Rüyâ: Âlem-i gayba açılan pencere

Rüyâ uykuda görülen, fakat yeterince tanımlanamamış sırlarla dolu, kâinattaki gizli bilgi sistemlerine açılan insana ait büyük bir aktivitedir. Herkes uykuda rüyâ gördüğü için ortak bir bilgi düzeyi vardır bu sırlı alanda. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi: Günlük dünyamızda bir şeyi arzu ederiz, düşünürüz ve hayâl ederiz, onu rüyâmızda görebiliriz, tıpkı “aç tavuğun kendisini buğday ambarında görmesi” gibi. Bunlar Kur’ân terminolojisinde Adğas ve Ahlâm olarak geçer.1 Yani, yaş ve kurusu birbirine karışmış, karma karışık hayâller2 demektir.Onun için bunları yorumlamaya gerek yoktur.

İkincisi: Hiç düşünmediğimiz ve hayâl kurmadığımız konuları rüyâmızda görürüz. Hatta bunların bir kısmı rüyâdan sonraki gün veya günler içerisinde vukua gelir. Bunlara doğru rüyâlar denmektedir (rüyâ-i sadıka). Rüyâ-ı sadıka Kur’ân’da yer bulan ve yüce Rabbimizin doğruladığı gaybî âlemlere ait büyük özelliklerin aynı zamanda bir anahtarıdır. Biz de esas bunun üzerinde duracağız.

Üçüncüsü: Rüyâda gözü kullanmaksızın görme, kulağı kullanmaksızın işitme ve ağzı kullanmadan konuşmalar yapılır. Acılar, korkular ve mutluluklar yaşanır. Çok uzun zamanda yapılan işler rüyâda çok kısa zamanda tamamlanır.

Dördüncüsü: Rüyâyı görürken  rüyâ değil de gerçek hayattaki yaşam gibi zannederiz ve bunun için birçok korku dolu rüyâdan uyanınca büyük sevinç duyarız. Şimdi burada hemen bir büyük soruya ve cevabına yer vereceğiz. Bilindiği gibi şehitlik, yüce Rabbimizin verdiği bir büyük unvan olup bize, “Şehitler için ölüler demeyiniz, onlar ölü değil diridirler, fakat siz bilmezsiniz”3 diye bildirmektedir. Burada verilen ince mesajı nasıl anlayacağız, hâlbuki şehitleri kendi ellerimizle mezarlarına defnetmekteyiz. İşte burada cevap olarak bir büyük beyinden yararlanacağız, o Bediüzzaman olup, şöyle demektedir: “Nasıl ki, iki adam bir rüyâda Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyâda olduğunu bilir. Aldığı  keyif ve lezzet pek noksandır. Ben uyansam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri rüyâda olduğunu bilmiyor, hakiki lezzet ile hakiki saadete mazhar olur”4 diye genel kuralı ifade ettikten sonra şöyle der: “Şehitler kendilerini sağ bilir”, tıpkı rüyâsını gerçek hayat gibi yaşayanlar örneğinde ifade edildiği şekilde.

Şimdi, doğru rüyâların nereden ve nasıl bir bilgi kaynağı ile temas kurup ondan mesaj alışı konusunda, geçmiş âlimlerden devraldığımız miraslarla genel çerçeveyi oluşturan kısmı paylaşacağız:

  1. İslâm âlimlerinin genel görüşüne göre, “İnsanın ruhu ile gördüğü ve akıl ile idrak ettiği bir olaydır.”5
  2. Sûfîler, rüyâyı, uykuda misal âlemini seyreden ruhun, gördüklerini uyanınca hatırlaması şeklinde açıklar.6
  3. İmam Gazali (1058-1111), “Kalplere, levh-i mahfuzda yazılı olan bazı şeyler tecellî eder. Bu bazen uyku zamanında olur. Böylece kişi, gelecekte olanları bunun vasıtasıyla bilir”7 diye açıklar.
  4. İbn Sina (980-1037): “Nefis uykuda fizik ötesi âlemden bilgi alabilmektir.”8
  5. İbn Haldun (1332-1406): “Uykuda insan ruhunun mânâlar âlemine dalması sonucu gaipten kendisine akseden varlıklara ait şekil ve suretleri bir anda görmesinden ibarettir.”9
  6. Bediüzzaman (1878-1960), 1933 yılında rüyâ konusunda, yukarıda aldığımız görüşlerle belli bir uyumluluk içerisinde olmakla beraber çok orijinal açıklamalar getirmiştir. Böylece Gazzali’den yaklaşık 800 yıl sonra onun da yorumladığı ve diğerleriyle de kıyaslanacak yeni açılımlarla bütün insanlığa mükemmel bir rüyâ bilgisi sunmuştur. Şimdi ondan kısa kesitlerle bir özeti yine Mektubat’ın 28. Mektub’undan sunacağız:

Rüyâ-i sadıka denilen doğru rüyâların hem Hak hem de Nübüvvet’in vazifelerine bakan boyutu olduğunu söyleyerek rüyânın sadece kişisel olgular olmayıp, peygamberlik hakikatinin esasını teşkil eden vahiy mesajıyla da bir ilişkisi vardır. Kişisel olarak görülen doğru rüyânın açıklanması mümkün müdür? Uykuda iken sembolik de olsa doğru bir bilgi kaynağına nasıl ulaşılıyor? O bilgi kaynağı nerede bulunmaktadır? Bu büyük soruları  Gazzali, yukarıda verdiği cevapta “Levh-i mahfuzda yazılı olan bazı şeylerin insan kalbine tecelli etmesi” şeklinde açıklar. İşte buradan hareketle Kur’ân-ı Kerîm’in Kadir Gecesi’nde Beytü’l-İzze denen izzet evine Arş-ı Azamdaki Levh-i Mahfuz’dan indirilmesi10 bize, Levh-i Mahfuz’un semâda şubelerinin bulunduğunu anlamamıza imkân vermektedir.

Hatta Bediüzzaman, Cennet’in bile, bu görünen semavatta uzantıları, müstemlekeleri ve daireleri bulunabilir,11 demektedir. Buradan hareketle, Âlem-i şahadette, Levh-i Mahfuz’un cilveleri ve mektubat-ı kaderiyenin numûneleri nevinden12 şubeler bulunmaktadır. İşte bizim görmediğimiz bu merkezlerde, Levh-i Mahfuz’daki kayıtlı İlâhî programın fiilî uygulamasının başlayacağı zamanlarda, o merkezlerden uykuda iken bilgi alınmaktadır.

Neden uykuda iken bilgi alımı mümkün olmaktadır? Burada Bediüzzaman şöyle bir bağlantı kurmaktadır: İnsan uykuya geçince çok güçlü olan görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma gibi âlem-i şahadetle bağlanan ve o âlemde dolaşan duyular kapanır ve durur.13 İşte bu güçlü duyuların uykuda kapanmasıyla özel bir duyumuz olan “Latife-i Rabbaniyemiz âlem-i gayba karşı bir münasebet bulur, bir menfez (delik, pencere) açar; o menfez ile, vukua gelmeye hazırlanan hadiselere bakar.”14

İşte rüya-i sadıkanın işleme tarzı budur. Âlem-i şahadet denen bu görünen âlemle ilgili duyular yanında âlem-i gaybla ilgilenen duygularımız vardır ve bunlardan biri olan Latife-i Rabbaniye bize yakın veya uzak geleceğimizle ilgili kader programındaki kayıttan, kendine özgü dil, yani sembolle bir kapalı mesaj alır ve vaka vukua gelince rüyânın gerçek yorumu netleşmiş olur. Burada Halife Harun Reşid’e ait, tarihe mal olmuş bir rüyâya yer vererek bitireceğiz.

Harun Reşid kaç yıl daha ömrünün kaldığını düşünür ve rüyâlarına düşer. Nihayet rüyâsında sadece Arapça’daki 5 rakamını görür. Bunun ilk bakışta 5 gün, 5 hafta, 5 ay ve nihayet 5 yıl gibi bir anlamı olabilir, diye düşünür. Ancak devrin rüyâ yorumunu yapabilen bilge kişiden gelen cevap çok farklıdır. Şöyle der bilge: “Sultan kaç yıl daha yaşayacağını merak etmiş, fakat o Kur’an’da insanların bilemeyeceği 5 şey15den birini öğrenmek isteyince, rüyâda 5 rakamı gösterildi.”

Bilgiye dayalı heyecan ve mutluluğu hissetmek, yaşamak ve mesafeler almak dileklerimle…

Dipnotlar:
1) bk. Yusuf Sûresi: 43
2) bk. Hamdi Yazır, Kur’an Dili, 5. cilt/46
3) Bakara Sûresi: 154;
4) Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2020, s. 18
5) bk. Çelebi. İslâm Ansiklopedisi, 35. cilt/306-309
6) bk. age.
7) Gazzali, Ihya-ı Ulumu’d Din, Cilt 4/39, Aslan Yayınları
8) Çelebi. İslâm Ansiklopedisi, 35.cilt/306-309
9) age.
10) bk. İ. Karagöz, Dini Kavramlar Sözlüğü, Beytü’l İzze maddesi, s. 70
11) bk. Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2020, s. 462
12-13-14) bk. Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2020, s. 404
15) bk. Lokman Sûresi: 34

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*