Sevgili günlük

Herkese merhabalar çok sevgili Genç Yorum okurları! Çedile Hanım’ın köşe koltuğu muhabbetine hoşgeldiniz. Bundan sonra kendinizi bu sayfadayken bir arkadaşınız bir dostunuzla şöyle yüz yüze birer kahve bir yudum çay içerken hayal etmenizi istiyorum. Hattâ bekleyin ben çayımı alıp geleceğim. Kusura bakmayın beklettim biraz. Ee ne var ne yok? Aynı işte ne olsun. Evdeyiz. Yeni bir şey yok. Bu ay itibariyle resmen ömürlerimizin 1 yılını malum salgınla geçirmiş olduk. O ilk karantinaya girdiğimiz anki kendimle şimdi yüz yüze gelsem, ikimiz de karşımızdakini tanıyamayız. O kadar çok şey o kadar aniden değişti ki, ne șu an aynada gördüğüm kişiyi tanıyorum ne de geçen yıl olduğum kişiyi hatırlıyorum.

Böyle anlarda bana en çok yine kendim yardımcı oluyorum. Okuma yazmayı öğrendiğim yıl günlük tutmaya başlamıştım. Sonra düzenli olarak dergide yazmaya başlayana kadar hep oraya buraya birşeyler yazıp çizdim bölük pörçük. Birkaç günlüğümü yırtıp attım, bir kaçını tuvalete atıp üstüne sifon çektim. “Ya bu kâğıtlar boruları tıkar da sokaktaki gider patlarsa, yazdıklarımı herkes okursa” diye bir süre bunun karın ağrısını çekmiştim. Meğerse boşuna telaş yapıyormuşum, zaten bütün günlüklerimi annem okuyormuş. Bütün çocuklar bu tuzağa düşüyor herhalde. Bir anne çocuğuna günlük alıyorsa mutlaka bir planı vardır zaten. Ben tüm saflığım ve iyi niyetimle 9 yaşından beri ablama nasıl hain pusular kurup anneme yakalattığımı ayrıntılı bir şekilde yazmışım.

Mesela, gelin 30 Ocak 2007 tarihli bir yazımı sizinle paylaşayım.

“Canım günlüğüm seni çok seviyorum. Bugün sabah kalktığımda annemi gördüm. Odamızı topluyordu. Hemen kalktım. Sonra annem bana iş verdi. Verdiği işleri yaptım. Sonra biraz televizyon izledim. Annem dükkâna gitti. Biz evde mum yaktık. Annem geldi ve bize kızdı. Ben suçu Nesli’nin üzerine attım. Annem gitti, biz de evi annemin dediği gibi topladık, düzenledik. Sonra akşam oldu. Annem geldi, aşure malzemeleri hazırladı biz de oturduk fındık kırdık. Yatağa girdik. Canımız sıkıldı biraz tango yaptık. Neslinur süt getirdi, içtim. Sonra Neslinur, yani ablam, yüzünden kalem yatağın altına düştü, zor aldım Nesli’ye kızdım. Şimdi Hazerfan Çelebi gibi uçmaya çalışıyor.”

Birbirinden ilginç bilgiler içeren bir günlük gerçekten. Annem sürekli gidip geliyor, biz ablamla gece yatmak yerine tango yapıyoruz!? Ablam kendini Hazerfan sanıyor!? Yaşım büyüdükçe yazdıklarım da yaşadıklarım da ilginçleşmeye başladı. Bir dönem içimden geçenleri yazabildiğim tek arkadaşım günlüğümdü. Zaten günlüğümü hep başka bir kişi gibi düşünüp ona sorular sorar, hattâ isim takıp ona da replikler yazardım. Yıllar geçtikçe yalnızca bana özel bir deftere bile sürekli bambaşka bir insanmış gibi kendimi, yaşadıklarımı anlatmaya çabalamak yordu beni. Daha önce kimsenin günlüğünü de okumadığım için önümde bir örnek yoktu. Bana göre herkes günlüğüne en gizli sırlarını anlatıp onunla sohbet ediyordu. Bunun böyle olmaması gerektiğini farkettiğimde yazdıklarım da oldukça değişti.

Hemen bir örnekle bu argümanımı destekliyorum ve sizi 10 Ocak 2016’ya götürüyorum.   “Bugün açıkçası keyfim daha bir yerinde. Karekök’ün denemesini olduk ve 64.50 net yaptım. Bence karekök için iyi bir sonuç. Neyse şimdi iyi yaptım diye fazla rahatlamak olmaz. Zaten şunun da bir orta yolunu bulamadım ya, neyse… O nedenle şimdi Türkçe’de kalan son 4 konumu bitirmeye gidiyorum. Yarın Hocamız bizi bir yere götürecekmiş. Ama neresi olduğunu söylemedi. Çok ilginç değil mi? Bu yazıyı belki bir gün sonra okuduğumda, cevabı artık biliyor olacağım. Aynı şekilde seneye bu defteri okuduğumda, çalışmalarımın sonucunu görmüş olacağım. İşte böyle garip bir şey…”

Tam olarak bu yazımda farkına vardığım şey, günlük yazarak kendime notlar bırakıyor olmamdı. Hani bir dönem kendine mektup gönderme modası vardı ya, yıllar önce yazdığın mektup sana geri geliyordu, günlük yazmak da benim için böyle bir şey haline geldi. En açık tabirle günlüklerimi tefekkür etmek için bir araç haline getirdim. Özellikle de çok iç sıkıntısı yaşadığım zamanlarda yazardım ki, ileriki günlerde bu yazıyı okuduğumda aklıma hayalime bile gelmeyecek nimetlere eriştiğimde şunu hatırlayabileyim; “Dünyada hiçbir şey sabit değildir.” Yani biz her zaman kul halimizle yaşadıklarımızdan şikâyet edip “Şu olsaydı bu olmazdı, keşke şöyle olmasaydı da böyle olsaydı” diye dövünüp duruyoruz.

Ama 2016’da üniversiteyi kazanmak dünyadaki en önemli şeymiş gibi gece gündüz ders çalışıp düşük netlerini ağlayarak günlüğüne yazan Feyza, çok değil bir iki sene sonra Erasmus programına katılacağını hayal edebilir miydi? Onun için ulaşılabilecek en uç nokta, bir devlet üniversitesinde herhangi bir bölüme yerleşmekken, Rabbisi ona rahmet hazinelerinden en güzel tecrübeleri yaşama nimeti verdi. İnsan zihninin hayal bile etmeye yetişemeyeceği güzellikleri Allah kullarına nasip ediyor ama biz çoğu zaman içinde olduğumuz nimetin bile farkında olmuyoruz ki şükredebilelim. Böyle zamanlarda ölmediğimiz için yaşamakla, bir amaç için ömür sermayemizi harcamak arasındaki farkı anlayamaz oluyoruz.

Günlük yazmak bu konuda gözümü açtı benim. Bir zamanlar sürekli dışarılarda koşturduğumdan şikâyet ederdim. Ama aradan çok geçmeden, bir mikro-organizma hayatımıza girdi ve dışarının nasıl bir şey olduğunu unutur oldum. Şimdi geçen sene yazdığım yazılarımı okuduğumda şükürsüzlüğümle yüzleşiyorum. Bu da bana bir hedef uğruna yaşadığım her dakikanın bir şükür sebebi olduğunu öğretiyor. Kendimle tanışıyor, bakış açımı genişletiyorum. Hiç geçmeyeceğini sandığım zahirî bir musibetle karşılaştığımda geçmiş yazılarıma bakıp “Bak neler geçmiş demek ki bu da geçecek” diyorum, ya da bir zamanlar şikâyet ederek yazdığım bir şeyi özlediğimi fark ettiğimde “Demek ki şu an yaşadıklarımı da ileride özleyeceğim” deyip yaşadığım ana şükredebiliyorum. Bu yüzden de annesinden gerçekten saklayabileceğine inanan herkesi bir günlük tutmaya davet ediyorum. Siz yine de çok sinsi planlarınızı yazmamaya dikkat edin.

1 Yorum

  1. Makaleyi beğendim. Günlük tutmaktaki maksadın; insanın ömür sermayesini nasıl
    harcadığını delilleriyle birlikte kayıt altına alarak, zaman zaman kendisi ile hesaplaşmasını sağladığını anladım.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*