Hedefler ve değerler

Varlık sahnesine çıkarak hayatla tanıştırılan ve bu dünya hayatında vazifelendirilen biz insanlar, emaneten verilen kayıtlı ve kısıtlı bir zamana sahip olan ömrümüzü; anlamlı ve dolu dolu şekilde yaşayabiliriz ve yaşamak da isteriz. Belki de şu an bir anket yapıyor olsam ve karşılaştığım insanlara “Hayatınızı dolu dolu ve anlamlı geçirmek ister misiniz?” diye sorsam tahminen muhataplarımın ekseri “evet” cevabını verir. Peki, bu arzu ettiğimiz “anlamlı ve dolu dolu bir hayata sahip olmak” nasıl mümkün olabilir?

Bize öğretilen şey aslında arzuladığımız hayata sahip olabilmek için kendimize hedefler koymak ve bu hedefler doğrultusunda hedefimize kitlenerek harekete geçmek ve “başarılı” olmaktır. Fakat hayatın seyrine baktığımızda, koyduğumuz hedeflerin tamamına erişebilmenin hemen hemen mümkün olmadığını pek çoğumuz hayat deneyimlerimizle fark ederiz. Gereken her şeyi yapmış olsak dahi bazen ufak bir aksilik bile bizi hedefimiz için hedeflediğimiz zamana geciktirebilir ya da belki de hedefimize hiç ulaştırmayabilir. Peki, o zaman hedeflerimize geciktiğimizde ya da belki de hiç ulaşamadığımızda arzu ettiğimiz “anlamlı ve dolu dolu hayat”tan mahrum mu kalacağız?

Bu açıdan bakıp değerlendirildiğinde hedeflerin, başarmak ya da tamamlamak istediğimiz şeyler olduğunu ve bunların geleceğe yönelik olduğunu görebiliriz ancak deneyimlerimizle değerlendirdiğimizde de hedeflerin her zaman ulaşılma kesinliğinin olmadığını anlayabiliriz. Buna karşılık hayatta sahip olduğumuz “değerler” ise dünyayla, diğer insanlarla ve kendimizle kurmak istediğimiz etkileşimin şekli için, kalbimizin derinliklerinde duyduğumuz arzulardır. Hayatta ne için mücadele etmek istediğimiz, nasıl davranmak istediğimiz, ne tip bir insan olmak istediğimiz, ne tür güçlü yönler ve uzmanlıklar geliştirebilmek istediğimizdir. Dolayısıyla her an ulaşılabilirdir, şimdi ve buradadır ve sonsuzdur. Hayatımız içerisinde gitmek istediğimiz yönler gibidirler.

Bunu, yani hedefler ve değerler arasındaki farkı belki bir pusula örneği ile daha iyi anlamamız mümkün olabilir. Değerler, pusula gibidir. Bir pusula, seyahat ederken bize yönümüzü gösterir ve bizi doğru yol üstünde tutar ve değerler de hayat yolculuğumuzda aynı şeyi yapar. Yani değerlerimiz doğrultusunda hareket etmek, belki batıya gitmek gibidir. Ne kadar batıya gidersek gidelim oraya ulaşamayız, her zaman gidilecek daha fazla yol vardır. Ancak hedefler, bu yolculukta başarmak istediğimiz şeylerdir: Batıya doğru yolculuğumuza devam ederken, görmek istediğimiz manzaralar veya tırmanmak istediğimiz dağlar gibidir. Daha hayatın içinden bir örnekle, “evlenme” ve “sevgi dolu olma” arasındaki fark ile hedef ve değer arasındaki fark da daha anlaşılır olabilir. Eğer sevgi dolu ve şefkatli olmak istiyorsak, bu bir değerdir-süreklidir; hayatımız boyunca bu şekilde davranmak isteriz ve bunu herhangi bir zamanda seçme hakkımız vardır ancak evlenmek istiyorsak, bu bir hedeftir. Bu, gerçekleştirebileceğimiz ya da belki de hiç gerçekleştiremeyeceğimiz, tamamlayamayacağımız yahut “yapılacaklar listesinden” silebileceğimiz bir şeydir. Değerler, hedeflerden daha güçlendiricidir çünkü her zaman için oradadırlar. Evlenme hedefine erişip erişemeyeceğimiz, erişsek bile hayatımızın sonuna kadar evli kalabileceğimiz garanti değildir ancak her zaman sevgi dolu ve şefkatli olma değerimiz için hareket edebiliriz. Bir eşimiz olmasa da bu geçerlidir; arkadaşlarımıza, komşularımıza, ailemize, hayvanlara, bitkilere, çevremize ve tabii ki kendimize karşı sevgi dolu ve şefkatli olabiliriz. Ayrıca birçoğumuzun isteği olan “mutluluk ya da mutlu olmak” bir değer değildir. Mutluluğu üretemeyiz ya da “aidiyet duygusu” bir değer değildir yapamayız. Büyük bir arabaya, eve, iyi bir işe, çok iyi bir eşe veya incecik bir vücuda sahip olmak da değerlerimiz değildir, hedeflerimizdir ve bize ulaşılmayı ya da ulaşılsa bile ulaşıldıktan sonra “anlamlı ve dolu dolu bir hayat sunmayı” garanti etmez.

Çok fazla hedef odaklı yaşantı süren insanlar bir şekilde kendilerini kronik bir yoksunluk ve hayal kırıklığı içerisinde bulurlar. Neden? Çünkü onlar her zaman geleceğe bakar, sürekli olarak yeni bir hedefi başarmaya çalışırlar ve sanki başaracakları bir sonraki hedef, onları kalıcı mutluluğa ve ferahlığa çıkaracak zannederler. Değerlere odaklanmış bir hayatta ise yine hedeflerimiz vardır. Ancak önemli olan her anı değerlerimize göre yaşamaktır ve bu yaklaşım, değerler her zaman orada olduğu için tatmin ve mutluluk hissine götürür.

Bu doğrultuda Bediüzzaman Said Nursî’nin Van, Diyarbakır ve Bitlis’te açmayı planladığı ve din ile fen ilimlerinin mezc edilerek talim edilmesini istediği “Medresetü’z-Zehra” hedefi için gösterdiği tavır bana çok ilham vermektedir. Üzerinde uzun yıllar çok ciddî şekilde çalıştığı, gayret gösterdiği, teferruatlı bir şekilde projesini, müfredat taslağını hazırladığı, temelini dahi attığı Medresetü’z-Zehra hedefi, zamanın şartlarından dolayı kendisinin muvaffak olamadığı bir hedeftir. Ancak muvaffak olamadığı bu hedef için çok anlaşılır ve insanî olarak her ne kadar hüzünlenmiş olsa da her türlü acıya, hüzne, tazyikata, zorluklara mukavemet göstererek ömrünün sonuna kadar ‘İslâmiyete ve insaniyete hizmet’ değeri doğrultusunda hareket etmiştir. Bu da bize hedef odaklı davranış yerine sonsuz olan değer odaklı davranışın, hayatı ne kadar anlamlı ve dolu dolu hâle getirdiğini ve bu doğrultuda hareket ederken ortaya çıkabilecek acıları da göğüsleyebilme cesaretini açıklıkla göstermektedir.

Sahip olduğumuz değerleri keşfedebilmek ve ortaya çıkarabilmek için; ölmüş olduğumuzu ve mezar taşımızda kendimizle ilgili hayatta ne için mücadele ettiğimizin, nasıl bir hayat yaşamak istediğimizin yazılacak olduğunu hayal edelim. Neler yazmasını isterdiniz? Belki “Adalet için hak mücadelesi veren Ahmet” ya da “Şefkatli ve sevgi dolu Büşra”, “Cesaretli Said”, “İnsanlara faydalı olmaya çalışan Feyza”, “Paylaşımcı evlat Ömer” gibi şeyler olabilir. Hepimizin kısıtlı zamanı var ve bu kısıtlı zamanda mezar taşımızda yazılmasını hayal ettiğimiz değerlerimiz için her an harekete geçme şansına sahibiz. Değerlerimiz doğrultusunda attığımız her adım da bu şekilde baktığımızda çok ama çok değerli.

Kaynakça:
Harris, R. (2018), Act’i Kolay Öğrenmek
Tarihçe-i Hayat, Sayfa 557.

1 Yorum

  1. Değerlerimize ve hedeflerimize daha doğru bakıp, değerler ve hedeflerimizi birbirinden ayırmamıza yardımcı olan çok güzel, akıcı bir yazı olmuş. Emeğinize, yüreğinize ve kaleminize sağlık. Daha nice farklı bakış açıları kazandıracağınız güzel yazılar yazmak nasip olsun inşallah..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*