Herkese merhaba sevgili Heybe okuyucuları! Bu ay da, pandemi sürecinin eğitim üzerine düşündürdüklerini paylaşmaya devam edeceğim. Malûm değişime ve gelişime en çok ihtiyaç hissettiğimiz şeylerden biri eğitim.
Pandemi süresince insanlarla aramıza mesafe koyalım dedik, ama yeni eğitim-öğretim dönemi geldi çattı ve özellikle küçük yaştaki çocuklar için sosyalleşme ihtiyacını çok büyük ölçüde karşılayan okulların, sosyal mesafe işini nasıl halledeceği merak konusu. Bu soru aklıma geldiğinde ufak bir araştırma yaptım. Çünkü kreşler, anaokulları ve ilkokulları düşününce, bu eğitim kademeleri çocuktaki akademik düzeyin yanı sıra sosyal düzeyin gelişmesine bolca yatırım yapılması gereken yaşlar. Yani bir çocuk anaokulunda, paylaşmayı, karşısındakiyle iletişim kurmayı ve bunu ebeveynden bağımsız yapabilmeyi öğrenir. Eve gelen misafire annenin dürtmesiyle yarım ağız “Hoş geldiniz” diyen çocuk, okulun ona kattığı sosyal becerilerle çoğu zaman, karşısındaki kişiye hâl hatır soracak düzeye gelir, bu da demektir ki sosyalleşme bu çağlarda çok mühimdir.
Bu konuda okuma yaptığımda, hem sosyal mesafenin korunduğu hem de çocukların sosyalleşebildikleri eğitim yuvalarının olduğunu ve bu yerlerin büyük bir çoğunluğunun zaten pandemiden önce de aktif bir şekilde eğitime devam ediyor olduğunu gördüm. Şimdi dünyanın farklı yerlerinde faaliyet gösteren bu okullara bir bakalım.
Bangladeş’teki yüzen okullarla başlayalım. Ülkede 20’den fazla yüzen okul var. Muson iklimi sebebiyle yılın yarısı aşırı yağış alıyor ve bölgede eğitime her yıl ara verilmek zorunda kalınıyor, ta ki yağışlar dursun ve sular çekilsin. Bu probleme çözüm bulmak isteyen girişimci bir mimar da yüzen okullar projesine bağış topluyor ve gemi şeklindeki okulları inşa ediyor. Yüzen okulların şöyle bir özelliği de var, belirli toplama alanları belirleniyor ve bu iskelelerden her sabah çocuklar toplanıyor. Yani hem okul hem de servis. Okulların kendi içlerinde kütüphaneleri ve bilgisayar atölyeleri de var, yani karadaki eğitim şartları suda da devam ettirilmeye çalışılıyor.
Yukarıda bahsettiğim yüzen okullar sadece Bangladeş’te değil Afrika’da da gündemde. Makoko Yüzen Okul fikri de, Afrika lagünündeki gelgitler nedeniyle okulun suya taşınmasıyla ortaya çıkmış. Okul, gelgite bağlı değişimlere ve farklı su seviyelerine adapte olabildiği için eğitim, yılın hiçbir dönemi gelgitlerden dolayı aksamamış olacak. Şimdilik proje aşamasında olan okulun sınıflarının bittiğinde böyle görünmesi bekleniyor.
Şimdi de Çin’in Guizhou Eyaleti’ndeki mağara okulu inceleyelim. Bu bölge Çin’in en yoksul bölgelerinden biri, ayrıca kavurucu sıcaklar yılın büyük bir kısmında etkili olduğu için, aşırı sıcağa çare olması için okul bir mağaranın içine taşınmış.Yazları kayadan oyulmuş bu mağara hem serin kalıyor hem de akustiği iyi olduğu için öğretmenlerin çok da bağırmasına gerek kalmıyormuş. Bu okul 23 yıl aktif hizmet verdikten sonra gerek kalmadığı düşünüldüğü için kapatılmış.
Bir de Endonezya Bali’deki yeşil okula bakalım. Okul binası sadece bambudan ve balçıktan yapılmış. Okul, etrafındaki güneş enerjisi santrallerinden kendi elektriğini üretip kullanıyor. Çocuklar doğayla iç içe bir eğitim alıyorlar. Hem doğayı koruyor hem de doğayla öğreniyorlar.
1962 yılında Amerika’nın New Mexico eyaletinde nükleer saldırı olabileceği korkusuyla açılan 2.000 kişilik kapasiteye sahip yer altı sığınağı da bir dönem okul olarak kullanılmış. Enerji ihtiyacının jeneratörle karşılandığı okulda, içeriyi havalandırmak için o döneme göre iyi sayılabilecek bir klima sistemi konulmuş. Çocukların sadece oyun oynadıkları alanların yeryüzünde olduğu bu yeraltı okulu 1995’te artık nükleer tehdidin olmaması gerekçesiyle kapatılmış.
İnsan, farklı engellerle karşılaştığında yeni çözümlerle bu engellerin üstesinden gelebilecek şekilde yaratılmıştır. Yukarıda saydığım okullar hep bir engelden sonra ortaya atılan fikirlerin meyvesi. Sular yükselmiş yüzen okul yapmışlar, nükleer silahlanmadan korkmuşlar okulu yerin altına indirmişler, sıcak demişler doğal yollardan soğutma sistemine sahip kayaları oyup okul yapmışlar. Ama dikkat ederseniz, koşullar ne olursa olsun eğitime değer vermişler. Değer verdikleri bu şeye de yol açmayı bilmişler.
Bizler de bir pandeminin ortasındayız, büyük bir engelle karşı karşıyayız. Eğitime gerekli değeri vererek, bir yolunu bulup bu dönemde eğitim materyallerimizi etkin kılmalı, bu süreci de eğitim açısından verimli geçirmeliyiz. Nasıl yapmalı da sosyal mesafeyi koruyup öğrencilerin sosyal gelişimini desteklemeli acaba? Bu soruyu düşünüp, bana cevap yazmanızı bekliyor olacağım.
Görüşmek üzere!
İlk yorumu siz yazın