Kısa Yorum – Ağustos 2022

Kısa Yorum sayfamızda sizlerden gelen yazıları yayınlamaya devam ediyoruz. Sizler de yazılarınızı her ayın 15’ine kadar editor@gencyorumdergisi.com adresine gönderebilirsiniz. Çalışmaları yayınlanan arkadaşları tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz…

MUTLULUK NEREDE?

İki gözle bak dünyaya! Biri dışarıyı gözlerken, diğeri içini gözlesin. Mutluluğu nerede arıyoruz? Dışarıda mı? Yoksa içeride bir yerlerde mi? Bir zaman, saksı bitkisinin toprağını değiştirirken bitkinin yanında kendiliğinden yoncalar çıktığını gördüm. Ve o yoncalar bana fısıldadı: Mutluluk, amaçlanan ve ulaşılması gereken bir sonuç değildir. Kendi hayatının anlamını bulabilen ve kendi gerçekliğini yaşayan insanın içine doğal olarak gelen “Yan Ürün”dür. Hiçbir mecburiyet olmadan sadece içimizden gelerek neyi aşk ile ve coşku ile yapıyor, yaparken de kendimiz olabiliyorsak, mutluluk işte oradadır. Mutluluk bir saksı yoncalarından çok daha fazlası, kendi yolunu yürüyen insanların yol kenarında açan harikulade çiçeklerdir. Mutluluk andadır.

Beyza Nur ALTINBAŞ

TEFEKKÜR

Tefekkür, Cenab-ı Allah’ın bizlere verdiği sonsuz nimetlerden biridir. İnsan tefekkür edince maddî manevî bütün azaları heyecana gelir. Duygu ve hislerimiz şeytanî haletlerden arınır, Rahmanî hislerle dopdolu oluruz. İnsanların ekseriyeti duygularına esirdir. Bu duygular tefekkür ile ıslah edilip Rahmanî hâle getirilirse hayırlı neticeler doğurur, maneviyatta da terakkiyat başlar.

Tefekkürde hakîmiyet tecellîsinin olduğunu da söyler Bediüzzaman Hazretleri. Tefekkür ede ede bir süre sonra Cenab-ı Allah’ın izniyle hayatımızda hakîmiyet tecellîsi oluşur. Tefekkür ettikçe, hakîmiyet arttıkça, insanın kendisine ve varlık âlemine dair bilgisi ve farkındalığı da artar, daha şuurlu yaşar. Risale-i Nur, tefekkürde her yönüyle imkânlar sağladığından bolca okursak tefekkürü yapmış oluruz. Zaten Risale-i Nur, ism-i Rahîm ve Hakîm’e mazhardır.

Yakup ÇETİNER

BU BİR “VÂVEYL”DIR!

Yorulunca, bıkınca, tabiri caizse bıçak kemiğe dayanınca; ortaya çıkan o haykırış, o serzeniş, o çığlık: Vâveylâ! Bizim için, en azından benim için, yepyeni bir kelime. Günlük hayatta pek kullanmasam da, ki pek de şikâyetçi değilim, zihnimin ücra köşelerine iliştirdiğim bir kelime. Yeni kelimeler, yeni manalar öğrenince onu araştırıp üzerine sayfalarca yazı yazasım geliyor. Hele de bu kelime hem telaffuzuyla, hem manasıyla, hem de kökeniyle merak uyandıran bir kelimeyse. Hele de içinde bulunduğumuz birtakım durumları hafif abartıyla ya da tam manasıyla özetleyen ve alışılmışın dışında oluşuyla dikkat çeken bir kelimeyse…

Ne yorgunuz, çünkü zorlanıyoruz, çünkü zorluklar dönemindeyiz. Geçim zor, ulaşım zor, iletişim zor, insanlar zor, hayat zor… Kafalarımız hep dolu, bedenlerimiz yorgun, ruhumuz çığlık atıyor. Dayanamıyorlar bu haksızlığa, adaletsizliğe, liyakatsizliğe, adavete… Dayanamıyorlar kimi insanlardaki umursamazlığa, körlüğe. Ama hayır, bu yazıda bunları haykıramayacağım çünkü ne buna kalemim yeter ne de biraz kafa dağıtmak için bu yazıyı okuyan dostlarımın kafasını doldurmaya gönlüm el verir. Zaten bu değirmen pek bi su götürür…

Son sözlerimi dualarımla söylüyorum: Dilerim ki bu haksızlık, adaletsizlik, liyakatsizlik ve niceleri son bulsun. İnsanlar uyansın, hakkını arar olsun. Bu yazı, uyuyan insanları uyandırmaya çalışan naçiz ve sessiz bir vâveylâ olsun!

Ecemnur DEMİR

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*