Zenginlik nedir? Nasıl zengin olunur?

İktisattaki tanımına göre, sermayesi ihtiyaçlarından fazla olana “Zengin”, tersine ise “Fakir” denilmektedir. Yani ne kadar kazandığınızla alakalı bir durum değildir.

İhtiyaçlarının arasında cennet bulunan bir insanın, ihtiyaçlarını saymakla bitiremeyiz. İnsana ne verilse daha fazlasını isteyecektir. Onun için denilmiştir ki “Ne ki elde yok, ihtiyaçta var.” Peki, insanın bu sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için sermayesi ne kadardır. Parası, ömrü, gücü bunların çok az kısmını karşılamaya yeter. Bu durumda insanın sınırsız ihtiyaçlarına karşı sınırlı sermayesi olduğunu görüyoruz. Bunun matematiksel ifadesi sayı/sonsuzdur, yani sıfırdır. Yani sınırlı olan sermayemiz ne kadar olursa olsun, sınırsız olan ihtiyaçlarımızla karşılaştırıldığında sıfırdır. Onun içindir ki insan mutlak fakirdir. Yani o kadar fakirdir ki, zenginliğin zerresi onda yoktur. Bu manada tüm insanlar fakirdir. Buna hakiki fakirlik diyoruz ve bu fakirlikten kurtulmanın tek çaresi, sermayesi sınırsız olandan medet istemektir. Ancak onun sermayesiyle bu fakirlikten kurtuluruz.

Öyleyse, bazı insanlara fakir veya zengin dememizin sebebi nedir? Burada kastedilen mecazî zenginlik ve fakirlik kavramıdır. Yani, göreceli zenginlik veya fakirlik. Fakirler arasında daha az fakir olma hâli.

Peki, göreceli olarak nasıl zengin olabiliriz. Bunun iki yolu var; birinci yol sermayemizi arttırmak, ikincisi ihtiyaçlarımızı azaltmak. Örneğin yüz lira kazanıp, elli lira harcayan birisi zenginken, bin lira kazanıp, iki bin lira harcayan (veya harcamayı arzu eden) birisi fakirdir. İkinci adam daha çok kazanmasına rağmen daha fakirdir. Sermayesinden daha fazla harcamayı arzulayan birisi ev, araba, tatil vs. gibi hevesleri için gayrı meşru sermaye temini olan krediye başvuracaktır. Bu tür bir yola yönelmek ise Müslümana yakışmaz. Bununla birlikte amelin cezası amel cinsinden olacağından maksadının aksiyle tokat yiyecektir. Şimdiye kadar krediye bulaşmış hiçbir samimî Müslüman iflah olmamıştır. Oradan elde ettiği fayda başka yerlerden kat kat çıkmıştır. Bununla ilgili binlerce örnek bu iddiamıza en büyük senettir.

Kapitalizm, insanların gelirlerini arttırarak insanları zenginleştirmeyi gaye edinmiştir. Kazançları arttırmak içinse daha çok satmak gerekir. Daha çok satmak için o ürüne ihtiyacı arttırmak ve daha çok kitlelere satmak gerekir. Reklam sektörü burada devreye girer ve insanlara ihtiyacı olmayan şeyleri pazarlamaya başlar. Gerçekte ihtiyacı olmayan şeyleri, ihtiyaç sanması için manipüle edilen insanların ihtiyaçları artmaya başlar. İhtiyaçlar artarsa zengin olabilmek için sermayenin daha hızlı artması gerekeceğinden, sermayesini ihtiyaçlarıyla orantılı olarak arttıramayanlar fakirleşir. Sermayesini ihtiyaçlarından daha hızlı arttıran azınlık bir grubun haricindeki herkes fakirleşir. Onun için kapitalizm, tüm insanların gelirlerini arttırmasına rağmen çoğunluğu fakirleştirmektedir. Kur’ân medeniyeti çoğunluğa zarar, azınlığa faydalı olan böyle bir çözümü reddeder.

Diğer bir çözüm ise, insanların gerçek ihtiyaçlarının neler olduğunu fark etmesini sağlayarak ihtiyaçlarını azaltmaktır. Bu sayede ihtiyaçları azalan insanlar zenginleşecektir. Yani herkesi zenginleştirmek mümkündür. Bizim iktisat olarak bildiğimiz bu akıma bu günlerde “Minimalizm” deniliyor. Herkesi zenginleştirebilecek böyle bir çözümü Kur’ân medeniyeti kabul eder. Mabeynlerinde sürekli İktisat Lem’asını okuyan Nur Talebelerine Minimalizmi anlatmak abes olacağından geçiyorum.

İhtiyaçlarımızı azaltarak zengin olmak, gelirlerimizi arttırmaya engel değildir. O hâlde gelirlerimizi nasıl arttıracağız. Bunun için gelir elde etme yolları arasındaki farkı çok iyi bilmeliyiz. İnsanlığın gelir elde etmek için yaptığı işleri dört sınıfa ayırmak mümkündür. Bunlar, işçiler, kendi işinin sahibi, şirket sahibi ve yatırımcıdır.

İşçiler, emeğiyle parayı takas ederler. Yani bir emek vererek karşılığında para alırlar. Maaş, ücret, yevmiye veya iş başına para alan tüm bireysel çalışanlar kime çalışırsa çalışsın işçi sınıfına girer, yani memurlar, doktorlar, boyacılar veya mühendisler. İnsan emeğinin bir sınırı olduğunu düşündüğümüzde, bireysel çalışan işçilerin kazançlarının da sınırlı olacağını anlayabiliriz. İşin başka bir boyutuysa, insanlar doğarlar, güçlenirler, zayıflarlar ve ölürler. Yani fizikî güce dayalı yapılan çalışmalardan elde edilecek kazançlar önce artar sonra sabit kalır, daha sonra azalarak biter. İlme dayalı emek böyle değildir. İlim beşikten mezara artar. Ancak bireyin ilminin sınırlı olduğu unutulmamalıdır.

Emeğiyle, parasını takas eden işçiler emeklerinin sınırı olduğunu bildiklerinden daha çok para takas edebilmek için başkalarının emeklerini kiralarlar. Bu gruba da kendi işinin sahibi diyoruz. Ancak ne kadar çok emek kiralarsanız o kadar yönetim problemi oluşacaktır. Emeği kiralayan, emeği kiralanandan daha çok çalışacaktır. Çünkü denetleme ve yönetme işi zorlaşacaktır. İşin başında durması gerekecek ve ihtiyarladıkça azalan enerjisi gelirlerinin azalmasına neden olacaktır.

Şirket sahibi, bir önceki gruptan çok farklıdır. Şirket sahibinin şahıslardan bağımsız çalışan bir sistemi vardır. Çalışan sistemi profesyoneller yönetir ve sahibinin işin başında olmasına ihtiyaç yoktur. Sahibi ihtiyar olsa, genç olsa, dünyada olsa ahirette olsa fark etmez şirket kazanmaya devam eder. En az on beş günde bir İhlas Risalesi okuyan Nur Talebelerine şirketin faydalarını anlatmaya gerek yoktur, geçiyorum.

Şirket sahibi olmak çok avantajlıdır, ancak çalışan bir sistem kurabilmek çok zordur. Üzerinde çok çalışmak, profesyonellerden yardım almak gerekir. Herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu kadar emek vererek çalışan bir sistem kurmak yerine çalışan bir sisteme ortak olan kişiye “Yatırımcı” denir. Ortaklığını arttırdıkça kazancı artacaktır. Artık kazancı emeğinden bağımsız hâle gelmiş olacaktır.

İktisat sayesinde, gerçekten ihtiyacımız olmayan şeylere sermayemizi harcamayı terk ettiğimizde elimize geçen sermayeyi nasıl değerlendireceğimiz sorusuyla karşılaşırız. Burada birinci kural sermayeyi kaybetmemektir. Ondan sonra sermayeyi arttırmak için yatırım yapılabilir. Ancak spekülasyon ve ponzinin yatırımdan çok farklı şeyler olduğunu bilmek gerekir.

Ponzi, para kazanmak için insanların para yatırdığı ve kazandıkça diğerlerinin de o işe heveslendiği sürekli olarak yükseleceği düşünülen sistemlerdir. Ancak buradaki fiyat yükselişleri satın alınan şeyin değerinin arttığından değil, sürekli yeni kişilerin o şeyi talep etmesinden kaynaklanır. Talep ebediyen süremeyeceği için, talebin kesildiği yerde çok büyük kayıplara neden olacaktır.

Spekülasyon ise piyasadaki fiyat hareketlerini tahmin etmeye çalışarak bir şeyi ucuzken alıp pahalıyken satmaktır. Kulağa çok kolay gibi gelen bu sistemle zengin olan sayılı profesyonelin haricinde çoğunluk elindeki sermayesinden olmaktadır. Bu sayılı profesyoneller dahi birçok defa batıp çıkarak zengin olmuştur. Piyasadaki fiyatı etkileyen bir çok değişkeni tahmin etmek sanılandan çok zordur. Bu yolla sürdürülebilir kazanç elde etme ihtimali sanılandan çok zordur.

Yatırım ise ponzi ve spekülasyondan çok farklıdır. Yatırım, çalışan bir sisteme ortak olmaktır. Bu sistemler insanlara faydalı ürünler üreten şirketlerdir. Doğru şirketlere yapılan yatırımlar uzun vadede kazanç sağlayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bu şirketin ürettiği hizmetin helâl olmasıdır. Dünyanın en zenginleri yatırımcılardır. Sürdürülebilir şekilde enflasyondan arındırılmış yıllık yüzde yirmi kazanç elde etmiş olanlar vardır. Bu rakam size çok düşük gelebilir ancak bileşik getiri sayesinde yüzde yirmi net kazanç sizi dünyanın en zengini yapabilir. Bu miktara birçok kişinin ulaşması mümkün olmasa bile bu miktarın üçte biri bile sermayenizi çok arttırmanızı netice verecektir. Doğru bir risk yönetimiyle kazanç ihtimali çok yüksektir.

Yıllık net yüzde yirmi sürdürülebilir kazanç, insanı dünyanın en zengini yapıyorsa, bu durumda bu orandan daha fazla kazanç vaadeden araçlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Muhtemelen para kaybedeceksinizdir.

Onun içindir ki dünyevi ve uhrevi saadetin yolu maddi/manevi şirketlere ortak olmakla elde edilir. Akıllı insan sınırlı sermayesini zayi etmeyip, doğru yerlere yatırarak onu arttırabilen insandır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*