Enes Kara üzerinden cemaatlere saldırı

“Teessür ve ıztırap karşısında kalpten bir parça kopsaydı, ‘Bir genç dinsiz olmuş’ haberi karşısında o kalbin atom zerrâtı adedince param parça olması lazım gelir.”

Zübeyir Gündüzalp

11 Ocak günü Elazığ’dan gelen elim bir haberle sarsıldık. Bozulmamış bir vicdana sahip olan herkes bu habere çok üzüldü. 21 yaşındaki tıp öğrencisi Enes Kara içine düştüğü ümitsizlik psikolojisinden kurtulamayarak yaşamamayı tercih etti. Giderken de kalanlara üzerinde düşünmeleri ve anlamaları için birçok ders verdi Enes. Ancak her olayda olduğu gibi bu elim ve mühim olayda da zahire takılıp hakikati göremeyen pek çok insan sosyal medya mecralarında bol keseden atıp tuttu. Siyasî hamaset yapanlar mı dersiniz, ailesini –gereğinden fazla– suçlayanlar mı dersiniz, cemaatler kapatılsın diye ortalığı inletenler mi dersiniz? Bizi birleştirmesi gereken böyle bir olayda dahi bu şekilde ayrışma olması, nasıl bir ahlâkî çöküntü yaşandığının bir göstergesi oldu.

Cemaat baskısı ile intihar ettiğini düşünenlere ve bunun üzerine “Cemaatler kapatılsın!” diye ortalığı inletenlere benim de söyleyecek birkaç sözüm var: Ben de üniversite okurken cemaat evinde kaldım ve eğer cemaat evinde kalmasaydım üniversite okuduğum için pişman olurdum. Üniversite bana insanî ve ahlâkî açıdan yok denecek kadar az bir değer kattı diyebilirim, ki bunları oraya gitmeden de kazanabilirdim. Cemaat evlerini, yurtlarını suçlamak yerine var olan eğitim-öğretim sistemini ve gençlere yüklenen saçma sapan roller hakkında konuşulmalı, çözümler üretilmeli. Ailenin bu konuda baskı yapması elbette doğru değil. Ancak doğru yönlendirilmeyen gençler bir bataklığa doğru sürükleniyor. Etrafındaki her şey çok cazip ama ona hiçbir katkısı yok. Anlık tatminden ibaret. Bu zamanda maddî manevî tek başına olup bir şahs-ı mânevîye dahil olmamak özellikle gençler için çok tehlikeli. Artık toptancı anlayışların bırakılması gerek. Cemaat evinde, özel yurtta veya devlet yurdunda, özel evde kalmak bir tercihtir, öyle olmalıdır. Ailelerin bu konudaki vazifesi ise akla kapı açıp iradeyi elden almamak ve evlatlarının özgür bir kul olduğunu unutmamaktır. Anne-babalar kendilerine mâlik olmadıkları gibi evlatlarının da mâliki değildir. Çünkü hiçbir kul kendi kendine mâlik değildir. Kendine mâlik olamayan başkasına nasıl olsun?

Cemaat evinde kalıp hem dünyasını hem ahiretini kurtaran binlerce genç var bu ülkede. Hâkim, savcı, doktor, mühendis, öğretmen, psikolog vs. oldular ve ülkelerinin insanına ahlâklı, dürüst ve erdemli bir şekilde hizmet ediyorlar.

Son olarak şunu da eklemek istiyorum: Cemaat evinde kalmam için beni teşvik eden, destekleyen aileme binlerce kez teşekkür ederim. “Bana hayatımın en büyük iyiliğini yaptınız.”

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*