Bir pozitifin serencamı

Herkese merhabalar çok sevgili Genç Yorum okurları! Böyle bir küs bir barışık gibi oldu, geçen ay yazabilseydim size yeni işimden, ilk anaokulu öğretmenliği tecrübelerimden bahsedecektim, ama planlarımda hiç olmayan bir şey oldu ve 1,5 seneyi geçen onurlu mücadelemin nihayetinde Covid-19 pozitif oldum. Hayatımda ilk defa pozitif bir insan olmanın zararını görüyorum. Ve inanın ki gerçekten hiç beklemediğiniz bir anda oluyor kuzum. Yeni dönemin başlamasına iki hafta kala, tüm hazırlıkların hız kesmeden devam ettiği bir dönemde çat diye tat ve koku kaybı yaşadığınızda “Klima çarptı beni ya, derste de biraz fazla bağırdım boğazım tahriş oldu, soğuk algınlığı geçiriyorum grip bile değil herhangi bir bulaşıcılığı yok” sözleriniz ansızın boşlukta asılı kalıyor. O andan sonra yapılacak tek şey sabah soğuk algınlığınız için ilaç yazsın diye gittiğiniz ama azar işitip geri döndüğünüz aile hekimine olan sinirinizi bir kenara bırakıp test olmak arkadaşlar.

Sağlık sektöründe çalışan tüm vatandaşlara olağanüstü bir saygı duyduğum ve asla hedef göstermek istemediğim bir süreçten geçiyoruz. Ama Allah kimseyi aile hekimine düşürmesin. Bunu söylemekte bir beis görmüyorum sonuçta hasta olmadıkça aile hekimine gitmiyoruz. Hasta olmanızı istemediğim için söylüyorum tamamen. Yüzde yüz iyi niyet, saf bir sevgi. Ama ben her hasta olduğumda sağlık çalışanlarından azar işitmekten gerçekten bıktım. Vallahi usanç geldi. Sağlık ocağıymış üniversite hastanesiymiş hiç fark etmiyor. Danışmadan binada çalışan temizlik görevlisine kadar herkes aşırı gergin ve kızgın. Kim kızdırıyor bu insanları? Bakın 10 ay hizmet sektöründe, çağrı merkezinde çalıştım, kimseye hakaret etmedim, dalga geçmedim, azarlamadım. Ve emin olun çok fazla omuzlarından sıkıca tutup “Kendine gel, aklını kullan!” demek istediğim müşterim oldu. Ama öyle yapmadım. Kiminle konuşursam konuşayım her zaman önce dinledim, sonra “Tamam merak etmeyin ben size yardımcı olacağım” deyip elimden geleni yaptım.

Zor bir şey değil, iletişim kurmaya çalışmamız lazım. Bunu yapmayınca iletişim kurmuş olmuyoruz, itişip kakışmış oluyoruz sadece. Ne zaman hastaneye gitsem ve birilerine bir şey sorsam sadece itilip kakılıyorum asla düzgün bir cevap alamıyorum. Halbuki konuşmadan önce bir dinleseler ben anlatacağım derdimi. Vezneye gidiyorum daha sorumu bitirmeden beni tersliyor. Bu insanlık değil bence. Herkes birbirine böyle davranıyor diye ben de imkânım olduğunda onların bana davrandığı gibi davranmayarak bu dünyada bir farkındalık oluşturmakla yükümlü hissediyorum kendimi aklı olan bir canlı olarak. Bu kadar yanlış olduğunu düşündüğüm bir düzende bir tarafından ben tutup farklı davranarak bir şeyleri değiştirmeye çalışmazsam gece rahat uyuyamam.

Her neyse rutin sağlık ocağı azarımı sabırla işitip eve döndükten yalnızca birkaç saat sonra mentollü boğaz pastili yerken tat ve koku duyularımı kaybettiğimi fark edince tıpış tıpış hastaneye gidip test oldum. Dışarı son çıkışım olduğunu bilemezdim. Ben içeri girdiğimde mevsim yazdı, daha çıkamadım ama çıktığımda sonbahar olacak. Allah kimseyi bir rahat nefes alıp vermekten, uçsuz bucaksız gökyüzüne doya doya bakmaktan mahrum etmesin. Neyse Allah’a şükür Ulucanlar’a değil kendi evimde karantinaya girdim. Bu kadar dramatize etmeye gerek yok her şeyi kendinize gelin.

Hemen iyi yanından bakalım isimli köşemize geçiyoruz ve bu olaya da iyi yönünden bakıyoruz. Çünkü aksi halde başımıza gelen tüm kötü şeyler sadece başımıza geldiğiyle kalır. Ancak biz onlardan ders çıkarabilirsek ve iyi yanlarını görmeye çalışırsak kötü şeyler yaşamamızın bir anlamı olabilir. Mesela bu hastalığın ilk iyi yanı tabiî ki de hastalığın sevabını alacak olmamız. Hz. Eyüp’ün münacatını her okuduğunda hasta olmak için dua eden 10 yaşındaki Feyzanur bu durumdan çok memnun. Dua ve şükür vakti gelmiş Allah bunu haber veriyor, ne mutlu bana.

İkinci iyi yanı, bir işten istifa ettiğim gibi diğerine başladığım, bayramlarda bile mesai yapıp hiç dinlenemediğim için şikâyet ettiğim, “Haftaya okul başlıyor bu vakitten sonra mümkün değil tatil yapamam” dediğim bir sırada bedavadan 14 gün tatilim oldu. Öyle güzel dinlendim ki, uyumaktan yoruldum yani mutluluğumu anlatacak bir dil henüz insanoğlu tarafından icat edilmedi. Oldum olası hasta olmaktan çok zevk almışımdır çünkü bana sınırsız uyuma ve istediğim kadar dinlenme vizesi veriyor. İnsanların sizi nazlaması da cabası. Süper bir konsept. Teşekkürler Allah’ım. Bir yandan da tabiî ki elhamdülillah, böyle bir hastalığı biraz öksürük, biraz baş ağrısı, biraz halsizlikle ve sadece Parol içerek atlattım. Allah beterinden herkesi korusun, kimseyi sağlığının kıymetini hastalıkla anlamak zorunda bırakmasın.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*