Yirmili yollar

Ben küçükken birisi yaşının yirmilerde olduğunu söylediğinde gözüme çok büyük gelirdi. Sanki hayatın büyük merhalelerini kat etmiş uzun yollardan geçmiş ve bugünlere gelip yaşım yirmi bilmem kaç demiş gibi düşünürdüm. Ne zaman ki ben de yirmili yaşlara geldim o zaman yola daha yeni koyulduğumu, yola baktığımda engebelerle, tuzaklarla dolu olduğunu, günler ardı sıra geçip giderken yolda ilerlemenin o kadar da kolay olmadığını fark ettim. O gözümde büyüttüğüm büyümeyi yaşarken çoğu kere sevemedim. “Neyse alıştım, yolda aslında güzel manzaralar da var, biraz onları da seyredeyim” deyip devam ederken yine yoruldum, durdum, devam ettim, tökezledim, düştüm kalkmaya çalışırken yine düştüm, kalktım devam ettim ve yolda oldukça anladım ki yaşlar aslında sadece benim algımla ona bazı anlamlar atfettiğim bir kavram.

Ellili yaşlara da gelsem yoldaki engebeler ortadan kalkmayacak, hâlâ görmediğim bir taş beni tökezletip düşürebilecek ama tahminen yolda rotamı saptamak, kaybolmamak için elimde olan pusulamı kullanırken daha mahir olacağım, bazı yolları düşe kalka ilerleyip geride bıraktığım için hangi tarafa meyledersem karşıma neler çıkabileceği ile ilgili doğru tahminlerim artacak ama tahminlerimi doğrulamak için de yine yolda olmam gerekecek.

Yirmili yaşlarımızdayken yolculuk boyunca bize lazım olacak pusula kullanma ustalığında henüz yeni ama çok kıymetli tecrübeler kazanıyoruz. Ancak biz tecrübe kazanırken daha tecrübeli olduğunu söyleyen bazıları, kendi tecrübeleriyle bizimkini mukayese edip “Ben senin yaşındayken evlendim, ev aldım, çocuklarım vardı, şu kadar yıldır çalışıyordum” deyip sanki yolculuk zamanlaması yalnız kendilerininki gibi olması gerekiyormuşçasına söylemlerde bulunabiliyor.

Bunlar bitiyor, mutluluk burda, mutluluk şurdacılar karşımıza çıkıp durmadan mutluluk hedefleri koymaya çalışıyorlar. Hayatta tek deneyimlenmesi gerekenin mutluluk, haz, keyif olduğu hezeyanına zihinlerimizi kaptırıp hedeflerinin aslında bir tuzak olduğunu fark ettirmeden bunu yapıyor gibiler. Tüm bu seslerle yola devam etmek zaten meşakkatli olan yolculuğu daha da zorlaştırıyor. Bu sesler konuşup dursa da aldırış etmeden, yolumuza başkalarının koymak istediği engebeleri koymadan da devam edebiliriz. Çünkü yürüdüğümüz yol kendimizin ve bu yolu bizim yerimize yürüyecek başka hiç kimse yok. Belki çok kıymetli yol arkadaşlarımız var ancak onlar da kendi yolunu yürümek mecburiyetindeler.

Bu yolculukta yazacağımız yol hikâyelerinin baş kahramanı kendimiziz. Az gider uz gider dere tepe düz gideriz, ama baş kahraman olarak nasıl bir hikâye bırakmak istiyorsak o doğrultuda adım atabiliriz. Adımlarımızda da pusulamızdan faydalanırız. Pusula kullanma ustalarından öğrendiğimiz bilgileri, deneyimleri, tecrübeleri de heybemize katıp; sabavetten küçük adımlarla başladığımız yolculuğumuzu gençlik, ihtiyarlık, kabir ve haşirden geçip ebede kadar devam ettiririz.

Rotamızı kendimiz için değerli ve anlamlı yolların doğrultusunda belirlemek sanırım yolculukta yapabileceğimiz en önemli şey. Bunu yaparken bazen yolumuzu şaşırdığımız olabilir bazen de takılıp düşebiliriz, ama unutmayalım rota yeniden oluşturulabilir. Yeter ki elimizdeki pusulamızı kaybetmeyelim ve onu kullanma ustalığını öğrenmekten hiç vazgeçmeyelim.

1 Yorum

  1. Düşüncelerimize tercüman olmuş samimi, içten bir yazı olmuş. Rabbim pusulamızı doğru kullanmayı nasip etsin. Yüreğinize sağlık👏🏻

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*