Yol

İnsan iki unsurun bir araya gelmesiyle var olur. Bunlar beden ve ruhtur. Bedenin fizikî olarak güzel ya da çirkin olması sübjektif bir konudur. Ruhun güzel ya da çirkin olması ise toplumun genelinde kabul gören kurallarla yaygınlaştığından objektif bir konudur. İnsanın bedeni için “halk,” ruhu (maneviyatı) için “hulk” kelimeleri kullanılır. Hulk Arapça seciye, tabiat, huy anlamlarına gelir. Ahlâk bu kelimenin çoğuludur. Yani ahlâksız insan yoktur, iyi ahlâklı ya da kötü ahlâklı insan vardır.

Peygamberimiz (asm) buyurmuşlar; “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”1 Demek ki insana düşen ilk görev ahlâkını güzelleştirecek yolları keşfetmek ve huylarını iyileştirmektir. İnsan önce “Ben kimim? Ne için dünyaya gönderildim? Yaratılış amacım nedir?” sorularını kendine sorarak yola çıkmalıdır. İman etmek, Allah’ın rızasını kazanmak, ibadet etmek için var olduğunu anladığında, ruhunu besleyen kuralların onun iyi ahlâkını oluşturan kurallar olduğunu görecektir. Çünkü İslam güzel ahlâktır. “Nefsini bilen Rabbini bilir” düsturuyla kişi kendini tanıyacak, Rabbini tanıyacak, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini öğrenecek ve kemale ulaşma yolculuğunda ihtiyacı olan yol haritasını çizmiş olacaktır. Ruhuna gül ekerse gülistan olacak, başıboş bırakırsa ruhu yabanî otlarla kaplanacaktır. Bir Müslüman bilir ki son hak din İslam’dır, kuralları cihânşümûldür ve Müslüman İslam ahlâkı ile ahlâklanmalıdır. Bunun da kaynağı vahiy yani Kur’an ve Sünnettir. Herkes için geçerli olan ahlâkî eğitimin temelleri bu kaynaklara göre atılmalıdır.

Çağımızda özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ahlâk kavramının karşısında yer almaya başlamıştır. Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, özel hayatların göz önüne serilmesi, insanların birbirlerine karşı olan üsluplarının saygısızlaşması, hak ve bireysellik başlıkları altında toplum genelinin ahlâkî yapısını bozan; dolayısıyla tüm toplumu etkileyen ahlâkî bunalımlara yol açmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lahikası’nda; hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece laubalilik göstermelerinin; elli sene sonra gelecek nesillerin dince, ahlâkça, namusça büyük zafiyetlere sebep olacağını söylemiştir. Bizi tanıyan ve fıtratça bize uygun olan İslâm ahlâkının yerini doldurmaya çalıştığımız her şey bizi ahlâkça yozlaştırmaktadır. Çünkü Allah’tan korkan ve Onun rızasını isteyen bir birey yaptığı her işte daha dikkatli olacak, edindiği ve nefsine yapışan iyi-güzel ahlâkı onun davranışlarında fren sistemi olacaktır.

Ahlâkın doğuştan geldiğini savunanlar olduğu gibi, insan zihninin boş bir levha (Tabula Rasa) olduğunu, yaşadıkça bu levhanın iyi, kötü, güzel, çirkin ile dolduğunu söyleyenler de vardır. Yaşarken toplumun davranışlarımız üzerinde etkisi olduğu bir gerçektir. İbni Sina “İnsan geldiği soyun değil, yaşadığı ortamın ve alışkanlıklarının çocuğudur.” demiştir. Öyleyse ahlâk eğitimi aileden, komşudan, okuldan, eğitim sisteminden ve çevreden alınanların birikmesiyle oluşur. Fert toplumu, toplum ferdi etkiler. Karşılıklı bir sorumluluk vardır. Ahlâkın kaynağı felsefenin söylediği gibi yalnızca bireyin aklına ve mantığına bırakılamaz. Tüm insanlığın saadeti için daha evrensel kurallara ihtiyaç vardır. Bu da sadece İslam ahlâkı ile mümkündür.

Bediüzzaman Hazretlerinin söylediği gibi yalan, kötülük ve küfür gibi maddeler, ebedî mutsuzluğu ve Müseyleme-i Kezzab gibi maskaraları doğururken; hak, doğruluk ve iman gibi değerler Hazret-i Peygamber gibi bir meyveyi ve ebedî saadeti doğuracak elmas değerindedir. “Kıyâmet günü, mü’minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâla, çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder.”2 hadisiyle de güzel ahlâklı olmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. İnsanız, doğuyor, büyüyor ve öğreniyoruz. Öğrendikçe artıyoruz. Yok olacak nesnelerle ve sahte dünyalarla değil, ahlâk ve edeple süslediğimiz karakterimizle var oluyoruz. Kaybolacak nesnelerin değil bâkî kalacak kıymetli ruhların artması çabası var içimizde. Vakit geç olmadan elimizdeki elmaslarla ahlâk eğitimini çocukluktan itibaren vermeli, gençlere yumuşak ve güzel bir üslupla İslam ahlâkını anlatmalıyız. En önemlisi de yaşayışımızla, önce doğmuş nesiller olarak bizler örnek alınacak güzel ahlâka sahip olmalıyız. O halde Peygamber Efendimizin dualarıyla Rabbimizden yardım isteyerek yazımıza son verelim:

“Allah’ım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan Sana sığınırım.”3

“Allah’ım! Senden iman içinde sağlık, güzel ahlâk içinde iman, peşinden rahmet, âfiyet, mağfiret ve rıza gelen bir kurtuluş istiyorum.”4

Âmin.

Kaynakça:
İslam Ansiklopedisi, Ahlâk, Mustafa Çağrıcı; Mehmet S. Aydın, İslam Felsefesi
İmam Gazali, Hüccetül İslam, Kalplerin Keşfi, Güzel Ahlâk
Emirdağ Lahikası
Sorularlaİslamiyet
Dipnotlar:
1) Muvatta, Husnü’l-Halk, 8; Müsned, 2/381
2) Tirmizî, Birr 62, (2003, 2004)
3) Tirmizî, Daavât 126
4) Hâkim, De’avât, No: 1919

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*