Beş ay önceki bir yazımızda yaşamak istediğimiz anlamlı hayat için hızlı bir şekilde harekete geçmenin öneminden bahsetmiştik. Bu yazımızda bunu gerçekleştirmekte hayatî önemi olan bazı kavramlara dikkat çekeceğiz. Öncelikle kendimize şunu sorarak işe başlayalım: Hangi konuda harekete geçmek istiyorum? Bu sorunun cevabı benim kim olduğum ve olmak istediğimle doğrudan ilişkili olacaktır. Örneğin harekete geçmek istediğim konu aldığım eğitimle ilgili kendimi geliştireceğim birtakım davranışları kapsıyor olabilir. İleri okumalar yapmak, seminerlere katılmak, uygulama ve araştırmalar yapmak gibi… O zaman bu konuyla ilgili harekete geçme sebebim benim iyi ve donanımlı bir psikolog olmak istememdir, diyebiliriz. Eğer arkadaşlar veya akrabalar arasındaki iletişimimi güçlendirecek şekilde davranışlar ortaya koymak niyetinde isem ve uzun zamandır harekete geçmek istediğim mesele buysa, benim için sosyal olmak veya kendini ifade eden biri olmak önemli demektir. Daha fazla ibadette bulunmak yahut ibadetlerini yaparken daha ciddî ve mütefekkirâne bir hâl takınmaksa ne zamandır istediğim, bu benim daha iyi bir kul olmaya verdiğim değere işaret eder. Öyle ise kalp ve mide dairesinden başlayarak dünya dairesine kadar olan vazifelerimizde nasıl biri olmak istediğimizi bilmek, yani kendini tanımak ve keşfetmek harekete geçmenin ilk basamağını oluşturuyor.
Devam etmeden önce bir şeye vurgu yapmak istiyorum. İyi bir kul veya donanımlı bir psikolog ya da farklı yerleri keşfeden biri olmak benim için bir hedeften çok daha fazlası aslında. Çünkü hedefler ulaşılması gereken noktalardır. Ancak bahsettiklerimiz bizim yetişebileceğimiz bir noktadan ziyade hayatımızın sonuna kadar olmak istediğimiz, son nefese kadar devam eden bir süreç. Örnek vermek gerekirse Amerika’ya gitmek bir hedef iken batıya doğru gitmek bir değerdir. Çünkü dünyanın neresinde olursak olalım pusulayı batıya çevirdiğimizde gidecek bir yolumuz vardır.
Buraya kadar izah etmeye çalıştıklarımızın Bediüzzaman’ın veciz ifadelerinde nasıl şahlandığına bir bakalım: “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir.” Şevk yani herhangi bir işi gerçekleştirmek için taşıdığımız motivasyon bizi harekete geçiren ve hareketi devam ettirmemizi sağlayan araç oluyor. İşte tam da bu nedenle sahip olduğumuz değerlerimiz ve onunla alâkalı tüm hedefler bizim en temel şevk unsurlarımızı oluşturuyor, yani bineğimizi meydana getiriyor. Bahsin devamında karşılaştığımız tüm içsel engel ve düşmanlar, dikkat edilirse bizi binekten uzak tutmaya uğraşıyor. Bineğimizi, yani şevkimizi, yani hedef ve değerleri kaybedersek o yolu nasıl yürüyebiliriz, söyler misiniz?
Değerimizi bulduk, hedefimizi belirledik ve şevke atlayıp harekete geçtik. Karşımıza çıkan ilk düşman kim dersiniz? Yeis. Ümitsizliği bir duygu olarak görebiliriz. Ancak bu duygunun tek başına gelmediğini, beraberinde birçok düşünceler silsilesi de getirerek bizi durdurup yola devam etmede kuvve-i maneviyemizi kırdığını söylemem gerekiyor. Herkesin kendi hayatıyla ilişkili bir üslupla zihnine gelen bu düşünceleri fark edebilirsek yeisin bizi ne yolla alt ettiğini ve şevkimizi kırdığını görebiliriz.
“Nasıl olsa işe yaramayacak.”
“Benden daha iyileri var, onları asla geçemem.”
“Ne kadar çaba göstersem de olmuyor.”
“Bununla uğraşmanın bana bi faydası yok.”
“Herkes bunu başaracak değil ya, ben de onlardanım.”
“Ben yapamam. Yapamıyorum, elimde değil.”
“Bu zamana kadar yaptım da ne oldu? Yapsam ne yapmasam ne!”
“Sonra yaparım.”
Bunlar yeisin bana karşı sarf ettiği cümlelerden sadece birkaçı. Herbiri kendi zamanında ortaya çıkıp beni şevk bineğimden biraz daha uzaklaştırıyor ve artık tamamen hareketsiz konuma getiriyor. Buna mukabil en başta ve her daim aklımızda tutmamız gereken şeyin, “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.” ayeti olduğunu söylüyor Bediüzzaman. Ve devamında bununla birlikte bize yardımcı olabilecek pek çok düstur ve hakikate işaret ediyor.
Hani demiştik ya, yönümüzü bildikten sonra nerede olursak olalım gidecek bir yolumuz var diye. En güzeli de yolumuzu kaybettiğimiz veya bir sebeple atımızdan düşüp uzaklaştığımız yerde, tekrar pusulaya bakıp yolumuzu bulmanın ve şahlanıp tekrar harekete geçmenin mümkün olması. Yani düştüğümüz yerden kalkmak, öldüğümüz noktada dirilmek ve tekrar harekete geçmek sadece ve sadece kim olmak istediğimizi tekrar hatırlamaya bağlı. Ve elbette o yolu istikametle yürüyebileceğimize dair taşıdığımız kuvvetli ümide. Bütün bunları tefekkür ettikten sonra, hangi konuda dirilmeye karar verdin bakalım?
İlk yorumu siz yazın