“Ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik” ve çıkış yolu

“Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.” diye gelmekte olan bir tehlikeyi haber vermişti 1940’lı yıllarda talebelerine yazdığı bir mektupta felâket, helâket asrının adamı olan Bediüzzaman.

Bu tehlikeyi Kur’ân’da bahsedilen ve meydana getirdikleri kaos ve anarşiyle medenî kavimleri târümâr eden Yecüc ve Mecüc’e benzetmesi boşuna değildi elbette.

Kur’ân’da ve hadiste; Ye’cüc ve Me’cüc’ün anarşi ve tahribatına karşı Zülkarneyn’in yaptığı setle engel olduğu belirtilmekte ve ahirzamanda/kıyameteyakın bir dönemde bu setin tekrar yıkılacağı ve Ye’cüc Me’cüc’ün tekrar sahneye çıkıp anarşiyle dünyayı karıştıracağı haber verilmektedir.

Evet, yaşadığımız ve şahit olduğumuz dehşetli hadiseler ahirzamanda olduğumuz konusunda en küçük bir şüpheye bile yer bırakmıyor. Yaşanan ahlâkî bozulmadan herkes şikâyetçi.

Bu ahlâkî bozulma kendi kendine gerçekleşmiyor elbette, bir faili/failleri var. Bediüzzaman’ın “ifsat komiteleri” olarak adlandırdığı bu çevreler kadınların, gençlerin ve çocukların ahlâkını bozmak için yoğun mesai harcıyorlar. Ellerinde internet, Tv, sinema, sosyal medya gibi son derece güçlü araçlar var. Ahlâkı tahripte bilim, sanat, ekonomi ve hatta spor gibi faktörleri silah olarak kullanıyorlar.

İfsat komiteleri kurdukları, kurdurdukları/destekledikleri enstitüler/dernekler vasıtasıyla aileyi, kadınları, gençleri ve çocukları hedef alarak ahlâkı tahrip etmeye çalışıyorlar. Başarılı da olmalarının çeşitli sebepleri var elbette. Ama özetle, insanların şuursuzluklarından/bilgisizliklerinden istifade ettiklerini; makam sahibi olma, kısa yoldan zengin olma ve lüks yaşama isteği gibi zayıf damarlarından faydalandıklarını söylemek mümkün.

Kendilerini davalarına adayan bu çevreler bütün imkânlarıyla tahrip için çalışıyorlar. Çok etkili olan “tahrip silahı”nı kullandıkları için başarılı da oluyorlar. Ahlâkı tahrip edip insanları gayr-ı meşru yollara ve kötü alışkanlıklara sevkediyorlar. Kısaca görevlerini yapıyorlar.

Tüm bunların sonucunda keyif ve eğlenceye düşkün, haz peşinde koşan, kural-kaide tanımayan, amacına ulaşmak için her türlü yolu mübah gören, kısaca “hayvanî dürtüler”le hareket etmeye meyilli fertlerin sayısı giderek artıyor.

Halbuki insan ile hayvan arasındaki en önemli farklardan bir tanesi ahlâktır. Ahlâkı olmayan insanlar hayvanlardan daha tehlikeli ve vahşî hale gelir. Büyük zulümler, haksızlıklar, savaşlar, katliamlar bunun en büyük şahididir.

Bir milletin terakkîsi için bilim, teknoloji, sanat vs. önemlidir. Fakat ahlâk olmadan bunlar tek başına terrakkîyi temin edemez. Ahlâk olmadan terakkî aslında insaniyette değil hayvaniyette terakkî etmektir.

Ahlâk cemiyetin temelidir. Ahlâk zayıfladığında cemiyet sarsıntılar karşısında dayanamaz ve çöker.

Yaşanan hadiselerden ahlâkın olmadığı yerde kanunların ve cezaların da bir tesir ve caydırıcılığının olmadığı görülüyor.

Eğitim sistemi de maalesef ahlâk ve karakter eğitiminde sınıfta kalıyor.

Evet, ahlâkta anarşi / ahlâkî bozulma çok büyük bir tehlike ve çok sinsi şekillerde geliyor. Nesiller ifsat ediliyor, çoğu anne baba bunun farkında bile değil. Ailelerin/ebeveynlerin çocuklarının özellikle dijital ortamda nelerle vakit geçirdiğini dikkatli şekilde takip etmeleri ve tedbirler almaları gerekiyor.

Nasıl ki kalp ya da kan bozulduğunda vücuttaki tüm organlara, hatta hücrelere sirayet ediyor ve hayatî tehlike baş gösteriyorsa, ahlâk bozulduğu zaman da toplumdaki her yapıya sirayet ediyor; siyasette, eğitimde, ekonomide, sanatta, bilimde, hemen her alanda bozulmalar başlıyor.

Tüm bu ifsat faaliyetlerine karşın ehl-i hakkın da güçlü bir şekilde şahs-ı manevî meydana getirerek Kur’ânî bir set oluşturmaya çalışması gerekiyor. Hattâ bu durumdan rahatsız diğer din mensuplarıyla, ihtilâf noktalarını mevzubahis etmeyerek, “ahlâksızlığa” karşı ortak mücadele vermesi elzem.

Evet, karanlıktan çıkışın tek çaresi: Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye ile kıvamını bulan güzel ahlâkın talim edilmesi ve hâkim hale getirilmeye çalışılmasıdır. Bunun için de bu ahlâka fiilleriyle ayna olması gereken Müslümanlara büyük iş düşmektedir.

***

9-12 Temmuz tarihlerinde Kurban Bayramını idrak edeceğiz. Hepinizin bayramını şimdiden tebrik ediyor, sevdiklerinizle birlikte sıhhat ve afiyet içinde bir bayram geçirmenizi diliyoruz.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*