Ebedî âlemde Dünya

Dünya’mız, kayaçlardan oluşan, 6 milyar trilyon ton ağırlığında, kutuplardan biraz basık olduğu için ekvator ve kutup yarıçapları ayrı ayrı verilse de küresel bir gök cismidir.  Buna göre ekvator yarıçapı 6.378,4 km. iken kutuplar yarıçapı 6.356,9 km.’dir. Bu tespitlerden yararlanarak Dünya’mızın basıklık oranı 297’de 1 diye hesaplanır. Esprili bir ifadeyle, Dünya’mız biraz göbeklidir, diyebiliriz.

Böyle bir tespiti okuyucularımla paylaşmaktan maksadım, “arzın çekilmesinin” bildirildiği âyet ile verilen çok yönlü bilgiler ile Kur’ân’ın “kelâm mucizesi” olarak  ifadesindeki gücünü biraz göstermektir. Arzın çekilmesi, ancak tıpkı Ay’ın denizleri çekip bırakması demek olan “med-cezir”de olduğu gibi Güneş ve Ay’ın çekimiyle mümkündür.

Bu çekim kuvvetlerinin Dünya’mızı ekvator bölgesinden çekip göbekleştirebilmesi için, arzın ilk dönemlerinin içindeki ateş kütle ile bütün Dünya’nın eriyik hâlde (taş lapası) bulunması tıpkı volkanik dağlardan dışarıya akan 800-1.200 derece arası magma kütlesini gördüğümüz gibi olduğu anlamı çıkar. İşte Allah, arzımızla ilgili böyle bir detaya Kur’ân’da  “Yeryüzünü enine boyuna uzatan… Odur”1 diye yer vermektedir. Arzın böyle eriyik hâline gelmesiyle, kayaların içindeki su kütlesi buharlaşarak dışarı çıktı ve su buharlı atmosfer meydana geldi. Böylece 1,5 milyar kilometreküp toplam su oluştu.

Oluşan bu su miktarı ile hayatın, canlıların ve yeryüzü şekillerinin oluşumu, erozyonla denizlere  kaya ve çakıl türü malzemelerin taşınarak ovaların ve vadilerin oluşumu gerçekleşmekte ve bulutlar aracılığıyla karasal hayatın sulama ihtiyacı karşılanmaktadır. Yeryüzünü sulayan su, topraktaki mikroorganizmaların, solucanların, bitkilerin ve diğer canlıların  katkılarıyla toprağın oluşumuna da destek vermektedir. Dünyamızın bütün evrende bugünkü bilgilere göre bir benzerinin olmadığı bilinmektedir.

Böylece, bitkilerin yeryüzünde yaratılmasıyla oksijen, karbondioksit, su buharı ve azot gazı ile birlikte atmosfer, bileşenlerine kavuşmuş olmaktadır. Öyle ki, dolup boşalan kaplar gibi yeryüzünden atmosfere çıkan gaz ve su buharı tekrar belli ölçülerle geri alınır, işte bunu Kur’ân, “Andolsun içindekilerin gidip geldiği semaya”2 diye bildirir. Bunun açılımı, yukarıda ifade edilen atmosferin bileşenlerinin tamamının  bu döngüye katılmasıdır. Bunlar; azot döngüsü, oksijen döngüsü, su döngüsü ve karbon döngüsü olup, atmosfer ile yeryüzünün bu muhteşem sistemi sayesinde bitmeyen bir hazineyi ve bereketi oluşturmaktadır. Öyle ki, her yıl karalarda  200 milyar ton  organik madde üretilirken denizlerde 200 milyon tonla tekrar etmektedir.

Güneş, kendisinden 150 milyon km. uzakta olan Dünya’mıza ısı ve ışığı göndererek canlılar için büyük bir destek vermektedir. Güneş’in etrafında saatte 108.000 km. hızla dolanan Dünya’mız, Güneş’ten her zaman aynı miktar ve yoğunlukta aldığı bu ısı ve ışığa karşılık, ondan 23.27 derece eğik olması nedeniyle farklı derecede enerji alarak dört mevsimi yaşar. Böylece  Allah’ın “Arzın Rabbi”3 olmasıyla, arzdaki sudan havaya, havadan toprağa, topraktan  bitkiye, bitkiden Güneş’e uzanan ilişkilerin tamamında en optimum şekle ulaşılmaktır. Bir de “Semavat ve arzın Rabbi”4 olarak arzın bütün kâinatla Rab alanında benzer terbiye, itaat ve tekâmül ilişkisi vardır. İşte burada, bir müfessir olarak Bediüzzaman’ın  nefis bir tesbitine yer vereceğiz: “Arz… küçüklüğüyle beraber koca semavata karşı denk tutulmuş.”5 Yani bir tarafta koca kâinat, bir tarafta dünya.

Peki neden? Bu konuda  kıyas sadece “Semavat ve arzın Rabbi”6 âyetinden  ibaret değildir, bunun yanında; “Semavat ve arzın Bedii”7 “Semavat ve arzın Halıkı”8 “Semavat ve arzın Nuru”9 ve “Semavat ve arzın Fatırı”10 âyet kesitleri de bulunmaktadır. O hâlde arzın çok çok büyük önemi var ve bunu Bediüzzaman’dan biraz sadeleştirerek dinleyelim:

Arzda yaratılmış canlıların çokluğu ve devamlı değişimleri, yaşayan canlı türleri ve ruh sahiplerine mesken, menşe (yaratılışlarına hammadde kaynağı), fabrika, meşher (teşhir yeri, sergi), mahşeri (toplanma yeri) olması haysiyetiyle, bu kâinatın kalbi, merkezi, hülasası, neticesi, yaratılış sebebi olarak gayet büyük öyle bir ehemmiyeti var ki, küçüklüğü ile beraber koca semavata karşı denk tutulmuş.11

Bu açıklamada Dünya, “kâinatın kalbi, merkezi, özeti, neticesi” ve aynı zamanda “kâinatın yaratılış nedeni”, tıpkı  bir ağacı meyvesi için dikmek gibi. Ve sonuçta “gayet büyük ve ehemmiyetli” değeri olan Dünya,  semavata denk tutuluyor Kur’ân’da.  Şimdi bu kadar değerli olan Dünya için kıyamet sonrası ne olacağına dönüyoruz. Allah bize, bu kâinatın, kıyamet koparken ne olacağının cevabını İbrahim Sûresi 48. Âyet’te şöyle veriyor: “Bir gün gelecek yer başka yere, gökler de başka göklere dönüştürülecek”. Demek ki Dünya yok olmayacak. Demek ki, Dünya başka bir dünyaya tebdil edilecek, aynı şekilde âdeta sonsuzluğu temsil eden koca evren de  tebdil olacak.

Müfessirlerin, buradaki büyük tebdil olayının fiilî karşılığını ifade etmekte tabiî ki yetersizlikleri vardır ve bu bütün insanlar için de geçerlidir, çünkü bu olay gelecekte bir kere vukua gelecektir. Burada Bediüzzaman’a bir kere daha döneceğiz ve konuyla ilgili  açıklamasından tespitleri alacağız.

Kıyamet koptuktan sonra, “Küre-i Arz … büyük Cehennem’in bazı vazifelerini gören ateşini Cehennem’e döker”12,  böylece çok önemli bir tebdil olayı olacaktır. Bunun dışında Dünya “…sonra, emr-i İlahi ile daha güzel ve bâki bir surete tebeddül eder; âhiret âleminden bir menzil olur”.13

Kur’ân, işte böyle geleceğe ait büyük cevaplarla bizleri bu “Dünya’mızın” “Ebedî âlemdeki dünyasını” nasıl görebileceğimizin ipuçlarını vererek yolumuzu aydınlatmaktadır. Çünkü Kur’ân, Bediüzzaman’ın güzel tanımıyla, “…şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi (geometrisi) ve avâlim-i uhreviyenin (ahiret âlemlerinin) mukaddes haritası”14dır.

Dipnotlar:
1) Ra’d Sûresi: 3
2) Târık Sûresi: 11
3) Câsiye Sûresi: 36
4) Zâriyât Sûresi: 23
5) Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2020, s. 124
6) Zâriyât Sûresi: 23
7) Bakara Sûresi: 117
8) En’am Sûresi: 1
9) Nur Sûresi: 35
10) Fâtır Sûresi: 1
11) bk. Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2020, s. 124
12) Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 29
13) age. s. 29
14) İşarat’ü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2019 s. 23

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*