YENİ ZELANDA’DA TARİHİ KARAR
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde 15 Mart 2019 tarihinde Nur ve Linwood Camii’lerine cuma namazı sırasında otomatik silahlarla terör saldırısında bulunulmuştu. Bu saldırı sırasında 51 kişi hayatını kaybetmiş, 49 kişi ise yaralanmıştı.
Euronews’te geçen habere göre, Christchurch Yüksek Mahkemesi’nde görülen davanın hüküm duruşmasında cezayı okuyan Hakim Cameron Mander, 29 yaşındaki saldırgana hukuken verilebilecek en ağır hükmün verildiğini açıkladı. Ülke tarihinde ilk defa uygulanan cezaya göre saldırgan, 51 cinayet, 40 ayrı cinayete teşebbüs ve bir terörizm suçundan, şartlı tahliye olmaksızın müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Hakim Mander, saldırganın işlediği suçların ömür boyu hapisle bile telafi edilemeyeceğini söyleyerek yaşanan acının sapkın ve kötücül bir ideolojiden kaynaklandığını ifade etti.
Saldırıdan yaralı olarak kurtulan bir Müslüman’ın dediği gibi “Teröristin dini, ırkı, ten rengi yoktur. Her renkten, ırktan bir yüz terörist olabilir”. Önemli olan tarafgirlik nazarıyla bakmadan zulmün, yanlışın her zaman karşısında; doğrunun, mazlumun her zaman yanında olabilmektir.
TÜTÜN KULLANIMI HEMEN BIRAKILMALI
Dünya Kanser Kontrol Örgütü eski Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, “Araştırmalar, enfeksiyon gelişimi için risk faktörü olduğu bilinen tütün kullanımının, ağır Covid-19 vakalarının tütün kullananlarda kullanmayanlara göre 1,5 kat daha fazla olduğunu gösteriyor” dedi.
AA’da yer alan habere göre Kutluk, Covid-19 sürecinde tütün kontrolüne ilişkin açıklamalarda bulundu: “Tütün kullanımının her türlüsünde, sigara, elektronik sigara (e-sigara), nargile ayrım yapmaksızın tedbir alınması, halk sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Tütün kullananların, pandemi sürecinde hemen bırakması gerekiyor. Tütün kullanımı, akciğer kapasitesinde azalmaya yol açıyor. Bu nedenle akciğerleri etkileyen Covid-19, hastalığın şiddetini ve ölüm riskini artırabiliyor”. Pandeminin, tütün kontrolünün önemini bir kez daha gözler önüne serdiğine dikkati çeken Kutluk, “Herkes, vakit varken tütün kullanımını derhal bırakmalı” şeklinde konuştu.
Bağımlılıktan kurtulmak sağlam bir iradenin yapacağı iş. Tütün bağımlılığı, insanın hem sağlığına hem cebine hem de etrafındakilere zarar verdiği bir bağımlılık türü. Hakta sebat etmek için verilmiş “inat damarı”nı kullanarak bağımlılıktan kurtulmak mümkün. 444 79 75 nolu telefon aranarak Yeşilay Danışmanlık Merkezi’nden yardım alınabilir.
GENÇLİK ARAŞTIRMASI
Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen, şimdiye kadarki en kapsamlı “Gençlik Araştırması” sonuçları açıklandı. Araştırma 13 Temmuz-20 Ağustos tarihleri arasında 18-29 yaş grubu gençlerle gerçekleştirildi.
Araştırmada çeşitli alanlarda gençlere sorular soruldu. Araştırmanın sonucuna göre; “Hayatınızı bir bütün olarak düşündüğünüzde ne kadar mutlu ya da mutsuz olduğunuzu söyler misiniz?” sorusuna verilen cevaplara bakıldığında gençlerin yüzde 23,5’i kararsız, yüzde 50,5’i ise mutlu değil. “Mutlu olmak için öncelikli neye sahip olmak gerekir?” sorusuna verilen cevaplara bakıldığında, gençlerin yüzde 26,2’si mutlu olmak için öncelikle paraya sahip olunması gerektiğini belirtirken, yüzde 16,6’sı statü/kariyer cevabını verdi. Gençlerin yüzde 12,4’ü mâneviyat ve yüzde 11,3’ünün ise aile yanıtını vermesi dikkat çekti. Yetişkinlerin kendilerini anlayıp anlamadıkları hakkındaki soruda, gençlerin yüzde 9,4’ü yetişkinlerin kendilerini anladıklarını ifade ederken; yüzde 81,3’ü kendilerini az anladıklarını ya da hiç anlamadıklarını belirtti.
Araştırmada, 18-29 yaş grubundaki gençlerin yüzde 82’lik kısmı bir dinî inanca sahip olduğunu söylerken, yüzde 7,7’si ise hiçbir dine mensup olmadığını ifade ediyor. “Namaz kılıyor musunuz?” sorusuna gençlerin yüzde 39’u “Haftada bir kere, cuma namazı” cevabını verirken, yüzde 26,7’si “Bayram namazı veya başka çok özel günlerde yılda birkaç kere” cevabını, yüzde 14’ü ise “5 vakit namaz kılıyorum” cevabını verdi. “Türkiye’deki siyasî partilerden herhangi birinin gençlerin sorunlarını çözme konusunda yeterli politikalar üretebildiğini düşünüyor musunuz?” sorusuna gençlerin yüzde 77,9’u “Hayır, hiçbir parti yeterli politika üretmiyor, sadece üretiyormuş gibi görünüyor” cevabını verdi. “Bu ülkeyi yönetiyor olsanız öncelikle çözeceğiniz sorun ne olurdu?” sorusuna gençlerin 46,7’si “İşsizlik/istihdam sorunu” cevabını verirken yüzde 7,6’sı ise “Adalet” cevabını verdi. “Eğitim veya iş amaçlı bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa, yurt dışına gitmek ister misiniz?” sorusuna gençlerin yüzde 76,2’si “Evet, kesinlikle giderim” cevabını verirken, yüzde 14’ü ise “Evet, ama ülkemde aynı şartları bulursam gitmem” cevabını verdi. “Kalıcı olarak bir başka ülkenin vatandaşlığı verildiğinde” “Evet, terk eder giderim” diyenlerin oranı yüzde 64 olurken, sadece yüzde 14’ü “Ülkemde kalırım” cevabını verdi.
Yapılan araştırmaya göre, gençler yüzde 34 ile en çok Instagram kullanıyor. Instagram’ı yüzde 30 ile Twitter, yüzde 15 ile Facebook takip ediyor. Araştırma kapsamında sorulan “Sizce Türkiye’de işe girebilmek için liyakat mi daha etkili yoksa torpil mi?” sorusuna yüzde 77.6’sı torpilin liyakatten daha etkili olduğu yönünde cevap verdi.
Asr-ı Saadet’e baktığımızda; atanan genç yöneticiler, genç komutanlar, savaş öncesi gençlerle yapılan istişareler gibi örnekler Peygamber Efendimizin (asm), gençleri, hür düşünmeye, faydalı şeylerden çekinmeden faydalanma ve doğru bildiğini cesaretle ifade etmeye yönlendirdiği görülmektedir. Araştırma, gelecekle ilgili tahmin yürütme noktasında önemli. Gençlerimize Asr-ı Saadet’teki gibi değer verirsek geleceğimiz aydınlık olacaktır.
Araştırma sonuçlarının tamamına ulaşmak için: Tıklayınız.
SIRA İNSAN BEYNİNDE Mİ?
Innovera Kurucu Ortağı Burak Dayıoğlu, insan beyniyle bilgisayarı birbirine bağlayan ve tek potada birleştiren çip teknolojisinin bu zamana kadar gelmiş geçmiş en büyük siber güvenlik risklerini doğuracağını, bu arayüzlerin kullanıcının beynini değiştirme potansiyeli olduğunu söyledi.
Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk, 2016’da kurduğu şirketi Neuralink ile insan beyniyle bilgisayar ortamını tek potada buluşturan “Link” adını verdiği çipini tanıtmıştı. Neuralink çipinin hafıza kaybına, depresyona ve görme engeline kadar çeşitli nörolojik sorunlara ve omurga yaralanmalarına çözüm olması bekleniyor.
Yeni Asya’da yer alan haberde Dayıoğlu, “Bu arayüzlerin kullanıcının beynini değiştirme potansiyeli var. Bilgisayar hackleme, yazılım hackleme, otomobil hackleme, tıbbî cihaz hackleme derken sıranın beynimize geliyor olması siber güvenlik endüstrisi çalışanları olarak tüylerimizi ürpertiyor” dedi.
Dayıoğlu, insan beyniyle bilgisayarları birbirine bağlayan çip teknolojisinin olası risklerini şöyle açıkladı: “Neuralink’i kötüye kullanan bir siber saldırgan çok sayıda insanın duygu durumunu yönlendirebilir ve bundan kazanç elde edebilir. Örneğin, uzun süre depresyona ve panik atağa zorlanan bir bireyin hayatını sonlandırmaya yönlendirilmesi, toplumların çatışmaya sevk edilmesiyle anarşinin tetiklenmesi, büyük bir pazarlık öncesinde karşı tarafın yönlendirilerek normal şartlar altında asla kabul etmeyeceği zararına bir ticarî teklifi kabul etmesiyle siber saldırganlar ticarî kazanımlar elde edebilir” şeklinde konuştu.
CAMİDE ÇOCUK GELİŞİMİ EĞİTİMİ
Çocukların eğitiminde sadece annelere değil babalara da ulaşılması düşüncesiyle hareket eden Uzman Psikolojik Danışman Mehmet Hilmi Eren, 2010’dan beri İstanbul’daki camilerde, cuma namazı öncesi babalara hitap ederek çocuk gelişiminin önemini vurguluyor.
Eren, “Babalar çocuk eğitiminde yardımcı değil, eşittir. Babanın yardım etmek gibi bir görevi yok. Çocuk eğitimi anne ve babanın eşit görevidir” diyerek camilerin kalabalık olduğu cuma vakitlerinde babalara yönelik eğitim vermek istedi. Müftülüğün, camilerde konuşma yapabilmesi için İlahiyat Fakültesi mezun olması gerektiğini söylemesi üzerine bu bölümü de okuyan Eren, aralıklarla 4 yıldır İstanbul’daki camilerde cuma vakitlerinde cemaate çocuk gelişimi üzerine sesleniyor.
AA muhabirine konuşan Eren, “Konuşmamın içerisinde pedagojik, bilimsel tavsiyeler oluyor. Cami adabına uygun bir ifadeyle ailenin, babalığın ailedeki yeri ve önemi, çocuk eğitiminde babanın konumu, nasıl olması gerektiğiyle ilgili bilgiler paylaşıyorum. Bugüne kadar da yaklaşık 550 bin civarında babaya erişme imkânım oldu” dedi. Şimdiye kadar olumsuz herhangi bir geribildirim almadığını belirten Eren, “Madde kullanan, hemcinsleri veya karşı cinsle ilişki problemi yaşayanların temeline baktığımızda, çocuk-baba ilişkisinin problemli olmasından kaynaklandığını hatırlatıyoruz. Babanın, çocuk eğitimindeki yerinin çok büyük olduğuna vurgu yapıyoruz” dedi.
Nasıl ki, bir çocuğu sadece dünyaya getirmek bir kadını anne yapmıyorsa, çocuğun sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamak da bir erkeği baba yapmaz. Çocuk nezdinde anne ve babanın yerleri ayrı ayrıdır. Çocuk eğitiminde tüm yük annelere bırakılmamalıdır.
1300 IŞIK YILI UZAKLIKTA
Gökbilimciler, Dünya’dan 1300 ışık yılı uzaklıkta 3 yıldızlı bir güneş sistemi keşfetti. Exeter Üniversitesi’nden Stefan Kraus liderliğindeki ekip tarafından yapılan keşfin ayrıntıları Science dergisinde yayımlandı.
Orion Takımyıldızı’nın kenarında yer alan ve “GW Orionis” adı verilen sistemde GW Ori A ve B yıldızlarının birbirlerinin yörüngesinde, 3. yıldız GW Ori’nin de bu iki yıldızın yörüngesinde döndüğü belirtildi. GW Ori C’nin, GW Ori A ve B yıldızlarına mesafesinin 1190 milyon kilometre olduğu ifade edildi.
Sputnik’te yer alan habere göre, üçlü sistemin dev ön gezegen diskinde farklı yönelime sahip 3 halka tespit eden gök bilimciler, yalpalayan iç halkanın, yeni oluşan bir gezegene işaret ediyor olabileceğini kaydetti. Diskte en dıştaki halkanın da bugüne kadar ön gezegen disklerinde gözlenen en büyük halka olduğuna işaret edildi. Stefan Kraus, sistemin iç halkasının 30 civarında Dünya benzeri gezegen oluşturacak kadar toz içerdiği değerlendirmesini yaptı.
Bilimsel gelişmeler her geçen gün Kur’ân-ı Kerîm’deki hakikatlerin bir şerhi mahiyetinde yol kat ediyor. Bu gelişmeler; kâinat kitabını tefekkür ederek okunduğunda hakikate ulaştıracak bir pencere olabilir.
Fotoğraf: ESO/Exeter/Kraus
GRÖNLAND’DA 2019’ DA REKOR SEVİYEDE BUZUL ERİDİ
Yapılan yeni bir analize göre, buzul erimesindeki bir önceki rekor %15 oranında aşılmış oldu. Uzmanlar, 1948’den bu yana kayda geçirilen erime verilerine bakıldığında, son incelemelerin eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye işaret ettiğini belirtti.
Bu kayıpların başlıca nedeni olarak, geçen yaz Grönland üzerindeki yüksek hava basınç sistemlerinin bloke olması gösterildi. Yeni araştırmanın yazarları, devam eden karbon salınımının Grönland’da aşırı erimeye yol açtığını söylüyor. BBC’de yer alan habere göre, son 30 yılda Grönland’daki buzulların erimesiyle küresel çapta deniz seviyeleri de giderek yükseldi. Danimarkalı iklim bilimci Martin Stendel’in hesaplamasına göre, 2019 yılındaki buzul kayıpları, tüm Britanya’yı 2,5 metre derinliğinde erimiş suyla kaplayacak kadar büyük.
Dr. Sasgen, bu perspektifin doğru olabileceğini belirtiyor, ama Grönland için hâlâ yapılabileceklerin olduğunu söylüyor: “Grönland’dan kaynaklı olarak deniz seviyesinde beklediğimiz yükselme oranları ve Grönland’dan ani deniz seviyesi yükselmesi riski küresel ısınma sınırlarının altında kalırsak büyük oranda azalacak. Almamız gereken mesaj, CO2’yi (karbondioksit) azaltabilirsek, küresel ısınmayı azaltabilir veya sınırlayabilirsek, yakın zamanda Grönland’dan riski artıracak katkıların da azaldığını görürüz.”
Yaşadığımız gezegeni bulaşık elimizle kirletmenin hepimizin zararına olduğu her geçen gün kendini gösteriyor. Herkes elinden geldiği kadarıyla gezegenimizin yararına çalışmak durumundadır.
İlk yorumu siz yazın