Ahirete yatırım: Helâl kazanç

“Her ümmetin imtihanı vardır. Benim ümmetimin imtihanı da mal iledir” hadis-i şerifi imtihanımızın ne çeşit olduğunu bu asrın insanı olan bizlere haber vermektedir. Mal sevdası, hayat-ı dünyeviyenin temini bu asrın mergup bir metası olmuştur. Ayet-i kerimelerde buna işaret edilerek dünya malının zinet olduğu (Kehf: 7), dünya nimetlerinin insana çekici kılındığı (Al-i İmran:14) ifade edilmektedir.

Dünya malına düşkünlük sebebiyle kolay yoldan, zahmete girmeden çokça mal elde etme anlayışı bazı insanları helâl dairede değil haram yolda kazanç sağlama yoluna yönlendirmektedir. Çalışmadan para kazanmak olan faizin günümüzde çokça revaç görmesi, helâlliği tartışılan dijital paralara olan ilginin fazla olması bunu göstermektedir. Kaynağı nedir sorgulamadan, “Yeter ki malımı arttırsın, rahat bir yaşam süreyim” fikri insanın akıbetini düşünmesini zorlaştırmaktadır.

Ayet-i kerimeler insanın bu bitmeyen hırsını, mala düşkünlüğünü nazara vererek bunların geçici menfaatler olduğuna (Al-i İmran: 14), dünyadakilerin tükeneceğini fakat Allah’ın yanındakilerin bâkî olduğuna işaret ederek (Nahl: 96) aslında yönümüzü nereye çevirmemiz gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. İsteklerimiz ve arzularımızın peşinden koşarken helâl dairenin keyfe kâfi geldiğini, esasında harama girmeye lüzum olmadığını Bediüzzaman Hazretleri ifade etmektedir. Allah’ın haram kıldığı yollardan para kazanmaktansa kişinin el emeği ile kazandıklarını yemesinin daha iyi olduğu (Buharî, Büyû, 15), insanın yediği en güzel şeyin el emeği olduğunu (Ebu Davud, Büyû 77) ifade eden Rasulullah (asm) helâl yiyenleri Cennetle müjdelemiştir. (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyame, 60) Bunun yanı sıra haram yiyenler ise kınanmış, ahirette zorluklar ile karşılaşacağı belirtilmiştir. Şuayb peygamberin kazanılan helâl paranın haram ile kirletilmemesi gerektiği halkına verdiği öğütler arasında yer almaktadır. (Hud: 84-86) Haram kazanç aslında her peygamberin ümmetini ikaz ettiği konular arasında bulunmaktadır.

Bediüzzaman Hazretleri haram kazanca giden yolu etraflıca ele almaktadır. Şimdiki Batı medeniyetinin suistimalat, israfat, hevesleri uyandırarak zarurî olmayan ihtiyaçları zarurî suretine çevirmesi ile insanın dörtle sınırlandırılabilen ihtiyaçlarının yirmiye çıkmış olduğunu ifade etmektedir. Günümüzde bu yirmilerin belki yüzlere çıktığını söylemek mümkündür. Bediüzzaman Hazretleri bu yirmi ihtiyacı ancak 20’den 2 kişinin karşılayabileceğine dikkat çekerek geri kalanları ise ihtiyaçlarını gidermek için zulme, haram kazanmaya sevk ettiğini belirtmektedir ki bu durum çok dikkat çekici sosyolojik bir tespittir. Batı medeniyetinin hiç ihtiyaç olmayan ama ihtiyaçmış gibi gösterdiği eşyaları almak için kimi insanlar ömür boyu çalışıyor kimileri ise kolay yollardan o makama çıkmak için harama bulaşmaya kendini mecbur biliyor. Rahat yaşamak uğruna ahiret âlemlerindeki rahatını bozuyor. Aslında her idrak sahibi kısa vadedeki kazancı değil uzun vadedeki kazancı düşünerek yatırım yapar. Lakin dünyanın lezzetleri öyle girdap gibi kendine çekiyor ki akıbeti unutturuyor. Şişeleri elmaslara tercih ettiriyor. Şu dünyada 60-70 senelik rahat-ı dünyevi için kabir rahatını, Cennet saraylarını unutturup kendine meftun ediyor. Bir dirhem hazır lezzeti ileride bir batman lezzete tercih ettiriyor. Anlatıldığına göre Musa (as) zamanında insanların 500 sene yaşadığı hâlde kısa ömürleri için ev yapmadıkları, bunun için vakit ayırmayı gereksiz olarak gördükleri ifade edilir. Ahir zamandaki insanların daha kısa olan yaşamlarına dünyayı sıkıştırma çabaları önceki peygamber ümmetlerini şaşırtıyor olmalıdır. Hakikî saadetin kabrin arkasında bulunduğunu, zehirli bal hükmünde olan haramların dünyada da ahirette de hüsranlar ile sonuçlandığını unutmamak gerekir.

Müeccel gelecek olan akıbeti değil de dünyayı neden tercih ediyoruz? Neden ahirete yatırım yapmak yerine dünyaya yatırım yapmak zihin dünyamızda ön sıralarda yer alıyor? Bunun altında yatan sebeplere baktığımızda hem eğitim eksikliğinin, buna bağlı olarak iman zafiyetinin, hem de içinde bulunduğumuz toplumsal dayatmaların olduğunu söylemek mümkün. Küçüklükte alınan İslâmî terbiyenin, telkinlerin ruhta manevî çekirdekler oluşturduğunu Risale-i Nurlardan öğreniyoruz. Çocuklara küçüklükten verilmesi gereken çalışkanlık, hak yememe, helâl kazancın ehemmiyeti gibi konular, onların minik ruhlarında tohumlar hükmündedir. Anne ve baba hâl ve etvarıyla, davranışlarıyla helâl yemenin gerekliliğini uygulayarak göstermelidir. Çocuk söylenenlerden ziyade davranışlardaki manaları masseder, alır. Dolayısıyla yaşayarak örnek olmak, çocuklarda kalıcı öğrenmelere sebep olarak hayırlı, helâl kazanca önem veren bireylerin toplumda var olmasını netice verecektir. Risale-i Nurlarda yanlış terbiyeye örnek verilen “çocuğu hafız mektebinden alıp paşa olsun diye Avrupa’ya göndermek” aslında çocuğa dinî değil dünyevî işlere öncelik verilmesinin mesajıdır. Böyle yetişen çocukların nazarlarının uhrevîye çevrilmesi hayli zor olacaktır. Çocuğuna rehberlik eden ebeveynlerin nazarlarının aslında çocuklarının hayata bakış açılarında önemli bir rol oynadığı görülmektedir.

Ahirete iman hususu da harama el uzatmama, haram kazançtan kaçınma konusunda nokta-i istinad teşkil eder. Yaptıklarının hesabını vereceğini düşünen her bir birey, haram olan kazançtan elbette kaçınacaktır. Hatta iman kuvvetine göre şüpheli olan şeyleri dahi bırakacaktır. Çünkü Rasulullah’ın “Helâl bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını korumuş olur. Kim şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur” (Müslim, Müsâkât, 107) hadis-i şerifinde belirttiği gibi bırakın haramı irtikâp etmeyi şüpheli durumlardan, kazançlardan dahi uzak durulması öğütlenmektedir. Ahirete iman, kişiye her an Allah’ın huzurunda olma bilincini de kazandıracağından insanın nazarını dünyevîden uhrevîye çevirmesini de kolaylaştıracaktır. O çok uzaklarda zannettiğimiz kabrin aslında hemen yanı başımızda beklediğini fark edip uyanık kalarak helâl rızık ile hayatımızı idame ettirmeye çalışmak imanın bir tezahürü olarak görülecektir.

Günahların çığ gibi üstümüze geldiği şu ahir zamanda haramlardan kaçınmak için Cenab-ı Hakka iltica edip, yardım istemeliyiz. Duaların icabete yakın olduğu şu mübarek günlerde Rasulullah’ın (asm) şu duasını her vakit tekrar etmeliyiz: “Allah’ım! Bana helâl rızıklarından nasip ederek haramlarından koru!” Amin.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*