Umudumuz sensin COVID-19

Yazın ilk ayını, yine bir baharımıza mal olan pandemi gündemiyle selamlıyoruz. Yavaşlatılmış dünya hayatımıza çoktan alıştık bile, değil mi? Yoksa, “Ne zaman eski hareketliliğe döneceğiz?” diye bekleyenlerden misiniz?

Bu süreç içinde, hepimiz çok hesaplaşmalar yapıp çok dersler çıkardık. Hâl hatır sorarken bile konu aynı yere bağlandı hep. Hem merakla beraber bilgi paylaşımı yapmak istedik. Hem de herkesin ağzında olmasından bir hayli sıkıldık. Bir imtihan, eğer çıkarılması gereken dersler tamamlanmazsa sona ermezmiş. Her günü okumayı, her gün çıkarmam gereken derslere yenilerini eklemeyi Rabbimden niyaz ederim.

Haber spikeri Ece Üner bir konuşmasında, “Benim dediğiniz her şey size en sonunda acı verir” demişti. Bunu ma’lum gündem çerçevesinde düşündüğümüzde, ne kadar ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza. Biz tüm insanlar olarak, tüm kâinatı sahiplenmedik mi? Acaba bunun acısı mı çıkıyor dersiniz?

Çevrenin 3 temel bileşeni diyebileceğimiz havayı, suyu, toprağı bizim zannettik. Fütursuzca harcarken her şeyi, menfaatimiz dışında hiçbir şey de düşünmedik.

İnsanların umutsuzluğa çok kolay düştüğü bir dönemdeyiz. Bu nedenle ümit verici şeyler yayınlamak, duymak, okumak istiyoruz belki de. Hemen herkesin gündeminde virüsün aşısının bulunma ümidi varken, bir kesim de ümidin COVID-19’da olabileceğini düşünüyor olabilir mi? Benim umudum COVID-19. Hatta, söylemek istediklerimi oldukça sessiz sedasız gözler önüne serdiği için, bir derece hayran bile olabilirim. Çünkü; koskoca kuvvetlerin yapamayacağı bir şeyi birkaç ayda halletti COVID kardeşimiz.

İnsanoğlunu yavaşlattı. Çevre bilimciler; devasa havalimanları, kesilen ağaçlar, büyük pahalı köprüler yapılırken her ne kadar susturulmaya çalışılsa da, ekolojik ve çevresel olumsuzluklarından söz etmişlerdi. Hepsini, hepimiz “Bunlar yola, köprüye de karşı yeaaah” diyerek kulak ardı ettik. Kimse faaliyete karşı değildi, ama bakın en basitinden koskocaman bir havalimanımızın olmasına çok da gerek yokmuş.

Bu süreçte hava kirliliğinin ciddi oranda azaldığını duymayan kalmamıştır herhalde. Bunu bu kadar kısa sürede nasıl bir güç yapabildi? Bir uçağın, ortalama bir uzunluktaki uçuş için yakıt tüketimi litre bazında yüzbinlerle ifade edilebiliyorken, bakın tüm uçuşları kim iptal ettirdi?

Her şey normale döndüğünde, biz yine tüketme hızımızı düşüremezsek imtihan bitmeyecek belki de. Havanın kirliliği kolay, temizliği zordur. Eğer mevzu soluduğumuz havaysa, bir şey kullanılamaz olduğunda hep alıştığımız gibi, atıp yenisini almak gibi bir seçeneğimiz yok.

COVID efendi, yine insanoğlunu yavaşlatabildiği için suyu da bir miktar temizletti diyebilir miyiz? Eh işte! Her ne kadar artık, çok güçlü dezenfektanlar suya daha çok karıştığı için suyun arıtımı çok zorlaşsa da, deniz ve göl kirliliklerinde, ulaşımın durmasından kaynaklı bir temizlenme söz konusu diyebiliriz. Ne kadar ilginç, öyle değil mi? Aslında tahrip daha kolaydır, ama belki de bu konudaki yetersizliğinden dolayı kâinatı temizleyebilmek için insanoğlunun durması yetiyor.

Gelelim toprağa. Aslında bu yazı umut yazısı olsun istiyordum, lâkin biz sanırım ilk defa “dur” veya “yavaşla” emri yediğimiz için, nasıl duracağımızı da bilmiyoruz. Kullan-at mantığı oturtulmaya çalışılıyor zihinlere. Zararlarını anlatmaya sayfaların yetemeyeceği kimyasallar artık çok ulaşılabilir. Maske takmayı zorunlu hâle getirdik sayılır, ama kullanılan maske atıkları hakkında ne yapacağımız konusunda hiçbir fikrimiz yok maalesef. Bulaşıcılık riski taşıdığı için de, kat kat poşetlere sarıp sarmalayın uyarıları yapılıyor. Yani aslında durum toprak için pek iç açıcı değil, çünkü bu saydıklarımın hepsi sonunda toprakla buluşacak.

Yani arkadaşlar, kâinatta yalnız değiliz ve ne kadar dirensek de bir arada yaşamayı öğrenmeye mecburuz. Canlı denemeyecek kadar küçük bir organizma bize bu kadarını öğretti. Devamını bize bırakacak. Aslında öğütlediği tek şey; basit yaşam. “Bu kadar çok şeye saldıramazsın, bunların hiç biri senin değil!” Sahibi istediği zaman elinden alır, hiç de bir şey gelmez elinden.

Yine herkesin aklına gelen bir örnekle: Parkları piknik alanlarını kendi malın zannedersen, bir gün oranın sahibi, hem senin hem de oranın selameti için seni eve kapatır da, bir yeşil dal göremeden baharın geçer gider…

Aslında basit yaşam, çok basit. “Haddinden fazlasına ilişme!” Bir şey bana sınırlarımı hatırlatıyorsa, buna kim “şer” diyebilir. Unutmayın, sınırsızlık bu dünyada değil, bekleyin, az kaldı, sınırsız lezzetler verilecek Allah’ın izniyle.

Haddini bilen için dünya ne güzel bir mecradır, öyle değil mi? Allah hangi derdi dermansız bırakmış? Bu da geçecek, tıpkı diğerleri gibi. Ve inşallah, biz bambaşka insanlar olarak, önce kendi bedenimize sonra da kâinata -sanki o da bizimmiş gibi- sahip çıkarak korumayı öğreneceğiz. Benim dediğim her şey bana zarar verdiği için, “bizimmiş gibi” demem de dikkatinizden kaçsın istemem. Zira bu sebepten hepimizin canı çok yandı.

Bize hatırlattığın her şey için sana teşekkürler ediyoruz COVID ve sen de Ondan (cc) gelen bir mektupsun, biliyoruz. Bunun için seni bizimmiş kabul edip, okuyup, Ona da (cc) bizi muhatap aldığı için ayrıca binlerce kez şükürler ediyoruz. Allah’ım, bizi seni unutturacak her şeyden muhafaza eyle! Âmin…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*