2022 Temmuz – Amerikan Tavukları

Ne Amerikan tavukları kadar gereksiz ne de hayatınızı kurtaracak kadar gerekli bilgiler…

Kral Mavi Diş
Bir ‘Bluetooth’ hikâyesidir

Bluetooth, düşük maliyetli bir şekilde radyo frekansları üzerinden cihazların birbiri ile kablosuz iletişim kurulmasına imkân sağlayan bir teknolojidir.

1994 yılında Ericsson, Intel ve Nokia kısa menzilli radyo frekans teknolojileri üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Bu şirketler yaptıkları bu projelere isimler koydular. Ericsson “MC-Link”, Intel “Business-RF” ve Nokia “LowPower-RF” isimlerini koydular. Ancak 3 farklı standartın tüm dünya genelinde kullanılması pek zor olduğundan hiçbir pazarlama ekipleri tarafından kabul görmedi. Bu üç şirket aralarında Special Interest Group (SIG) isimli bir grup kurarak güçlerini tek çatı altında birleştirdiler.

Radyo frekans teknolojileri alanında çalışan Intel’den Jim Kardach ile Ericsson’dan Sven Mattisson, bir kafede sohbet etmek için buluşuyorlar. Kardach, Mattisonile sohbet ederken Vikingler ve Bluetooth takma adlı Kral Harald’ın İskandinavya’yı nasıl birleştirdiği ile ilgili okuduğu kitaptan çok etkilendiğini söylemiş ve şu şekilde Mattison’a kitaptan bahsetmiştir:

10. Yüzyılda hüküm sürmüş Danimarka Kralı Harald Gormsson, o dönemde dağınık ve derebeylikler hâlinde bulunan Danimarka ve Norveç topraklarını ve insanlarını tek çatı altında birleştirmek istiyormuş.

Büyük çabalar sonunda bunu başarmış ve Danimarka ile Norveç’i kendi egemenliği altında birleştirmiş. Bu zaferinin sonucunda halk Kral Harald’ın mavi-gri bir renge dönüşen çürük dişine ithafen Danimarka dilinde ‘Blatand’ olan ve İngilizceye “bluetooth” olarak çevrilen “mavi diş” lakabını ona takmışlar. Kardach okuduğu kitabı bu şekilde özet geçerek, Mattison’a Kral Harald’ın İskandinavya’yı birleştirdiği gibi bu yeni teknolojinin de mobil cihazları birleştirip bir araya getirmesi, yaptığımız iş ile olan benzerliğinden dolayı Special Interest Group (SIG) isminin “bluetooth” ismi ile değiştirilmesini teklif eder. Ortak alınan karar ile grubun ismi “bluetooth” olarak değiştirilir.

İsim kararlaştırıldıktan sonra bir de logoya ihtiyaç duyulur. Bu yeni teknolojiye lakabını koydukları Kral Harald Bluetooth’un (King Harald Blatand) baş harflerini (H ve B) Runik İskandinav alfabesindeki karşılıklarını kullanarak bir logo hazırlarlar. Bluetooth teknolojisini 1994 yılında tüm dünyaya tanıttılar. Bluetooth teknolojisi, ismi ve ilk logosuyla beraber 28 yıldır birçok alanda insanlığa hizmet vermektedir.

Dünyanın En Alçak Yeri: Lut Gölü

Lut Gölü veya diğer adıyla Ölü Deniz; Ürdün’ün doğusunda, İsrail’in batısında ve Batı Şeria ile sınırlanmış bir tuz gölüdür. Lut Gölü deniz seviyesinden 431 metre aşağıda bulunmasıyla dünyanın en alçak yeri ünvanını almıştır. Beşerin keşfinden önce Allah (cc) Peygamber Efendimiz (asm) vasıtasıyla indirmiş olduğu Kur’ân-ı Kerîm’deki Rum Suresi 3. Ayette dünyanın en alçak yeri olduğunu 1400 yıl önce söylemiştir.

“Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Dünyanın en alçak yerinde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de sonra da emir Allah’ındır. Ve o gün mü’minler sevineceklerdir.” (Rum, 30/1-4) 1

‘Ölü deniz’ adını alma sebebi ise suyunun %30 tuz oranına sahip olmasından dolayı gölün içerisinde hiçbir canlının yaşama ev sahipliği yapamayışından dolayıdır. %30 tuz oranıyla dünyanın en tuzlu gölleri arasında 3. sırada yerini almaktadır. Gölün suyunda litre başına 350 gram tuz mevcut olup deniz suyundan 10 kat daha tuzludur. Göle kafanızı sokmamak kaydı ile girebilirsiniz. Çünkü, gözlerimiz hassas olduğundan göz felci geçirme olasılığınız çok yüksektir. Kafanızı sokmamanız veya deniz gözlüğü takmadan girmemeniz gerektiği şeklinde turistik bölgelerde tabelalar görebilirsiniz. Lut Gölü’nün suyunda yüksek oranda magnezyum, kükürt, potasyum ve brom gibi çeşitli çok sayıda mineraller bulunması suyun kaldırma gücünü arttırmıştır. Gölün içinde yüzmek çok basittir ve derin yerlerde bile oturur pozisyonda durabilirsiniz. Suyun çok tuzlu ve mineralli oluşundan dolayı bir çok hastalığa şifaya vesile olduğuna inanıldığı için gölün etrafında oteller kurulmuştur. Bahsettiğimiz özelliklerinden dolayı Lut Gölü önemli bir turizm noktası haline gelmiştir.

Fakat Tebük Seferi’ne giderken Peygamberimiz (asm) Semud kavminin yaşadığı ve helâk edildiği Hicr’den geçerken buradaki kuyulardan su içmemelerini ve abdest almamalarını istemiş ve devesini hızla sürerek o bölgeden uzaklaşmıştır.2 Bu hadiseden kıyasla âlimlerimiz başka bir yerde şifa aramak mümkünse Lut Kavmi’nin helâk olduğu bölgede bulunan bu göldeki sudan da faydalanmamak gerektiğini beyan etmişlerdir.

Dipnotlar:
1) Rum Suresi 1-4 ayeti tefsiri: Rumlardan maksat, o zaman Doğu Roma’da yaşayan Bizanslılardır. Bizanslılar ehl-i kitap, İranlılar ise Mecûsi idiler. Nübüvvetin beşinci senesinde vuku bulan bir savaşta İranlılar Bizanslıları müthiş bir şekilde mağlup etmiş, Ürdün, Filistin, Mısır, hatta Anadolu’yu onlardan alarak İstanbul boğazına, Kadıköy’e kadar dayanmışlardı. Bu durum Mekke müşriklerini sevindirmiş, fakat Müslümanları üzmüştü. Çünkü müslümanlar ehl-i kitap olanları kendilerine daha yakın görüyor, müşrikler ise kendilerini putperest olan Mecûsilerle aynı safta sayıyorlardı. Bunun üzerine Kur’ân-ı Kerîm, bir mûcize olarak yakın gelecekte vuku bulacak bir savaşın neticesini kesin ifadelerle haber verdi. بِضْعِ سِن۪ينَۜ (bid‘i sinîn) “3 ilâ 9 sene” içinde Bizanslıların İranlılara galip geleceğini ve o sırada mü’minlerin hem onların bu zaferine hem de bizzat kendilerine lütfedilecek zaferlere sevineceğini bildirdi. Halbuki mevcut şartlar içinde ne Müslümanların, ne de Rumların üç-beş sene gibi kısa bir müddet içinde düşmanlarını yenebilecek güçleri vardı. Hatta bu, hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir şeydi. Böyle iken Kur’ân, hiç kimseden çekinmeden ve yalanlanmaktan korkmadan iki gaybî müjdeyi birlikte verdi. Gerçekten de Bizans kralı Herakliyus 624’de İranlıları mağlup edip Azerbaycan’a kadar ilerlediğinde, Müslümanlar da aynı tarihlerde Bedir zaferini kazandılar. (Tirmizî, Kırâât 4; Tefsir 30/2) Nihâyet Herakliyus 627’de en büyük darbeyi vurup nihaî zaferi kazanırken, Müslümanlar da apaçık fetih ve İslâm’ın tebliğ sürecinde çok mühim bir dönüm noktası olan Hudeybiye zaferini elde ettiler.
3. Âyetteki اَدْنَى الْاَرْضِ (edna’l-ard) ifadesi iki anlama gelir: 1-Yakın bir yer 2-Yerin en aşağısı.
Anlatılan savaş için her iki anlamda geçerlidir. Çünkü Şam ve Kudüs’ün İranlılara geçmesiyle sonuçlanan savaşın cereyan ettiği Lût Gölü bölgesi Arapların yaşadığı bölgeye en yakın bir yer olduğu gibi, karaların en derin noktasını teşkil etmekte ve deniz seviyesinin 431 metre aşağısında yer almaktadır.
Bütün bu olaylar Kur’an’ın haber verdiği şekilde gerçekleşmiştir ve gerçekleşecektir. Çünkü: Allah, bir şeyi yapmaya söz verdiği zaman onu mutlaka yerine getirir. Asla sözünden caymaz ve onu yerine getirmede kusur etmez. Fakat insanların çoğu, bu İlâhî hakikati kavrayabilecek ilimden mahrumdurlar.
Kaynak: Tıklayınız.
2) Buhârî, “Enbiyâʾ”, 17; “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 15/2; Müslim, “Zühd”, 38-40.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*