Şıklar arasında kalmak

Biliyorsunuz, dış dünyadaki günlük hayatımızı evden de devam ettirebilmemiz için, çoğu kaynak şu günlerde online olarak ulaşılabilir oldu. Evimizde oturduğumuz yerden ücretsiz olarak sanal müze turları yapabiliyor, tiyatro izleyebiliyor ya da e-kitap temin edebiliyoruz. Sosyal medyadan sık sık, “Şu kaynak 1 günlüğüne erişilebilir oldu. Şu tiyatro 1 haftalığına izleyicilerin beğenisine sunuldu” içerikli haberler paylaşılıyor.

Ve ben önüme gelen bunca seçenek arasında oturup kara kara düşünüyorum; “Okulla ilgili işlerimi mi yapsam, evle ilgili işlerimi mi yoksa bu kısa süreliğine bana tanınmış fırsatları mı değerlendirsem?” diye. Sonra bu seçeneklerin içinden müze gezmeye karar veriyorum. Ardından önümdeki 30 müzeden hangi müzeyi gezeceğime karar vermeye çalışıyorum. Müzeleri incelemek ve gerçekten keyifle gezeceğim müzeyi bulmak için dakikalarca müzelerin web sitelerine bakıyorum. En sonunda dakikalar boyunca seçeneklerin arasında kalmış yine de içime en çok sinen şeyi seçememiş oluyorum. Sonra dikkatimi başka bir şey çekiyor ve müze gezemeden günü bitiriyorum. “Neyse ya, yarın bakarım” diyorum. Ertesi gün yine “Neyse yarın” ve sonra yine “Yarın”. Yarınlar bir türlü gelemeden de katılmayı düşündüğüm şeyin süresi dolmuş oluyor.

Önümüze getirilen ve evlerimizden çıkmadan keyifle vakit geçirmemizi ya da kendimizi geliştirmemizi amaçlayan bu etkinlikler bende bir türlü amacına ulaşmıyor. Ya yetişemeyip etkinliği kaçırıyorum ya da bir etkinliğe katılmama rağmen aklım katılmadığım diğer seçeneklerde kalıyor. Bu yüzden de seçimlerimin sonuçlarından tatmin olmuyorum. Arkadaşlarımla konuştuğumda bazılarının da tıpkı benim gibi hissettiğini öğreniyorum.

Ardından bu hissi anlamak için bir araştırma yaptığımda karşıma Psikolog Barry Schwartz’ın 2004 yılında yayınladığı “Paradox of Choice: Why More is Less” (Seçim Paradoksu: Çok Neden Azdır) kitabı çıkıyor. Schwartz, kitabında tam da bu durumu anlatıyor. Önünde daha çok seçeneğin olması, insanları daha özgür hissettirmeliyken, aslında birçoğumuzda tam tersi bir etki yapıyor. Seçenekler arttıkça karar vermek zorlaşıyor. Ya karar vermeyi erteliyoruz ya da seçim yaptıktan sonra “Acaba diğerini mi seçseydim?” diyoruz. Ve sonuç olarak da, fazla seçeneğimizin olması bizi daha iyi, daha memnun hissettirmiyor.

“Ah eskiden her şey çok güzeldi” diyecek değilim, ama hangi tiyatroyu/filmi izlesem diye düşünmekten izlemeye vaktimin kalmadığı değil, evdeki birkaç CD’den birini takıp izleyebildiğim; telefon almak için günlerce araştırma yapmaktan yorulup almaktan vazgeçecek duruma geldiğim değil de, önüme sunulan 3-5 modelden birini seçip kullanmaya başladığım günlerde kafalarımızın daha rahat olduğunu söyleyebilirim.

Modern dünya, modern problemler…

Ekstra: Bu konuyu Barry Schwartz’dan dinlemek isterseniz:

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*