzur ve kemâl-i iman sahibi bir mü’minin, eşini seçerken iki hususta çok dikkatli olması gerekiyor. Birincisi; hem fiilî hem de kavlî (söz ile yapılan) duanın çok iyi yapılması lâzım.

Öncelikle kendini günahlardan muhafaza ederek, iffetli ve istikametli bir hayat yaşayarak fiilî duasını yaptıktan sonra tevekkül ile neticeyi Allah’tan beklemelidir. Zira, kişi nasıl bir eş istiyorsa, ona uygun bir hayat yaşamalıdır. “Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır.”âyeti bu mânâyı ifade etmektedir.

İkinci olarak, nasıl bir eş istiyorsa, en ince ayrıntısına kadar tarif ederek Rabb-i Rahim’inden istemelidir. Çünkü ‘insan yalnız dua ile, şuur ile, iman ile, rıza ile’ arzularına sahip olur. Dua etmek önemlidir, lâkin tek başına yeterli değildir. Kişi ne istediğinin ve ne istemediğinin şuurunda olarak dua etmelidir Rabbine. Fakat bu da yeterli değildir. Cenab-ı Hakk’ın istediklerini vereceğine inanarak, iman ederek istemelidir. Yani duada ısrarcı olunmalıdır.

Çevremde bu tarz endişeler duyan kimseler görüyorum. ‘Ya benim istediğim hakkımda hayırlı değilse’ diye dua etmekten vazgeçen pek çok insan var.

Cenab-ı Hakk’ın rahmet hazinesi geniştir. ‘Vermek istemeseydi istemek duygusunu vermezdi’. ‘Verirse lütfundandır, vermezse rahmetinden ve hikmetindendir’ deyip duaya inanarak devam etmek gerekir.

Yazının devamına dergimizin Şubat sayısından ulaşabilirsiniz…
Dipnotlar:
1) Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 530
2) Nur Sûresi: 26

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*