2020 Nisan – Haber Yorum

Yaban arıları tehlikede

Yaban arıları nüfusu ile ilgili yapılan araştırmaya göre, Kuzey Amerika’daki yaban arılarının sayısı bir nesil içinde yarı yarıya azaldı. Araştırmacılar, Avrupa’daki yaban arılarının 1901-2014 yılları arasında yüzde 17, aynı zaman dilimi içerisinde Kuzey Amerika’da yüzde 46 azaldığını tespit etti. Araştırmanın başyazarı Ottawa Üniversitesi doktora öğrencisi Peter Soroye, “Bu tür bir nesil tükenmesi oranı en son, Dünya’ya göktaşının çarpıp dinozorları öldürdüğü dönemde görülmüştü” dedi.

Arı nüfuslarının azalmasındaki etkenlere bakıldığında, küresel ısınma ve artan tarım ilaçlarının kullanımı dikkat çekti. Bal arılarından daha büyük olan yaban arıları, bal üretmeseler de döllenmeyi sağladıkları için doğada büyük öneme sahip canlılardan. Birleşmiş Milletler’e göre arılar, dünyada insanları besleyen meyve ve tohumların dörtte üçünün üretiminde kritik rol üstleniyor.

Amerikanın Sesi’nde yer alan habere göre, BM Gıda ve Tarım Kurumu, arı nüfuslarındaki bu düşüşün devam etmesi hâlinde sebze, meyve ve birçok kabuklu yemiş gibi gıdaların yerini; pirinç, mısır ve patates gibi ürünlerle doldurmak gerekeceği, bunun da beslenmede dengesizliğe yol açabileceği uyarısında bulundu.

Bize faydalarını saymakla bitiremeyeceğimiz hayvanlara zarar veren bizleriz. Kâinatın dengesinin bozulmasına, canlıların yaşam koşullarının olumsuz etkilenmesine, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “beşerin bulaşık eli” sebep olmaktadır.

Sorun Küresel, Mücadele ulusal

2019 yılının sonlarında ortaya çıkan ve Mart ayı itibariyle ülkemizde de görülmeye başlayan Covid-19 yeni tip Korona Virüsü ile ilgili, Sağlık Bakanlığı alınması gereken tedbirleri “Sorun Küresel, Mücadele Ulusal” sloganıyla, Korona Virüsü riskine karşı 14 kural başlığında yayınladı.

Bu 14 kural ise şöyle:

Ayrıca, dünya genelinde Korona Virüsü’ne karşı her ülke, vatandaşlarına temizlik konusunda daha dikkatli olunması ile ilgili tavsiyelerde bulundu. Bu tavsiyelere bakıldığında, aslında 14 asır önce Peygamber Efendimizin (asm) ve ashabının yaşantılarının tavsiye edildiğini ve İslâm dininin temizliğe verdiği önemi görüyoruz.

Meyve-sebze tüketimi kaygı bozukluğunu azaltıyor

Kanada’da yapılan kapsamlı bir araştırmada, yaşları 45 ila 85 arasında değişen 27 bin kişinin sağlık verileri ve beslenme alışkanlıkları incelendi.

Çalışma ekibinden Jose Mora Almanza, vücuttaki yağ oranı yüzde 36’yı geçenlerde kaygı bozukluğu görülme olasılığının yüzde 70’lere çıkabildiğini belirtti.

AA’da yer alan habere göre, araştırmayı yürüten Kwantlen Politeknik Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Karen Davison, günde üç porsiyondan az meyve sebze tüketenlerde anksiyete bozukluğunun görülme oranının, meyve ve sebzeyi gerektiği miktarda tüketenlere göre yüzde 24 daha fazla olduğunun belirlendiğini bildirdi.

Araştırmanın bulguları “The International Journal of Environmental Research and Public Health” dergisinde yayınlandı.

Kuvve-i zaikayı (dil) kapıcı hükmünde görmeyip bedenin hâkimi olarak bilirsek, hikmet-i İlahiye’ye zıt hareket eder, sonucunu hastalıkla çekebiliriz.

“Kendi isteğimle Müslüman oldum”

Filipinler vatandaşı Marlyn Demir, Karabük Safranbolu ilçesinde düzenlenen ihtida töreniyle Müslüman oldu.

Türkiye’ye 5 yıl önce tatil için gelen Marlyn, bir otelde çalışan Mustafa Demir ile tanışıp evlendi. Bir süre sonra da Müslüman olmaya karar veren Marlyn, Müslüman olduktan sonra Âmine adını aldı. Safranbolu Müftüsü İsmail Temur’un makamında gerçekleştirilen ihtida törenine eşi ve ailesiyle katılan Demir, şehadet getirerek Müslüman oldu.

Eşine Müslüman olması için baskı yapmadığını dile getiren Mustafa Demir: “Dinine her zaman saygı duydum. Türkiye’de kendi isteğiyle ‘Ben Müslüman olmak istiyorum, bana namazı öğret, bana abdest almayı öğret’ dedi. Ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. İnsan önce kendi değişecek ki eşine yardımcı olsun. Ben de elimden geldiğince namazımı kılıyorum, duaları öğretiyorum, yavaş yavaş geliştireceğiz inşaallah” diye konuştu.

AA’da yer alan habere göre, kendi isteğiyle İslâmiyet’i seçtiğini dile getiren Âmine Demir; “Şimdi daha rahatım, çünkü ben Müslümanım. Beraber namaz kılıyoruz, başıma yemenimi kapatıyorum. Ailem bunu biliyor. İlk öğrendiklerinde şoke oldular. ‘Neden, nasıl?’ diye sordular. ‘Mustafa mı zorluyor?’ diye sordular. Ben de ‘Hayır, bu benim kendi kararım’ dedim. Ailem de saygı gösterdi. Arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi; İslâm ahlâkını ve düsturlarını davranışlarımızla yaşantımıza geçirdiğimizde, sözle anlatmaktan çok daha tesirli olduğunu görebiliyoruz.

Arabulucu akran

Gaziantep’te bir grup avukat, genç nesillere sorunlarıyla başa çıkabilme yeteneği kazandırabilmek amacıyla “Akran Arabuluculuğu Projesi”ni hayata geçirdi.

Avukatlar, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’yle görüşerek daha önce farklı illerde de uygulamaya konulan ve sorunların çözülmesinde büyük oranda başarı sağlanan akran arabuluculuğunu, Gaziantep’e ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne taşıyabilmek için harekete geçti. Bu kapsamda şehirde 5 okul pilot olarak belirlendi. Bu eğitim kurumlarında üçgen şeklinde masanın bulunduğu özel odalar hazırlayan avukatlar, okul psikolojik danışmanı ve okul idarecileriyle de görüşerek liderlik vasfı taşıyan, sorun çözebilme kapasitesi olan arabulucu öğrencileri seçti.  Seçilen öğrencilere eğitim veren ekip, öğrencilerin akranlarıyla yaşadığı sorunları kendi aralarında çözmelerine olanak sağlıyor.

AA’ya konuşan Kıbrıs İlk ve Ortaokulu’nun Müdürü Ökkeş Hançer, projeyle ilgili şunları söyledi: “Bu proje bizim için çok önemli bir çözüm. Öğretmenlerimizden sonra öğrencilerimiz eğitildi. Sonuçtan öğrencilerimiz de öğretmenlerimiz de memnun. Çünkü bu projeyle çocuklarımız kendi sorunlarını çözmeyi öğrenecek. Öte yandan da çocuklar, sorun olduğunda mahkemeyle, tartışarak, vurarak-kırarak değil konuşarak da sorunlarını çözebileceklerini öğrenecekler. Yani şu an yapılan proje çocuklarımızın gelecekteki yaşantılarına çok büyük katkı sağlayacak.”

Allah Resulünün (asm), anlaşmazlıkları, dargınlıkları, çatışmaları ortadan kaldırmayı; oruçtan, namazdan, sadaka vermekten daha çok sevap kazandıran ibadet olarak ifade ettiğini göz önünde bulundurursak, bu projenin toplumumuz adına büyük öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Bilgili insan en zararsız insandır

Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan hükümlülerden İbrahim Ertemoğlu, ilkokul mezunu olarak girdiği cezaevinden üniversite diplomasıyla çıkmayı hedefliyor.

Yaklaşık 8 yıl önce işlediği bir suçtan dolayı cezaevine giren 54 yaşındaki Ertemoğlu, cezaevinde yürütülen çalışmalar kapsamında açık öğretimden ortaokul ve liseyi bitirdi.

AA’ya konuşan Ertemoğlu, cezaevine girdiğinde ilkokul mezunu olduğunu, burada boş zamanlarını değerlendirerek ortaokul ve liseyi bitirip ardından Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nü kazandığını, şu an 2. sınıfta okuduğunu belirtti.

Ertemoğlu, “Bir şeylerle meşgul olmak insanı birtakım sorunlarından arındırıyor. Tabiî boş kalırsanız devamlı bir şeyler düşünürsünüz. Bir şeylerle ilgilenildiği zaman insan kendini dışarıdan soyutluyor” dedi.

Cezaevini kendi imkânlarıyla medreseye çeviren Ertemoğlu, cezaevine girmeden önce esnaflık yaptığını ve okumanın içinde hep bir ukde olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: “Okumanın yaşı yok derler. Gerçekten de öyle. Önemli olan heves etmek. Bir şeyin başlangıcı istek. İstek, heves ve azim varsa olmayacak bir şey yok. 70-80 yaşında bile okuyan insanlar var. Bilgi önemli. Zaten bilgili insan en zararsız insandır.”

Bir yılı 18 saatte tamamlıyor

Bilim insanları, sıcak Jüpiter sınıfına giren ve yıldızının etrafındaki yörüngesini sadece 18 saatte tamamlayan bir dış gezegen keşfetti. Bu gezegenin şimdiye kadar gözlemlenen en kısa yörüngeli gezegen olduğu belirtildi.

Büyüklüğü Neptün kadar olan gezegenlerin bulunmasını amaçlayan, Yeni Nesil Transit Araştırması (NGTS) projesi kapsamında keşfedilen NGTS-10b gezegeni, Dünya’dan yaklaşık 1000 ışık yılı uzaklıkta ve yıldızının etrafındaki yörüngesini 18 saatte tamamlıyor.

Şili’de Atacama Çölü’ndeki Paranal Gözlemevi’ne yerleştirilen, on iki teleskoptan oluşan NGTS robotik arama sistemi, her seferinde yüz bin yıldızı içeren görüntüler elde edebiliyor. Sputnik’te yer alan habere göre Gökbilimciler, kısa yörünge dönemleri olan bu tür gezegenlerin, büyüklükleri ve yıldızların etrafından sık geçişleri nedeniyle tespit edilmesinin kolay olduğu nadir gezegenler olduklarını belirtiyor.

NGTS-10b gezegeni, yıldızının çekim kuvveti nedeniyle bir yüzünü yıldızına bakacak şekilde dönüyor. Gökbilimciler, gezegenin yıldıza bakan kısmında sıcaklığın 1000 santigrat dereceden fazla olduğunu, yıldızın Güneş’ten yüzde 30 daha küçük ve yaklaşık 1000 santigrat derece daha soğuk olduğunu düşünüyor.

Bu tarz keşifler yapıldıkça kâinatta hiçbir şeyin başıboş olmadığını, her şeyin belirli bir düzenle akıp gittiğini idrak etmemiz daha da kolaylaşıyor.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*