Nikbin olunuz

Yazıya bir müzik tavsiyesi ile başlamak isterdim ama bu kitabı okurken hep su kenarında ya da yağmurlu hava altında bulunma hissiyatı oluştuğu için sizin de YouTube’dan yağmur sesi eşliğinde okumanızı isterim.

Kitabı okurken Zübeyir Gündüzalp’in Altın Prensipler’ine ve Bir Dava Adamının Notları’na gidip gidip geri geldim. Bu kitabı Zübeyir Gündüzalp’in de okuyup istifade ettiğini, hatta tuttuğu notlar içinde bu kitaptan iktibaslar olduğunu hatıralardan öğreniyoruz. Disiplin ve prensipli yaşama dair püf noktalar içerdiğini düşündüğüm bu kitap, kişisel gelişim anti-fan’larına anlamsız gelebilir. Ancak hangi dine mensup olursa olsun, öz disiplin ve dahi prensip oluşturmada her milletin ve ırkın -dinden bağımsız olarak- benzer yöntemler izlediğini görmek beni hep şaşırtmıştır. Demek aslında din, ahlâkı belirleyen unsur olmamakla birlikte “Allah katında esas din İslam’dır” (Âl-i İmran, 19) ayet-i kerimesinin de içerdiği manalardan birinin ahlâk olduğunu ve bu ahlâk ile insanların ahlâklandığını söylemek çok da ütopik olmasa gerek. Yanılıyor muyum?

Sizinle aşağıda “altını çizdiklerim” başlığında beni çimdikleyen cümleleri paylaşmak isterim. Alıntıladığım çok fazla yer oldu ama bir ifadeden vazgeçsem kalbi kırılır, gönlü burkulur, manaların gözü yaşlı olurdu. Lakin bu kitabı okuyacaksanız eğer, daha sonrasında (bence öncesinde) Zübeyir Gündüzalp’in adı geçen kitaplarını da okumayı ihmal etmeyin olur mu?

Altını çizdiklerim

Nikbinlik, iyi huy ve yaşamaktan zevk almak ruhunuzun her zamanki durumu olmalıdır. Eğer ruh salim, sağlık da normal ise bu duygular sizde bilhassa tehlikeli zamanlarda, buhran vakitlerinde, Âdemoğullarının yaşamayı çok acı bularak inledikleri saatlerde bulunmalıdır.

Nikbin duruma mâlik olmak demek: Daima dayanmaya, en kötü karışıklıklarda bile daima her şeyi iyi görmeye, hâdiselerin mümkün olabilen en olumlu taraflarını elde edebilecek şekilde karşılamaya hazır bulunan ruhun en olumlu haline erişmektir.

Hiç durmayan, sebatlı, güçlü bir gayret göreceksiniz.

Kalbinizin tereddüt, pişmanlık ve korku arasında dalgalanmamasına daima dikkat ediniz. İşte bunlar rahat ve huzurunuzun düşmanıdırlar. Pişmanlık insanı küçültür ve meyvesizleştirir. Korku bütün gücünüzü felce uğratır. Bunlar kovulması lazım olan asalak duygulardır.

Hiçbir şey yapmamaktan, hâdiselerin gelip geçmesini beklemekten, tembelliği, avareliği, uyuşukluğu, hareketsizliği kabul etmekten ibaret olan teslimiyetçi ve sakin nikbinliği söylemiyorum. Hakikatte mutlu olabilmek, nikbinliğe erişebilmek için hiç durmadan mücadele etmek gerektir. Sağlıklı olmak için mücadele etmek gerektir; intizamlı olmak, planlı yaşamak, vaktinde uyanmak, vaktinde uyumak için mücadele etmek lâzımdır. Kendi özünü buyruk altına almak için çalışmak lâzımdır. Hadiselere ve eşyaya üstün gelmek; muvaffakiyet, sıhhat ve saadet kazanmak için yine çalışmak lâzımdır.

Gülümseyen adama, talihi de güler yüz göstermekten başka bir şey yapmaz. Yine unutmayınız ki içinizde ne taşıyorsanız, dışınızda da onu bulursunuz; eğer içinizde beslediğiniz kin ve nefret ise, çevrenizde de kin ve nefretten başka bir ifade göremeyeceksiniz.

İçlerinde temiz duygu ve yüksek düşüncelerden başka bir şey olmayanları ise tatlılık, sükûn, iyi yüreklilik, samimiyet, sevgi ve minnettarlık sarar.

Aldanmış insanlardan birçoğu, bu dünya mallarının günün birinde mahvolabileceğini hâlbuki ruhî kazançların ebedî olduklarını hayallerinden bile geçirmemişlerdir. Onlar kendi içlerindeki manevî kuvvetlerin ölmesine ses çıkarmadıklarından, felâket de kendilerini mutlak bir acizlik içinde bularak mahvetmiştir.

Saadet karşılıklı hizmetlerde bulunmaktadır ve başkalarının saadetini istemek kendinin saadeti demektir.

Eline oyuncak verdiğimiz bir çocuğun o kadar saf sevincinin sizin yüreğinizi nasıl kabarttığına hiç dikkat ettiniz mi?

Onlar basmakalıp sözleri, teşekkürleri henüz öğrenmemişlerdir; onlar minnetlerini bütün varlıklarıyla ifade ederler.

Neşe birdenbire gelmez ve karanlık günlerde kendini göstermezse onu ele geçirmenin yolunu öğrenmelidir…

Başarı için hiçbir şey çalışmak kadar emniyet veremez. İşte bunu göz önünde tutarak mesleğiniz ne olursa olsun çalışınız. Çalışmak her gün manevî sermayenize yeni yeni zenginlikler katar; bunlar size bütün hücumları karşılamak ve taarruzlara mukavemet etmek gücünü verir.

Nikbinliğin faaliyetine, sosyal idrak da katılmalıdır. Bu, başkaları ile alâkadar olmaya, onlara isteyerek karışmaya, fayda vermeye yeteneği olan bir şahsın kabiliyetidir.

Birlikte çalışma ruhu, üstün insana şeflik ruhunu verir; bu ruhu kendisiyle birlikte çalışanlarla alâkadar eder; bu ruh ona, çevresinde bulunan insanlar arasında belli bir amaç için rol oynayabilecekleri seçtirir.

Takım halinde başarılı olmak için benlik, bencillik ruhunu atmalı bilâkis kendine olduğu kadar diğerlerine de itimat etmelidir. Uyar bir ruha, adalet hissine, değerleri takdir idrakine malik olmak lazımdır.

Kendi özüne saygısı olan insan başkalarının kendi için besledikleri takdire katiyen aldırış etmez. Onun kendi kendini takdir etmesi yeter; vicdanın takdirini kazandığı dakikada o artık mesut ve bahtiyardır.

En verimli iş, şen bir insanın ellerinden çıkan iştir.

Mesut olmak ve giriştiği her teşebbüste başarı kazanmak isteyen insan yaptığı işi sevmelidir.

İşinizi seviniz. Tasarlamış olduğunuz işin, kendinize rağmen gelişimini görmekten duyulacak güven derecesinde canlı bir duygu bulamazsınız.

Vücudunuzun yarar ve elverişli bir halde hazır olduğunu duydukça ne büyük bir çeviklikle çalışacağınızı göz önüne getiriniz; sonra da yorgunluktan ağırlaşmış vücudunuza “Gencim, sıhhatteyim; çalışmaya tam elverişli bir haldeyim” gibi sevinçli telkinlerde bulundukça ne gibi değişikliklerin doğduğunu hatırınızda tutunuz.

İşe başlamadan evvel açık havada hiç olmazsa bir çeyrek saatlik yürüyüş ruh için en iyi bir kuvvet ilacıdır. Bu kaybedilmiş bir çeyrek saat değildir; kazanılmış yarım saattir; ağırlaşmış olduğunuzdan dolayı gelmeyen düşünceler, birkaç dakikalık hava aldıktan sonra sürü sürü gelirler. Ruh ile vücut arasındaki sıla münasebeti, bunların birbirine karşılıklı yapabilecekleri hizmetleri görürsünüz.

Başınıza gelen hâdiseyi dikkatle ölçüp biçiniz. Eğer bunun iyilik getirdiğini bilseniz, daima olgunlaştırıcı, faydalı bir unsur bulabilirsiniz.

Hiçbir vakit kendinizi hâdiselerin buyruğu altına sokmayınız ve kovaladığınız ülküye uygun olmayan eserlerin tesiri altında kalmayınız.

Hâdiselerden bize sevinç getirmelerini istediğimiz takdirde sevinci bulacağımızı eskiler bize tekrar tekrar söyleyip durmuşlardır. Sevincin kendi içinizde ve elinizde olduğuna inanmasanız bile, bununla beraber elde etmek için çalışacak olursanız onu muhakkak bulursunuz.

Hizmet etmekten duyacağınız ahlâkî huzurun ve iyi bir hareket yapar yapmaz göreceğiniz manevî inşirahın değerini çok çabuk anlayacaksınız.

Bu hodbin adamlar hiçbir vakit iyi huylu olamazlar. Başkalarına çekingen ve şüpheli gözlerle bakarlar.

Geceleri uyumadan evvel, hatıralarınızda kalmasını istediğiniz bir şey okuyunuz. Ertesi sabah uyandığınız zaman bunun ezberinizde kaldığını göreceksiniz.

İstediğiniz şeyi gerçekleşmiş gibi tahayyül ettiğiniz dakikadan itibaren onun tesirli bir surette gerçekleşmesi kolaylaşır.

Hayatta herkesin görebilmiş olduğu gibi, sizden iyi bildiğini iddia eden, sizden daha iyi yapacağını sanan birçok kişiler vardır; onlar kendi düşüncelerinin, kendi öğütlerinin mutlak hakikat olduğuna inanmışlardır.

Bu iki kuvvetle kendinizi silahlandırınız: Hayal ve irade. Bunları gayrişuurun yardımı ile işletiniz.

Nikbinlik öğütleri verdiğiniz şahıslardan ekseriyetle; “Ne yapayım, elimde değil” karşılığını alırsınız. Zavallı insanlar! Bunlar imanlı kişilerdi; yukarıdan aşağıya doğru gelen kuvvetlere karşı mücadelenin imkânsızlığına ve kaderin olduğu gibi kabul edilmesine inanmış kimselerdi. Kendi vasıtaları ile özünü olgunlaştırmak, daha iyi ve doğruya götürmek düşüncelerine kendini bağlı görmeyen insana acınır. Bunlar özlerindeki değişimi, kabiliyetlerinin kaynaklarını, ruhun hudutsuz kuvvetleri sayesinde işletebileceklerini keşfetmeyi hiçbir vakit düşünmek istememişlerdir. İstediği varlığı kendi gayretleriyle husule getirmeye vesile olmanın insan için, şahsî en büyük övünç sebebi olabileceğini kabule hiçbir vakit yanaşmamışlardır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*