Sosyal medya ilişkilerimizin neresinde?

Gelişen teknolojinin katkılarıyla yüzyıllardır kullandığımız basılı medyanın üstüne konulan sesli ve görsel yayın organlarından bile daha geniş bir kullanım ağı var bugün sosyal medyanın. Peki, nedir sosyal medya? Günümüzde internet vasıtasıyla kullandığımız her türlü iletişim organını sosyal medyanın bir parçası olarak düşünebiliriz. Örneğin şu anda bu yazıyı, derginizi elinize alarak da okuyor olabilirsiniz, derginizin sosyal medya hesabından gördüğünüz linke tıklayarak da okuyor olabilirsiniz. Bu dergiye katkı sunanlar olarak bizler size bir fikir ulaştırmak istedik ve bunun için hem basılı hem de sosyal medyayı kullandık, diyebiliriz. Günümüzün kaçınılmaz olgusu sosyal medyanın insanlar arasındaki iletişime ve sosyal hayatımıza hem olumlu hem de olumsuz etkileri vardır.

Medya bir iletişim aracı olduğuna göre sosyal medyanın olumlu yönlerinden birincisi, haberleşmeye olan katkısı diyebiliriz. Bütün iletişim araçları en başından beri kullanıcılarının mekânsal farklılığını ortadan kaldırmayı amaçlar. Sosyal medya mekânı olduğu gibi zamanı da bir eder ve sanki herkes o zamanda, o yerde birlikteymişçesine bilgi aktarımına imkân verir. Özellikle herkesin eline canlı yayın yapma imkânını verdiğinden beri bizim için özel olan herhangi bir ânı kaçırma ihtimalimiz çok azaldı. Hani hep deriz ya gazetemiz bizler için günlük bir lâhika mektubudur. Evlenenlerin, çocuğu olanların, hasta olanların, vefat edenlerin kısacası birbirimizin haberini aldığımız bir platformdur aynı zamanda. Buna ek olarak bugün sosyal medya ile birbirimizden anlık olarak haber alabiliyor, hattâ dediğim gibi birbirimizin yanındaymışçasına hissedebiliyoruz. Çok uzaktaki bir dostumuzun nikâhında canlı olarak bulunabiliyoruz. Beğeniyle takip ettiğimiz bir kişinin seminerine, üzerinden saatler ve günler geçmiş olsa da katılıp ondan istifade edebiliyoruz. Bayramlar, özel günler ve gecelerde dünyanın diğer ucundaki bir sevdiğimizi dahi es geçmeden herkese anında ulaşıp tebrikte bulunabiliyoruz. Âdeta Cennette istediğimiz yer ve kişiye anında ulaşabilecek olma hâlinin bir misalini yaşıyor gibiyiz. Ne enteresan değil mi? Çok sınırlı kaynaklarıyla birlikte sınırsız acziyeti ve fakriyeti olan insan için maddî kapasitesinin epey üstünde bir gelişmişlik düzeyi. Bütün bunların insanlar arası ilişkilere ve toplum hayatına olumlu etkileri yok sayılamaz. Her şeyin aşırısı zararlı iken bir tek irtibatta olmanın aşırı derecede tavsiye ediliyor olmasından, birbirimizden ne kadar haberdar olursak o kadar iyi olacağı yorumunu çıkarmak yanlış olmasa gerek.

Peki, iyi oluyor mu gerçekten? İletişim ağı bu kadar gelişmiş olmasına rağmen sosyal hayatımız hâlâ kaotik. Sosyal medya belki haberleşmenin niceliği noktasında insana çok fırsatlar veriyor olabilir; ancak belli ki iletişimin kalitesi noktasında hâlâ bazı problemler söz konusu. Bunları teknik eksiklik ve kusurlardan ziyade bizim kullanım şeklimizle ilgili olarak düşünmek daha doğru olur. İnsanlarla irtibatımızda zaman ve mekân kısıtlılığını ortadan kaldıracak vasıtalara sahip olmak çok güzel; lâkin bu vasıtaların zaman içerisinde yüz yüze ve hattâ telefonla iletişimin önüne geçiyor olması iyi değil. İlişkilerin daha yüzeysel yaşanmasına neden olan bu durum, bence sosyal medya organlarını aktif kullanıyor olmanın bir vartası. Dost ve akrabalarımın hayatlarını sosyal medya hesapları sayesinde o kadar iyi takip ediyorum ki sanki sürekli birlikteymişiz gibi hayatlarında olup bitenlerden haberdar oluyorum. Ve bazen durup kendime “Ben bu kişiyle en son ne zaman görüşüp konuştum?” diye sorduğumda cevabını veremiyorum. Sanki her an konuşuyoruz gibi; ama aslında uzun süredir konuşmamışız. Onun hakkında bilgiye herkes kadar, herkese yansıttığı kadar sahibim. Ama birebir iletişimde biliyorum ki benimle daha fazlasını, belki hemen öncesi ve sonrasını, onu yaşarken hangi duyguyla beraber olduğunu da paylaşacak ve ben de onunla paylaşacağım. Özel gün ve gecelerde toplu halde atılan mesajlar, gruplara gönderilen mesajlar bile artık geride kaldı diyebilirim. Sosyal medya hesaplarından atılan hikâyelerle tebrikler iletiliyor. Aslında bu bir anlamda “Beni takip edenin bayramı kutlu olsun” demek. Elbette bu niyetle paylaşmıyoruz; ancak bilinçdışımızda yer alan tanıdığımız hemen herkesin sosyal medyada hikâyelere bakıyor olduğu mesajı sebebiyle yapıyoruz bunu belki de. Ancak hikâyeler üzerinden bayramlaştığımız kimselerle ne zaman ve nasıl yakın bir ilişki kuracağız? Bu özel günler tam da dostluğu hissetmek, samimiyeti pekiştirmek için bir fırsat olarak dinimiz ve atalarımız tarafından gelenekselleştirilmiş değil miydi? Açıkçası ben bazen tebrik mesajlarına cevap atmaktan yorulduğumu hissediyorum. Bin kişiyle sosyal medya üzerinden yüzeysel bayramlaşmak yerine on kişiyle samimane ve candan görüşmeler yapmayı ruhum arzuluyor. Diğer türlü birçok kimseyle hem yakın hem çok uzak olma hâli insanın etrafını kalabalıklaştırırken içinde gittikçe daha fazla yalnızlaşmasına neden oluyor. Kısacası bizim kullanım şeklimize göre sosyal medya insanlar arasında hızlı fakat zayıf bir bağlantı sağlayan bir araca dönüşebilir.

Sonuç olarak, zamanın bizi getirdiği yerden geri dönemeyiz. Kaçınamadıklarımızı bizim için en işlevsel olacak, daha anlamlı bir hayata hizmet edecek şekilde dünyamızda tutmaksa bizim elimizde. Son bir buçuk yıldır yaşadıklarımız bize ihmal ettiğimiz bazı şeylerin eksikliğini daha güçlü hissettirmiştir. Yüz yüze, diz dize görüşmenin bize kazandırdığı derin muhabbeti tatmak için daha fazla şevk duyuyoruzdur artık. Bununla birlikte eskiden olduğu gibi “Gözden uzak olan gönülden de uzak olur” şimdilerde geçerli bir bahane değil. Gönülleri bir etmek için zaman ve mekânları birleştiren vasıtaları da kullanabiliyor olmak önemli diye düşünüyorum.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*