Tarih Yazan Zerrecik
2020 yılı hızlı girdi, hızlı çıktı. Yıl boyunca bir tek virüsle dünyanın nevri döndü. Bu virüsün toplamda bir gramın altında olduğu işin bir başka ibret verici yönüydü. Virüs kendi kendini doğurdukça insanlara saldırdı, saldırdıkça insanları hasta etti, insanları hasta ettikçe ölümler getirdi, kaygıları ve korkuları artırdı. Bilim kurulları, tıp heyetleri, sağlık adamları harıl harıl çalıştılar. Bu virüsün insan hayatından çıkıp gitmesi için el birliği yaptılar. Bir yılı alan canhıraş bir çalışma dönemine girdiler. Sadece aşı bulmaları bir yıla mal oldu. Hâlâ bu virüsün hakkından gelindiği söylenemez.
2020 yılı, bilimin virüsle baş edemediği yıl olarak tarihe geçti.
Nedir bu saldırgan virüs?
Allah’ın sopası mı, cezası mı, lütfu mu, hediyesi mi?
Bu saldırganlık ne demek oluyor? On beş yaşın altındaki çocukları seçerek, onları bağışlıyor. On beş yaştan büyük kim varsa, insanlar, pitbull köpeğinden kaçar gibi virüsün saldırısından köşe bucak kaçtı! Yine de yakalanmaktan kurtulamadı.
Aslında tıp dünyası birçok hastalığa şifa buldu. Hastalıklar ne kadar saldırgansa, tıp dünyası da bir o kadar yeni bilgiler keşfetmek ve insanlığa yararlı olmak için hırsla ve çalışkanca işe sarıldı.
Bu virüsün de hakkından gelecek midir? Bunu muhtemelen 2021 yılında göreceğiz.
En Müzmin Dertlere Dahi Derman Vardır
İnanıyoruz ki, Yüce Allah derman vermediği bir derdi yeryüzüne indirmemiştir. Bediüzzaman der ki: “En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise, ey insan ve musîbetzede benîâdem! Me’yus olmayınız. Her dert, ne olursa olsun, dermanı mümkündür; arayınız, bulunuz. Hatta ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.”
Bediüzzaman’ın gözüyle bu kâinat, “Gayet muntazam ve mükemmel bir eczahane-i kübrâdır. İçinde her bir ilâç güzelce ihzar ve istif edilmiştir.”
Her derdin dermanı, her yaranın ilacı, her hastalığın şifası olduğuna göre, yeryüzü bir büyük eczane gibi yaratılmış olduğuna göre, insana çalışıp bulmak ve istifade etmek kalıyor.
Tıp dünyası da insanlık namına bunu yapıyor. Teşekkürler tıp dünyası!
Covid-19 denen bu virüsü, Tıp dünyasına yeni çalışma alanı açan bir ajan sayalım.
Eğer O’nun İzniyle Geldinse, Hoş Geldin!
Hiçbir şey kendi başına buyruk değildir. Her şeyin dizgini Allah’ın elindedir. Zerrelerden, virüslerden, mikroplardan, bakterilerden tutun da, devasa kürelere kadar ne varsa, Allah’ın izniyle, emriyle, iradesiyle, kudretiyle meydana çıkarlar ve hareket ederler.
Virüsler, mikroplar, bakteriler ve bizi hasta eden zerreler ve musibetler, tesadüfen meydana çıkmazlar, bizi gözü yumuk seçmezler, bize rastgele saldırmazlar; tamamen ve bizden daha itaatkâr biçimde Allah’ın izniyle, emriyle, iradesiyle, kudretiyle bizi tercih ederler ve bize gelirler.
Bizim başına buyruk yaşadığımız kadar, onlar başına buyruk yaşamazlar. Emri alırlar, itirazsız ve hedeften şaşmadan gelirler. Bize onlara “hoş geldin!” demek düşer. Ona küsmek veya ondan korkmak yerine, ona şöyle hitap edersek rahatlarız.
“Ey musibet! Eğer Onun izin ve rızasıyla geldinse, merhaba, safâ geldin. Çünkü elbette bir vakit Ona döneceğiz ve Onun huzuruna gideceğiz ve Ona müştâkız. Madem herhalde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden âzâd edecektir. Haydi, ey musibet, o terhis ve o âzâd etmek senin elinle olsun, razıyım. Eğer benim emanet muhafazasında ve vazife-perverliğimi tecrübe suretinde sana emir ve irade etmiş, fakat sana teslim olmaklığıma izin ve rızası olmazsa, benim takatim yettikçe, emin olmayana, Malikimin emanetini teslim etmem.”
Allah senin muhtaç olduğun rızkı sana nasıl gönderiyorsa, bu zerreleri, bu virüsleri sana gönderen de Odur.
Celâl Dilinin Kelimeleri
Tarih boyunca insanların günahları boylarını aşınca, yeryüzü insanların günahlarını taşıyamaz hale gelince gazap tokatları gecikmemiştir.
Nuh kavminin başına gelen tufan bir kavmi helâke götürdü. Hud Aleyhisselam’ın Ad kavmi şiddetli kuraklık ve kasıp kavuran rüzgârla helâk oldu. Salih Aleyhisselam’ın Semud kavmi, şiddetli sarsıntı, korkunç ses, dehşetli gök gürültüsü ve öldürücü yıldırımla cezalandırıldı. İbrahim Aleyhisselam’ın Nemrut kavmi, sivrisinek salgınıyla helâk oldu. Lut kavmi üzerine balçıktan pişirilmiş kat kat taşlar yağdı. Musa Aleyhisselam’ın Firavun kavmi, şiddetli yağmurla, evlere ve elbiselerinin ceplerine kadar ulaşan çekirge sürüleri ile, haşerat musibeti ile, kurbağa salgını ile, suları, çayları kırmızıya çeviren kan ile cezalandırıldı.
Bu âhirzaman insanı günahsız mı, zulümsüz mü, isyansız mı?
Hayır, hayır! Bilakis, bu asrın bağrını sıksan, önceki asırların toplamı kadar günah, isyan ve zulüm oluklardan akar gibi akar!
Yer Kürenin Taşıyabileceği Yükler Değil
Çok zulümler yapılıyor. Bu zulümlere maalesef dur diyen olmuyor, olamıyor. Sessiz milyonlar, maalesef yüreklerindeki çığlıkları dünyaya işittiremiyor. Zalimler satranç oyunlarıyla masumları, mazlumları eziyorlar. Güç vahşî zalimlerin elinde bulunuyor. İnsanlar da çaresiz kalınca, iş kadere kalıyor.
Kader, eskiden olduğu gibi büyük cirmleri değil, bu asrın bilim seviyesine uygun şekilde zerrecik cirmleri devreye sokmuştur.
Deniz kenarına atılan Aylan bebekleri, “Ben bunları Allah’a şikâyet edeceğim” diyen Suriyeli çocukları, “Bizim sesimizi neden hiç kimse duymuyor?” diyen Uygurlu’yu, “Bize yardım edin, babamı kurtarın!” diyen Kazak Türk’ünü, “Allah’ım mazlumların sesini duy! Rabbim senden başka kimsem yok!” diyen Arakanlı anneyi, “Tek dayanağımız Allah!” diyen Yemenli anneyi hiç kimse duymazsa da, kader duyuyor, Cenab-ı Allah işitiyor!
Nice bebeklerin çığlıkları, nice çocukların hıçkırıkları, nice annelerin gözyaşları, nice masumların çaresiz ve sessiz çırpınışları Arş-ı Âlâ’da yankılanıyor.
Bunlar yer kürenin taşıyabileceği yükler değildir. 2020 yılında kader bu nedenle uyarı butonuna bastmıştır.
İlk yorumu siz yazın