Tüketerek tükenen insan

Zamanın hızına göz açıp kapamak bile yetişemez oldu. Bir bakmışız sene bitmiş, bir bakmışız ömür bitmiş. Ancak bir ân-ı seyyale hükmünde olan dünya hayatı daha fazla bir önem kazanmış, âdeta ekilecek bir tarla olduğunu unutup meyve toplama derdine düşmüşüz. Nihayetinde ahirzaman ümmetiyiz, birçok alâmet gözümüzün önünde birer birer gerçekleşiyor. Birçok hadiste Efendimiz (asm) ahirzamanı tarif etse de “Zamanın yaklaşması [hızlanması], ilmin noksanlaşması, mala olan düşkünlüğün çoğalması, fitnelerin olması”1 hadis-i şerifi bu yazıyı okurken aklımızın bir köşesinde dursun.

Malûm pandemi gibi bir imtihanın içinden geçiyoruz, hayatımızda en önemli şeyin sağlık olduğunu defalarca fark etsek de “mala olan düşkünlüğün artması” da bariz şekilde ortada. Her gün yeni bir ürün piyasaya çıkarken, bir yandan sosyal medyada “kaydırın ve satın alın” diyen “influencer”lar durmadan tüketime çağırırken, farkında olmadan uçuruma sürüklenen bir nesil inşa olunuyor. Peki, bu uçurum ne? Kolay yoldan ve fazla para kazanma hevesi…

Paranın hiç olmadığı kadar hayatımızda önemli yer edindiği bir dönemdeyiz. Zorunlu ihtiyaçlar dışında, birçok “zorunluy’muş’ ihtiyaçları” ve bunlara sahip olma üzerinden giden bir mutluluk algımız var. Tüketmeye odaklanmış, tükettikçe mutlu olduğumuzu ve mutlu ettiğimizi zannettiğimiz bir dünyadayız. Her şeyin kolayca elde edilebildiği, bir tıkla istediğimiz her şeyin ayağımıza geldiği, hiçbir çaba sarfetmeden istediğimiz bilgiye ulaşabildiğimiz şu asırda; özellikle genç nesil için, paranın da kolayca ulaşılabilir olması önemli bir hedef hâline geldi. Emek vererek, uğraşarak, alın teriyle para kazanmak, içinde bulunduğumuz mevcut ekonomik şartlar içinde oldukça meşakkatli geliyor. Alışılan tembellik ile daha hızlı ve daha fazla kazanma hırsı bir araya gelince insanı gayr-i meşru yollara; faizle para kazanmaya, bitcoin tarzı kripto paralara yatırım yapmaya, bahis, kumar, borsa oynamaya vb. şüpheli ya da haram yollara sevk ediyor. Bu süreçte yaşanan maddî kayıplar yüzünden kaybedilen hayatlar da cabası.

Ülkemiz adına konuşacak olursak; maalesef büyük bir kesim ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Herkesin dilinde geçim derdi, yetmeyen maaşlar/kazançlar ve uzayıp giden maddî meseleler… Herkes haklı olarak bir gelecek kaygısı taşıyor… Üstad Hazretlerinin dediği gibi birbiri içinde mütedahil daireler gibi her insanın kalp ve mide dairesinden tut ta zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde birçok daireler mevcut ve insanoğlu da en başta midesini düşünmek zorunda. Ancak kaçırdığımız nokta şu ki; bilinçaltımıza işlenen tüketme ihtiyacı ve tüketemediğimizde yaşanılan hayal kırıklığı ile dünyaya olan bağımız. Halbuki “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır.”2

İnsan fıtratı, çalışma ve hareket üzerine yaratılmıştır. Bedenimiz, zihnimiz çalıştıkça esas rahatı ve huzuru bulur. Yoksa Üstad Hazretlerinin ifadesiyle, rahat düşkünlüğü “umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası” hâline gelir. Rahat düşkünlüğü fertleri ve toplumları yutan tehlikeli bir bataklık hükmündedir. Bu nedenledir ki “meylü’r-rahat” günümüzdeki en yaygın ve en tehlikeli hastalıktır. Küçük yaşlarda başlayan “istediğini hiçbir çaba sarf etmeden elde etme alışkanlığı,” ileriki dönemlerinde kişileri maişetini gayr-i meşru ve şüpheli yollardan elde etmeye yönlendirir.

Toplumumuzda özellikle gençler arasında ciddi bir gelecek kaygısı söz konusu. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki genç nüfusun yaklaşık %76’sı yurtdışında yaşamak istiyor. Bunun temelinde yatan esas faktör elbette ki daha fazla para kazanma arzusu. Ülke ekonomisinin hâli, işsizlik yüzdeleri, kendi mesleğini yapabilen insan sayısının durumu ortada. Ayrıca insanların orta düzeyde para kazanmasına rağmen kısa vadede sıfır araba, iyi bir ev alamayacakları gerçeği, diğer taraftan elinden çıkanla cebine girenin orantısızlığı, marketten alınan birkaç parça ürün için harcanan para miktarının yüksekliği ve buna benzer yüzlerce örnek; insanlarda ciddî bir gelecek kaygısına ve bunun sonucunda kolay yoldan daha fazla para kazanma hırsına sebep oluyor. Tasvir ettiğimiz bu ekonomik tablo kısa yoldan çok para kazanmak için şüpheli ya da gayr-i meşru yollara başvuranların sayısının çokluğunu açıklar nitelikte.

Peki, bu yoğun kaygı, hırs ve lüks düşkünlüğünün içinden nasıl sıyrılmalı? Müslüman bu dünyada hayatını daha rahat geçirmek için sebeplere sarılır ve çalışır, ama şunun farkında olmalıdır ki; bu dünya imtihan yeridir, ahireti kazanmak için bir tarla hükmündedir, rahatlık ve zevk yeri değildir. Paranın bize getireceği rahat ve konfor sadece dünyamızı güzelleştirmek içindir. Bu dünya hayatına yapılan yatırımlar da gayr-i meşru yollardan olduğu sürece insana rahat vermez. Rahatlık ve ferah imtihan bitiminde, hasat sonrasındadır. Onun için kişi bu hayatta her şeyin geçici olduğunu ve burada bir “misafir” olarak bulunduğunu düşünmeli ve bu dünyada yaşanabilecek sıkıntılara karşı psikolojik olarak hazır olmalıdır. Hırs göstermek yerine yeterince çalışmalı ve sonrasında “tevekkül” etmelidir. Çünkü tevekkül etmek ve Rabbine sığınmak gerçek mânâda bir huzur verir. Biliyoruz ki, “Tevekkül esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı dest-i kudretin perdesi bilip riâyet ederek ve esbaba teşebbüs ise bir nevi dua-yı fiilî telâkki ederek, müsebbebatı yalnız Cenâb-ı Hakk’tan bilmek, neticeleri O’ndan istemek ve O’na minnettar olmaktan ibarettir.”3

Dipnotlar:
1) Buharî, Edeb, 39; Müslim, İlim,11- 12, Ebu Davud, Fiten 1.
2) Zâriyat: 58.
3) Said Nursî, Sözler, Y.A.N., İstanbul-2020, s. 294.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*