Ahlâk kelimesinin kökenine baktığımızda Arapça ḫ-l-ḳ kökünden gelmekte ve klasik lügatlardaki sözcükleriyle çoğunlukla ḫuluḳ, bazen de ḫalīḳā kelimesiyle anlam bulmaktadır. ḫ-l-ḳ kökünün temel anlamı (taḳdīr) zaman içinde genişlemiş, temel anlama bağlı olarak Arapça’da yeni bir yan anlam (yaratma) kazanmıştır. İbni Cinnī’nin kaydettiği rivayete göre ḫalḳ ile ḫulḳ arasındaki sıkı münasebete göndermede bulunmaktadır. İki sözcük arasında yazılış, okunuş ve köken bakımından ne kadar yakın bir morfolojik/etimolojik münasebet varsa, insanın dış yapısı ve yaratılışı (ḫalḳ) ile iç yapısı ve karakteri (ḫulḳ) arasında da o kadar sıkı bir ontolojik münasebet vardır. “Buna göre ahlâk, insanın iç dünyasına ait imkânları ifade etmekte ve insanın dış/fiziksel yapısı ile irtibatı bulunmaktadır.” Er-Rāġib el-İsfahānī (ö.5./11.yy) şöyle demiştir: “Ḫalḳ ve ḫulḳ, asıl olarak aynıdır; ancak ḫalḳ göz (baṣar) ile idrak edilebilen hey’et, şekil ve suretlere; ḫulḳ ise gönül (baṣīra) ile idrak edilen ḳuvve ve seciyyelere tahsis edilmiştir.”
Huluk kelimesi 3 farklı anlama gelebilmektedir:
1) Ḫuluḳ bazen doğuştan gelen içsel/güdüsel yeti (el-ḳuvve el-ġarīziyye) anlamında kullanılır
2) Ḫuluḳ bazen (doğuştan değil) sonradan kazanılmış hâlin adı olarak kullanılır ki bu hâl sebebiyle insan başka şeyi değil de o şeyi yapmaya eğilimli/yatkın olur. Mizacındaki sertlik nedeniyle öfkeye eğilimli/yatkın olan kimse gibi. Bundan ötürü her hayvan, yaratılışının temelindeki bir huyla (ḫuluḳ) diğerlerinden ayrılır. Aslan için cesaret, tavşan için korkaklık ve tilki için kurnazlık gibi.
3) Ḫuluḳ bazen pürüzsüz ve kolay olmak (el-melāse) anlamındaki el-ḫalāḳadan gelir. Bu durumda sanki ḫuluḳ, âdet (tekrarlar ve pratikler) vasıtasıyla insanın alışkanlık edindiği yetilerin adı olur. Mealen şu (hadis) rivayet edilmiştir: “Amellerin en faziletlisi, güzel ahlâktır.” (Tirmizî)
Buradaki anlam genişliği dahi ahlâk felsefesinin temel sorularının ortaya çıkışını mantıklı hâle getirmektedir. Bu sorular:
Ahlâkî eylemin amacı var mıdır? Varsa nedir?
İnsan ahlâkî eylemde bulunurken özgür müdür?
İnsanın doğası ahlâklı olmasına elverişli midir?
Tüm insanların ortaklaşa benimseyebilecekleri evrensel ahlâk yasaları var mıdır?
Bu temel sorular üstüne çok fazla fikirler kaleme alınmıştır. Oxford Üniversitesi’nden antropolog Oliver Scott Curry ve diğer araştırmacılar, Human Relations Area Files (Yale Üniversitesi tarafından barındırılan HRAF) adlı kültürlerarası çeşitlilik üzerine bir araştırma veritabanına girerek, ahlâkın ortak kural ve işbirliğini geliştirmek için insan kültürlerinde geliştiği teorisini araştırdı. Evrensel ahlâk kurallarını belirlemek için 60 farklı kültüre ait 600 kaynak araştırıldı. Araştırma alanına giren tüm kültürlerin ortak yedi kural ve işbirlikçi davranışı ortaya çıktı. Bu işbirlikçi davranışlar ve kurallar şu şekilde ifade edildi: Aileye yardım etmek, grubunuza yardım etmek, iyiliklere karşılık vermek, cesur olmak, saygı duymak, kaynakları âdil dağıtmak (adalet) ve başkalarının mahremiyetine saygı göstermek.
Çalışmayı yürüten Dr. Oliver Scott Curry, toplumların bu kuralları izlemesinin nedenini, “her insanın dayanışmanın ve ortak iyiliğin teşvik edilmesinin doğruluğu konusunda hemfikir olmasıyla” açıkladı.
Toplumları etkileyen en yaygın inanç sistemlerinin ahlâkî öğretilerine bakıldığında büyük ortaklıklar görülmektedir. Doğruluk prensibi noktasında Kur’ân-ı Kerîm’de geçen “Ey iman edenler! Yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapamayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff Suresi: 2-3); “Ey inananlar! Allah’tan sakının, dürüst söz söyleyin de Allah işinizi kendinize yararlı kılsın ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab Suresi: 71) Bu ve benzeri ayetler İslâmiyette doğruluğun övülen bir ahlâkî özellik olduğunu göstermektedir. Hz. Musa’ya (as) verilen on emirden bir tanesinin de “yalan söylememek” olduğu görülüyor. Hz. Davud’a (as) gelen Zebur’da da “Gelin ey çocuklar, dinleyin beni; size Rab korkusunu öğreteyim. Kim hayattan zevk almak ve iyi günler görmek istiyorsa dilini kötülükten, dudaklarını yalandan uzak tutsun.” şeklindeki ifadeler semavî dinlerin birbirini nasıl tamamladığını göstermektedir. Dünyada en yaygın inanışlar arasında 3. sırada olan Hinduizm’de ise Yoganın bölümlerinden Yama (Beş “geri çekilme”): “zarar vermeme, doğruluk, çalmama, tensel zevkleri kontrol etme, istifçilik yapmama” gibi davranışları istemektedir.
İlk yorumu siz yazın