Geçen yılın 3 Ekim’inde Sirkeci’deki bir dergi fuarına stant görevlisi olmak üzere dershaneden yola çıkarken, mu’tadım olduğu üzere muavvizeteyn1 surelerini ve hadislerde geçen kuvvetli dualardan birkaçını2 okuyup üflemeyi ihmal etmemiştim. Bu duaları okumak adeta zırhı, silahı kuşanıp öyle dışarı çıkmak gibi olduğu için ehemmiyet verdiğim gibi, başıma ani bir musibet gelmeyeceğinin de bir temini olurlar benim için. Hâl böyle iken otobüsle Cevizlibağ’a gittim, otobüs durağından tramvay tarafına geçeyim derken sağa baktım -ya da baktığımı zannettim- karşıya geçmek üzere sağ ayağımı yola atar atmaz KÜT! Yere çakılıyorum. Etraf kararıyor, nefes alamıyorum. Üstümü başımı düzeltmeye çalışarak kendimi yolun kenarına, kaldırıma çekiyorum. Ellerim dizimde, sakinleşmeye, nefesimi toparlamaya çalışıyorum. Ağzımdan yine dualar dökülüyor fakat zihnimde bir soru; evden çıkmadan okuduğum duaları okuyanın başına ani musibet gelmezdi hani?
Az ileride motosikletiyle bana çarpıp yere devrilen abi topallayarak geliyor; “Abla iyi misin?” “Ben iyiyim, siz iyi misiniz?” Etrafta meraklı amcalar toplanmaya başlıyor, “Abla ambulans?” falan diyorlar ama görünürde kanama yok, ayağım ağrıyor tek. İstemiyorum öyle bir şey. Ne yapacağımı pek de bilemeyerek tramvaya biniyorum. Babam Çapa Acil’e gitmemi söylüyor. Ben oraya varana kadar bu kaza haberi aile içinde yayılıyor, duyan herkes arıyor tabi. Herkese aynı hikâye anlatılıyor; “Nasıl oldu anlamadım. Adımımı attım ve KÜT!”
Hafif topallayarak hastaneye giriyorum, olanca normalliğiyle “Kolay gelsin, bana motosiklet çarptı” sözüme karşın bunu duyan herkes hayretle “Motosiklet mi çarptı?!!” tepkisini veriyor. Normalde bayağı tehlikeli bir şey sanırım. Hamdolsun benim baş ve karın bölgem darbe almadığı için ciddi bir problem olmadı. Fakat yine de bir sürü kan tahlili, ultrason, röntgen vs. tetkikleri yapıldı. Neticede hiçbir ilaç almadan, sadece kantaron yağı kullanmak suretiyle bu kazayı atlatmış olduk.
Benim bu kazadan sonra tefekkür ettiğim birkaç mesele oldu. Öncelikle; kaza geliyorum demez. Ölüm de geliyorum demez. O sabah yola çıktığımda, hele de stantta görevli olmaya gidiyorken, bana bir motosiklet çarpacağı asla aklıma gelmezdi. Yani genel olarak hayatımın hiçbir anında bir motosikletin bana çarpacağını beklemezdim. Acaba ölüm de böyle âni mi gelecek? Hiç beklemediğimiz, ne alâka dediğimiz bir anda?
Bir diğer tefekkür ettiğim mesele de şu oldu; o kuvvetli duaları okuyorum diye başıma bir şey gelmeyecek değil. Belki başıma bir şey gelse bile tesir etmeyecek, zarar vermeyecek. Yoldan geçerken motosiklet çarpacak misal, ama bir şey olmayacak. Nasıl ki öyle oldu…
* * *
Eskimez Yazı giderek “Bu da böyle bir anımdır” köşesine dönüşüyor gibi. Bilmem okurlar bu durumdan memnun mu, fakat herhalde böyle olmalı. Fıtrî seyrini bozmuyor, okurları Allah’a emanet ediyorum.
İlk yorumu siz yazın