Taşa yazı yazanlar

Gençlik… Ömrün en verimli zamanları. Hayatın en dolu dolu yaşanacağı, ruhun arzularına bedenin cevap verebildiği zamanlar. Her bir ânı ahiret nokta-i nazarında dolu dolu geçirilesi zamanlar. Bu zamanları Allah’ın dilediği bir şekilde geçirmek de, geçirememek de bizim ellerimizde. Gençlik zamanında yapılacak hayır ve hasenatın karşılığı ileri yaşlarda yapılanlardan daha kıymetli olacak ki hadis-i şerifte kıyamet günü gençliğin nerede kullanıldığından kişinin hesaba çekileceği ifade ediliyor. Kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelenecekler arasında Allah’a ibadet ile yetişen gençler sıralanıyor. Verilen bu kıymet aslında gençlerin iman hizmeti hususunda geleceğin mimarları olmalarından kaynaklanıyor. Gençlikteki enerji, üretkenlik, hareketlilik ve dinamizm ile bir toplum geleceğini inşa ediyor.

Gençlerin iman hizmetinde nokta-i istinadı olacak bir takım örneklere ihtiyaç duyduğu da bir gerçek. Bu örnekler için başımızı çevirip Asr-ı Saadete baktığımızda hüsn-ü misal olarak Rasulullah’ın (asm) yanında birbirinden heyecanlı, cesaretli, hamiyetperver olan gençler görürüz. Canını onun uğrunda tehlikeye atan, belki de ailesinin kendisinden yüz çevirmesine, maddî ve manevî desteğini kesmesine bakmadan Allah için mücadele eden gençler: Hz. Ömer, Hz. Ali, Musab bin Umeyr. Zeyd bin Harise, Enes bin Malik, Muaz bin Cebel, Üsame bin Zeyd, Hz. Zeynep, Hz. Esma, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve daha nicesi. Rasulullah’ın (asm) etrafında dine, İslâm’a hizmet eden bu gençlerin ortak bir paydası var: Hamiyet ve sadakat. İslâm’ı yaymak, insanların imanını kurtarmak için himmeti yüksek olan bu gençler dinlerine, Kur’ân’a ve Rasulullah’ın (asm) öğrettiklerine ne kadar sadık olduklarını hayatlarıyla göstermişler. Dünya hayatı yerine ahiret yurdunu, Rabbimizin rızasını esas maksat yaparak yaşamış ve bizlere örnek olmuşlar, iman hizmetinin bu yaşlarda nasıl yapılacağına dair bizler için birer numune-i imtisal teşkil etmişler. Kalp, akıl, ruh, dimağ bütün hassa ve duygularıyla bir noktaya odaklanmış ve derd-i maişet için dünyanın kırılacak cam şişelerine tenezzül etmeyerek dünya tarlasında ahiret için mahsulat yetiştirmişler. Canlarını ve mallarını karşılığında Cenneti almak suretiyle Rablerine satarak kârlı birer ticaret yaptıklarını hayat serencamları bizlere anlatmaktadır.

Bu ticaretten kazançlı çıkan genç Sahabe efendilerimizden biri Hz. Ali’ydi (ra). Gençlerin iman hizmeti noktasında örnek alacağı pek çok vasfı hayatında barındıran Hz. Ali (ra), koşulsuz küçük yaşta Müslüman olarak İslâmiyet’in altın sayfalarına adını yazdırmıştı. Beş yaşından beri Rasulullah’ın (asm) yanında himayesinde büyüyen Hz. Ali (ra), gençliğin en güzel zamanlarını Allah için ibadet, taat ve cihad ile geçirmiş Rasulullah’ın (asm) vahiy kâtipliğini yapmıştı. Medine’ye hicret öncesi Rasulullah (asm) onu kendi evinde bırakarak kendisindeki emanetleri sahiplerine teslim edip öyle hicret etmesini emretmişti. Bu özelliği ile Hz. Ali (ra) sadakat, cesaret özelliklerine sahip olduğunu ortaya koyuyordu. Bir başka sadakat özelliğini, Hudeybiye Anlaşmasının yazıcısı olduğu hengâmda müşriklerin “Muhammedü’r-Rasûlullah” yazısını silmek istemesinde göstermişti. Müşrikler “Muhammed’in Resul olduğunu kabul etsek zaten Müslüman oluruz. Biz bu ifadeyi kabul etmiyor, Muhammed bin Abdullah yazılmasını istiyoruz.” demeleri üzerine bu ifadeyi silmeyeceğini söylemiş ve silmemişti. Rasulullah (asm) Efendimiz bana göster, ben sileyim diyerek o ifadeyi kendisi silmiş ve oraya onların dediği gibi yazmasını istemişti. Hayber’de ağır demir kapıyı kalkan gibi kullanarak zaferin kazanılmasına büyük bir katkı sağlayarak şecaat örneği sergilemişti.

Örnek alınası Sahabe efendilerimizden bir diğeri Muaz bin Cebel’di (ra). Rasulullah (asm) Hz. Muaz’ı (ra) Yemen’e vali tayin ettiğinde henüz yirmili yaşlarındaydı. Rasulullah (asm) onu bizzat kendileri şehir çıkışına kadar uğurlamış, herkesçe malum olan “Gittiğin yerde ne ile hükmedeceksin?” sorusu karşısında istediği cevapla karşılaşmanın memnuniyeti mübarek simasında okunmuştu. Hz. Muaz (ra), Rasulullah’ın (asm) yanında çokça bulunmaya gayret ederek merak ettiği konularda sorarak öğrenmeye çalışmıştı. Rasulullah’ın (asm) kendilerinden Kur’ân öğrenilmesini tavsiye ettiği dört kişi arasına ismini yazdırmış, helal haramı çok iyi bilen bir şahsiyet olması noktasında Rasulullah’ın (asm) iltifatına mazhar olmuştu.

İlim sahibi olmak da genç Sahabe efendilerimizin özelliklerinden biriydi. Yine henüz yirmili yaşlarında olan Cafer bin Ebu Talib’in (ra) Habeşistan’a hicret edip Habeş Kralı Necaşi ve etrafındakilere İslâm’ı veciz bir şekilde anlatacak kadar bilgi sahibi olması, davasına karşı sağlam inancı herkesin dikkatini çekmiş, kendisine karşı saygı, İslâmiyet’e karşı merak uyandırmıştı.

İman hizmetinde örnek olan numune-i imtisal Sahabe efendilerimiz arasında yer alan Hz. Musab, gençlik dönemlerinde dünya nimetlerinin elinde olduğu bir genç; güzellik, zenginlik, soyluluk… Annesi ona o kadar düşkün ki ayakkabıları başka şehirden, sürdüğü kokular başka bir şehirden getirtiliyordu. Akranları arasında en müferreh, rahat hayatı belki de o yaşıyordu. Ama Rasulullah’a (asm) iman edince bu nimetleri elinin tersiyle iterek ailesine rağmen İslâm’ın güzelliklerini bu saydıklarımıza tercih ediyordu. Hz. Musab (ra) Medine’ye gönderilen ilk muallimdi. Medine’ye giderek İslâm’ı anlatıyor ve pek çok insanın ihtida etmesine vesile oluyordu. Uhud Savaşında canını Allah için feda ederek şehitlik mertebesine erişip, bizlere kişinin himmeti kadar kıymet kazandığının örneğini gösteriyordu.

Yeni doğan İslâmiyet güneşinin genç dimağlardaki yansımasını diri tutmak için Rabbimiz Kehf Suresindeki Ashab-ı Kehf gençlerini onlara örnek getirmişti. Ashab-ı Kehf ile beraber bizler için Asr-ı Saadetin gençleri de birer örnek teşkil ederek rehber olmalı. Bu din onların omuzlarında yükseldi. Yeni gelen genç nesillerin bu davayı devralıp genç Sahabe efendilerimizin yolundan giderek iman hizmetinin bir ucundan tutmaları gerekmekte. Sahabe efendilerimiz vahyin inşâsında sorumluluk aldılar, bu zamandaki gençlerin ise vahyin ikamesi için çabalamaları gerekiyor. Sahabe efendilerimizde bulunan vefa, hamiyet, sadakat, cesaret, ilim, davasında sebat hakikatlerini örnek alarak bu çağın Müslüman gençleri iman hizmetlerinde durmadan yürüyebilecek; böylelikle İslâm davasındaki gayretleri ahirette bâkî meyveler verecek. Gençlikte yapılan hayırlı ameller taşa yazılarak inşaallah bir daha yok olmayacak şekilde bâkî kalacak.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*