Gençler göreve hazır mı?

Nurlar’dan öğreniyoruz ki: İnsan bir yolcudur.

Yolculuk ise; ruhlar âleminden başlayıp, anne karnından, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden geçip; Cennet veya Cehennemle sonuçlanacak uzun bir sefer. Ömür sermayesi pek az; dünyada yapılacak lüzumlu işler ise, pek çok.

Gençlik bu yolculuğun belki de en önemli safhası.

İ’lâ-yı kelimetullah davasını güncellemek

Hedefimiz önce iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak. İlim ve ahlâk ile donanmak. Sonra iman hizmetlerinde ve işimizde başarılı olmak.

Nesilden nesile aktarılan ve Allah’ın dininin ve tevhid inancının yüceltilip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen gayret ve faaliyetleri ifade eden İ’lâ-yı Kelimetullah davasını omuzlamak… İ’lâ-yı Kelimetullahı maddeten terakkî ve teknolojik donanım ile güncelleyip bilgiye yatırım yapmak… Bayrak yarışında, bayrağın sevgi ve saygı içinde devir-teslimi…

Şefkat engel olmamalı

Mesele ‘büyüklerimiz’ açısından ayrı, gençler açısından ayrı.

İnsanlar, kendi yapamadıklarını çocuklarından ve gençlerden mi bekliyor acaba? Kendi yaptıklarını çocuklarının da tekrar etmesini mi istiyorlar?

Bu dijital çağda, yeni nesle geleneksel metotlarla ulaşmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Ahirzamanda imansızlık cereyanları gençliğin imanını çalmaya devam ederken, kendi gençliğimizi dahi korumakta zorlanıyoruz.

Hz. Ali’nin (ra) “Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin” dediğini biliriz. Ama yaptıklarımız bu prensibe ne kadar uygun? Gençlere yetki ve sorumluluk verme hususunda yeniliğe ne kadar açığız?

Anne-babaların şefkat ve merhameti, gençlerin maharetini sergilemesine engel olmamalı, bilakis teşvik etmelidir. Evet; hayatın âfetlerine karşı onlara sığınak olalım. Sevgi ve desteğimizi hissettirelim. Ancak üzerlerinde gereksiz titremelerle onların güneşine gölge, yağmuruna perde olmayalım.

Asr-ı Saadetten günümüze

Gençlere güvenimizi, onlara sorumluluk ve yetkiler vererek gösterelim. Bilgi ve becerilerinin gelişmesi için, yapabilecekleri konularda onlara fırsat tanıyalım.

Peygamber Efendimiz (asm) İslam’ı anlatması için öğretmen isteyen Medine’ye; Hz. Ebubekir, Ömer (ra) gibi yaşça büyükleri değil, çok genç olan Hz. Musab’ı (ra) görevlendirdi.

Fatih İstanbul’u fethettiğinde sadece 21 yaşındaydı. Bediüzzaman’ın etrafında pervane olanlara baktığımızda çok sayıda gençleri görüyoruz.

İnsanlık icabı, yanlışlıklar yapabileceklerini peşinen kabullenip, düzeltmeyi göze alarak gençlere görev verelim. Tecrübe dediğimiz de; yapılan yanlışlardan çıkarılan dersler değil mi zaten?

“O daha çocuk, yapamaz…” zihniyeti ile bir yere varmak mümkün değil. Kendi gençliğimizi hatırlayalım. Hangi insan mükemmele birdenbire ulaştı ki?..

Mükemmeliyetçilik hata yapma korkusu getirir, insanın elini kolunu bağlar, ümitsizliğe düşürür.

Gençlere fırsat tanımak

Peki, gençler göreve hazır mı? Fırsat vermeden bilemeyiz ki!

Gençleri en iyi anlayacak ve onlarla anlaşacak kesim, yine gençlerdir. ‘Kuşak çatışması’ dediğimiz şey zamanın getirdiği şartların değişmesinden kaynaklanıyor. Yaşlılar anlayışla, gençler saygıyla bu meseleyi çözebilir.

Evet gençler güçlü, içlerinde muazzam bir enerji ve mücadele azmi var. Gençlerimizin kendisini yetiştirebileceği alanlar açılmalı, her alanda teşvik edilmeli. Gençlerin enerjisi ağabey ve ablalarımızın tecrübesiyle harmanlanarak, gençlerimiz Risale-i Nur hizmetlerinde istihdam edilmelidir.

Kutlu görev

İnsanlığın manevî buhranlarının tamamına çare sunan Kur’ân tefsiri Risale-i Nur hakikatlerini sosyal medya dahil tüm alanları kullanarak insanlara ulaştırmakla görevliyiz. Zor, ama kutlu bir görev!

Zorluklar aşılmak için vardır. Güçlükler sıradan insanları bile, sıra dışı yolculuklara hazırlar. Bizi heyecanlandıran ve devam etmemizi sağlayan; gönlümüzdeki davamız ve imanımızla hadiselere meydan okuma gücümüzdür.

Üstadımız Bediüzzaman’ın gayret ve heyecanı; halkın her kesiminden makes bulmuş. Tek başına çıktığı bu kutlu yolda, tüm engellere rağmen yazdığı eserlerle tüm insanlığa yol göstermeye devam ediyor. Bize düşen, bu eserlerin muhtaç gönüllere ulaşmasında elçi olmak…

Açık denizlere açılmak!

Öyleyse; ey gençler!

“Ben de bu davaya gönül verip, insanlığa bir şeyler sunabilmeliyim” diyorsanız; çözün düğümlerinizi, kırın alışkanlıklarınızı.

Limanlar gemiler için güvenli olsa bile; onlar limanda beklesin diye değil, açık denizlere açılsın diye yapılmışlar.

Siz de güvenli sandığınız limanlardan uzaklara açılın. Rüzgârları yakalayın. Cesur olun. Dev dalgalar gözünüzü korkutmasın. Konforunu bozmayan, yeni keşifler yapamaz. Vira Bismillah!

İstişare ve ortak akıl

Bir gaye-i hayaliniz olsun. Hedefinize doğru; ilme, irfana, kitaba doğru koşun. Yeni hizmet alanları açın, yeni dostluklar kurun, yeni dünyalar keşfedin!.. İstişare ile ortak aklı, gençlik enerjisi ile tecrübeyi birleştirin.

Allah mücadele azminizi ve insanlığa hizmet aşkınızı gür ırmaklar gibi çoğaltsın. Ömür olduğu sürece iyiye, güzele, doğruya yürümeye ve bunlar için mücadele etmeye devam. Allah bize çekemeyeceğimizden fazlasını yüklemez ve her sıkıntıya yetecek sabrı ihsan etmiş.

Bilgili, adil ve hür gençlik

Gençler… Uydu insan değil, hür ve bilgiyle donanımlı, hak ve hukuka sahip çıkan, realist düşünen, “nefis her kötülüğü istemesine rağmen” irade terbiyesi ile zaaflarının üstesinden gelebilen gençler geleceği inşa edecek. Barış ve huzur iklimini yaşayıp yaşatacaklar inşaallah.

Çağını ve olayları doğru okuyan, ferasetli, cesaretli ve vizyon sahibi, hizmete talip genç kardeşim.

Yolun açık olsun. Allah muvaffak etsin!

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*