Başı Sınuklar İçin Kılavuz

Selamünaleyküm çok kıymetli kitaplık takipçileri. Üzülerek vermiş olduğumuz bir ay aradan sonra yeniden beraberiz. Eee napalım, Corona bizi de vurdu. Cenab-ı Allah’ın Şafi ve Rahim isimlerini her zerremde idrak ettim ayrı kaldığımız süreçte. Ne büyük nimetler içinde olduğumu bir kez daha anlamış oldum elhamdülillah. Tabiî bu süreçte, psikolojik olarak zorlanmadım, diyemem hatta baya zorlandım, itiraf ediyorum. İşte bu zor zamanlarda bana ilaç gibi gelen bir kitapla karşınızdayım Keçeliler!

Kemal Sayar’ın kaleminden çıkan “Başı Sınuklar İçin Kılavuz” kitabından bahsediyorum. Yazar, bu ismi Fuzulî’nin bir beytinden esinlenerek bulmuş. “Sitemin taşıyla başı sınuk bedeni şikeste Fuzuli’yem/ Bu alamet ile bulur beni soran olsa nâm-ü nişânımı” diyor Fuzulî. Sayar, “Kalbi kırılmışlar, mahzunlar, tutunamayanlar için bir mektup Başı Sınuklar İçin Kılavuz” ifadelerini kullanıyor bir röportajında. Bazen bir yerlerde bir hikâyeye, bir cümleye tevafuk edersin ve “İşte bu tam da benim yaşadığım, ama adını bir türlü koyamadığım şeyi anlatıyor” dersin ya Keçeli, bu kitap öyle bir kitap işte. Âlemden âleme götürüyor insanı ya da bir hayattan başka bir hayata… Okudukça “Yalnız değilmişim” diyor, şükrediyorsun. Kendini tanımana, geçmişe yönelik tahliller yapmana da yardımcı oluyor üstelik.

Bazı kavramlara çok güzel bir bakış açısı getiriyor Sayar kitabında. Mesela en çok beğendiklerimden birini hemen paylaşayım seninle: “Güzel, görünmekten tereddüt eder… Güzel, meselenin yanında, köşede vuku bulur. Örtme güzellik için aslîdir. Örtüsünün açılamaması güzelin özündendir… Güzel nesne sadece örtüsünün altında kendisi olarak kalabilir. Örtülmekle, sonsuz derecede göze çarpmayan hâle gelir.”

Kitap okumayı neden çok seviyorum, biliyor musun Keçeli? Bu hayatta her şeyi tecrübe edecek kadar yaşayamıyoruz. Sermayemiz az, yapmamız gereken iş ise çoookkk… “Seksen bin zatlardan ders almak” gerek, ama vakit yetmiyor. Bazen başka ruhlarla akrabalık kurmak, tecrübe etmekten daha çok tesir eder insana. Ve “Her insanda dinlenecek bir hikâye vardır. Herkesin sana öğreteceği bir hazinesi vardır” Keçeli. Yeter ki samimiyet olsun, iyi niyet olsun, vefa olsun. “İyiler yalnız değildir, birlikte iyileşelim” diyor yazar. Ne de güzel söylüyor ve bir yerlerde kendinle karşılaşmana vesile oluyor belki de.

Şimdi de kitabın teknik kısımlarından bahsedelim. Kitabın su gibi akan bir dili yok, çünkü sürekli durup düşünmeye sevk ediyor okuyanı. Oldukça fazla devrik cümle var. Okurken yazarın edebiyata da ilgili olduğu kanaati oluşmuştu bende. Daha sonra bir röportajında okudum, gerçekten de edebiyata ilgiliymiş. E hâliyle kalemi de bundan etkilenmiş. Başı Sınuklar İçin Kılavuz, Ben Orucu, Kibrit-i Ahmer ve Yürekte Bukağı olmak üzere dört ana bölümden ve birçok alt başlıktan oluşuyor. 288 sayfa olan kitap Kapı Yayınları’ndan çıkmış. Yazarın diğer kitaplarından bazılarını da şöyle sıralayabiliriz: Yavaşla, Her Şeyin Bir Anlamı Var, Beni Sessiz de Sevebilir Misin?, Ruh Hali, Merhamet, Sufi Psikolojisi, Olmak Cesareti.

Altını çizdiklerimle baş başa bırakıyorum şimdi seni. Allahaısmarladık…

Altını çizdiklerim

“Sadece hakikati konuşmak değil, onu duymak da cesaret ister.”

“Kendisiyle baş başa kaldığında mutsuz olan insanın yalnızlığı ne acıdır. Ne bedbahttır o kişi ki, kaderin hükmüne ram olmak istemez.”

“İnsan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır. Kalbimi okumayı unutursam eğer, bir el bana değsin ve harfleri yüzüme vursun isterim.”

“Kalbin, aklın bilemeyeceği sebepleri vardır.”

“Bir odada iki kişi buluştuğunda, diyor William James, aslında altı kişi vardır. Kendimi gördüğüm halimle ben, onun beni gördüğü haliyle ben, benim onu gördüğüm haliyle o, onun kendisini gördüğü haliyle o, gerçekte olan ben ve gerçekte olan o.”

“Bazen kibir yaralarımıza saklanır.”

“Beslenmek ve insan olarak inkişaf etmek için kendimizi bir vasıta gibi hissetmediğimiz, sahici ve samimi, şartsız ilişkilere ihtiyacımız var.”

“Sözcüklerin ‘yumuşak ve korunaklı güzelliği’nde bir şifa arıyoruz, ama bazen susmak şifadır.”

“Kalbi olanların ışıldadığı ve kalbi olanlara bakarak istikametimizi bulacağımız bir zamanda yaşıyoruz.”

“Seni duvarların arkasından görmemi, kaybolursan seni bulmamı istiyorsun. Her birimiz bu dünyada hissedildiğimizi hissetmek istiyoruz. Ben de diyorum ki her yerde Onun lütfu var. İzleri takip et. Duyulmayanı duy, görülmeyeni gör. Kalbinle gör, kalbinle duy. Kalbinle kaybol, kalbinde kaybol. Diyorum ki, Elbet bulunur/ İyi bir hâl üzere kaybolan kişi.”

“Belki de sır, şair John O’Donohue’nin söylediği gibi, ‘Allah’ı aramaya çıkmakta değil Allah’ın sizi bulmasına izin vermektedir. Kimse kalbin sınırsız imkânları ona verilmeksizin dünyaya gönderilmedi.’ Kalp takallüb eder. Kalp genişler, içine yedi cihanı sığdırır.”

“Tevazu kendi değerimizi azaltmak değil, başka insanlara değer vermektir.”

“Sessiz bir erdem değildir sadece, bir idrak biçimidir tevazu. ‘Sen’i duymak için ‘ben’i susturmak.”

“İnanmak, helâl ile haram arasındaki sınırların belirsizleşmesine takat yetiremiyorsa kime ne diyebiliriz? İnanmak, benliklerimizi eritip bizi daha düzgün, daha emin insanlar haline getiremiyor ve fakat haris benliklerimizin şekil ve kıvamını alıyorsa, tamahkâr istilasından bizi ne koruyabilir?”

“Aradaki eşitlik bozulur da biri diğerini mânevî olarak borçlandırır ve bu borç yükü içinde onun haysiyeti ve biricikliği zedelenirse, yara alacaktır dostluk. Özensizlikten yara alacaktır, birbirine mesafe aldırmayacak kadar yakınlaşmaktan, ruhen farklılaşmaktan, korkaklık yüzünden zamanında söylenememiş sözlerden, ortak ülkülerin kaybından ve iki dost arasında bir makas misali açılan dünyayı sevme biçimlerinden.”

 

 

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*