Ayasofya’nın muhtasar tarihi

“Perdedâri mîkoned der kasr-ı kayser ankebût
Bûm nevbet mîzined ber târumu efrasyâb”

“Kayser’in kasrında örümcek perdedar1 olmuş
Baykuş nevbet2 çalıyor Efrasiyab’ın revak3ında”

Rivayete göre, Fatih İstanbul’u fethedip Ayasofya’ya girdiğinde Sadi-i Şirazî’nin bu beytini okumuş.4 Fatih bu beyitle iki şeyi kastetmek istemiş olabilir; ilk olarak fethettiği şehrin nihayetsiz harap vaziyetini gözler önüne sermek istemiştir yahut da dünyanın ve saltanatın ne Kayser’e ne de Efrasiyab’a kalmadığını söylemiştir.

Şurası kesin ki, bu beyit söyleninceye kadar Ayasofya nice tarihî hadiselere şahitlik etmiştir. En başa dönmek istediğimizde ise, olayları dinleyebileceğimiz pek çok ağız vardır.

Akademik bir bilgi edinmek için İslâm Ansiklopedisi için Semavi Eyice’nin hazırladığı “Ayasofya” maddesi güzel bir başlangıç olabilir. Daha eskilerden bir şeyler okumak istediğimizde Fardis ve Konstandini Aleksandros adlı yazarların Mecmua-i Fünun’da yayınlanan “Ayasofya” ve “Tarih-i Ayasofya” adlı makaleleri gibi pek çok metinde “Ayasofya’nın yapılışı, hangi hükümdarlar dönemlerinde ne şekil üzere yapıldığı, inşa eden mimarlar ve inşaat masrafları gibi bilgiler”i5 bulabiliriz. Yahut daha masalsı bir anlatım için Evliya Çelebi’nin hayâl ile hakikati birbirine geçirdiği Seyahatnâme’sini okumak mümkündür.

İlahî hikmet mânâsına gelen Ayasofya, miladın dördüncü yüzyılında ahşap çatılı bir bazilika şeklinde inşa edilmiş. Konstantios (337-361) zamanında bitirilen Ayasofya’nın bu ilk hâli 15 Şubat 360’ta açılmıştır.6 Oysa Evliyâ Çelebi’ye göre olaylar biraz daha farklı gerçekleşmiştir. Ona göre “Hz. Hızır, gerekli malzemelerin kendisinden temin edilmesini buyurarak, yerdeki sanatlı resmin üzerine temel koyulmasını söyler” ve Ayasofya Hz. Hızır’ın delaletiyle inşa edilir.7

Ansiklopediye dönecek olursak; bu ilk Ayasofya, meydana gelen bir ayaklanmada çıkan yangında harap olmuş, “II. Thedosius (408-450) binayı beş nefli (sahn) olarak yeniden yaptırıp 10 Ekim 415’te tekrar açmıştır. Bu ikinci kilise de 532 yılında 13-14 Ocak gecesi çıkan Nika ayaklanmasında yandıktan sonra imparator onu (Ayasofya’yı) evvelki binalardan daha büyük, değişik ve muhteşem bir şekilde yaptırmayı tercih etmiştir.”8

İşte bizim bildiğimiz Ayasofya bu üçüncü kez inşa edilen Ayasofya’dır. Bunun inşası için imparator, ülkenin dört bir yanından kıymetli malzemeleri celb etmiş, böylece “Mısır’da Heliopolis’ten sekiz büyük kırmızı porfir sütun, Batı Anadolu’da Efesos’ta Artemis Mâbedi’nden, Kyzikos ve Suriye’de Ba’lebek’ten sütunlar getirildiği gibi başka yerlerden de değişik cins ve renklerdeki mermerler alınmıştır. İmparator Iustinianos inşaatla bizzat ilgilenerek yapıda çalışan 10.000 işçiyi gayretlendirmiş, Ayasofya altı yıl içinde tamamlanarak 27 Aralık 537 günü büyük bir törenle açılmıştır.”9

İmparator, “Ey Süleyman ben sana tefevvuk eyledim”10 diyerek Kudüs’teki Süleyman Mabedi’nden daha ihtişamlı bir mabet inşa ettiği için gururlanmıştır, ama bina statik olarak o büyüklükte bir kubbeyi kaldıramaz ve kubbe 558 yılında çöker. Daha sonra çeşitli depremlerden ötürü zarar gören ve tadilata uğrayan Ayasofya, 1204’te IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un yağmalanması sırasında harap bir vaziyet almıştır.

Seyahatnâme’deki rivayete göre, “İstanbul’da büyük bir deprem olursa Ayasofya Kilisesi kuzeye doğru eğilip yıkılır diye, Evliyâ’nın deyişiyle bütün ‘kâfirler’ korku içindedir. Sultan II. Mehmed, Konstantin’e dostluk niyetini göstermek amacıyla, dönemin usta mimarı Mimar Ali Neccâr’ı Ayasofya’nın yapısının sağlamlaştırılması için görevlendirir. Ayasofya’nın dört tarafına yapıyı güçlendirici dört ayak inşa eden Mimar Ali Neccâr, sağ taraftaki ayağın içine minare yapımına imkân verecek bir merdiven inşa eder. Bizans kralı … bu merdivenin ne işe yaradığını sorduğunda mimar, merdiveni ihtiyaç zamanları için inşa ettiğini söyler. Hâlbuki görevini tamamlayıp, … Edirne’ye döndüğü zaman Sultan II. Mehmed’e söylediğine göre bu merdiveni yapmasının tek nedeni günün birinde orada bir minare hayâl etmesidir. Minare yerini inşa ettikten sonra dua ettiğini belirtip padişaha ‘Ta’mîr etmek benden feth etmek senden ola’ der (SN I: 57).”11

Takvimler hicrî 857, miladî 1453 yılı 29 Mayıs gününü gösterdiğinde 53 günlük bir kuşatmanın ardından İstanbul’un fethi müyesser olmuştur. Peygamberin “ne güzel komutan” hitabına mazhar olan Sultan Mehmet’in yaptığı işlerden ilki Ayasofya’ya giderek secde-i şükranda bulunmak ve kilisenin camie çevrilmesiyle, tadilatını sağlamak olmuştur.

Bu noktada Fatih’in bir kiliseyi camiye çevirmesini eleştiren, buna hakkı var mıdır, diyenler olabilir. Bu mealdeki itirazlara verilebilecek pek çok cevap arasında biz şunu söyleyelim ki, elbette hakkı vardır. Ayasofya, Fatih’in kılıcının hakkıdır. Çünkü İslâm hukukunda ganimet haktır. Ve dahi bu konuyla ilgili hükümleri bildiren Enfâl (ganimetler) Sûresi ile Haşir Sûresi 6-10. ayetler ümmete helâl dairenin sınırlarını çizmiştir. Savaş ganimeti hükmünde sayılabilecek olan Ayasofya’ya bu pencereden bakacak olursak Fatih’in zulmetmediğini açıkça görürüz.

“Hanefîler, savaş yoluyla elde edilen taşınmazlar konusundaki görüşlerini esas itibariyle Hz. Ömer’in uygulamasına dayandırmaktadırlar. Buna göre savaşla alınan yerlerde ele geçen taşınmazlarda devlet başkanının bir seçim hakkı vardır; dilerse toprağı gazilere taksim eder, dilerse eski sakinlerinde bırakarak onlara haraç yükler. Bu görüş, düşmandan savaş yoluyla ele geçirilen malları taşınır-taşınmaz esasına göre ayırmakta ve taşınmazlarda devlet başkanına geniş bir takdir hakkı tanımaktadır.”12

Hem Fatih, fakirlikle bir köy hükmüne gelen İstanbul şehrine ve harabeye dönen Ayasofya’ya ne yapmıştır? “Çağdaş tarihçiler (ceselâ Clavijo), İstanbul’un Osmanlı Türkleri tarafından fethinden önceki Ayasofya’nın harabe hâline işaret ederler. Fâtih’in en başta gelen işi, ünlü mabedi restore ettirmek olmuştu. Fâtih, Ayasofya’nın bakımı ve burada çalışanların aylıkları için geniş vakıflar tesis etmiştir. Asıl İstanbul’da, Galata’da ve Üsküdar’da 2350 dükkân, 4 kervansaray, 51 hamam, 987 ticarî müessese, 32 buzhane ve 22 aşhanenin (bir tür lokanta), 718.421 akçaya varan toplam yıllık gelirinin tamamı Ayasofya’ya tahsîs edilmişti.”13

Dipnotlar:
1) Eskiden büyük bir kimsenin kapısında bekleyen ve içeri gireceklere kapı perdesini açan kimse, kapıcı, perdeci. (Kubbealtı Lügat.)
2) Saray veya konaklarda günün belli zamanlarında padişahın otağı önünde çalınan askeri mızıka. age.
3) Bir yapının ön kısmındaki üstü örtülü, önü açık yer. age.
4) Tarih-i Ebu’l Feth, Tursun Bey
5) Tarihçe-i Ayasofya; Mevlüt Çam, Beyhan Hacıömeroğlu
https‭://‬dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1174698
6) TDV İslam Ansiklopedisi, Ayasofya maddesi, Semavi Eyice
7) Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme”sinde Görsel Sanat Eserlerinin Tasviri, Doktora Tezi, Nilay Kaya
8) TDV İslam Ansiklopedisi, Ayasofya maddesi, Semavi Eyice
9) age.
10) Ayasofya, Fardis
11) Evliya Çelebi Seyahatnâme’sinde Ayasofya Camii ve Ekfrastik Yaklaşım, Nilay Kaya
12) TDV İslam Ansiklopedisi, Fey maddesi, Mustafa Fayda
13) Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul’un Yeniden İnşası, Prof. Dr. Halil İnalcık, Çev. Fahri Unan

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*